Deli = Dahi



Toplumlarda profesör, bilim insanı, çok okumuş ya da okuyan insanlara neden çoğunlukla kafayı yemiş olarak bakılıyor?


Kapasitesinin üstünde bilgiye sahip kişilere genellikle böyle denir. Onların penceresinden bakamadıkları, eğitiminden, kültüründen, donanımlarından korktukları için kendilerini böyle teselli ediyorlar.


Delilerin arasına akıllı koyarsan tüm deliler akıllı olanı deli olarak işaret eder. Durum biraz böyle. Fazla akıllı olan az akıllılar arasında kafayı yemiş görünür.


Genellikle okuyan kişi bir adım değil bazen beş, bazen de on adım ilerisini görür. Kendisi hata yapmadan başkalarının hatasından ders çıkartır. Onunla, bununla ilgilenmeye zamanı yoktur. Başkasında kusur aramaktansa kendi eksikliklerini görür ve gidermek için çaba gösterir, bunun içinde daha çok okur, araştırır, kaynağından öğrenmeye özen gösterir.


Kendi kabuğunu kırdığı, birçok açıdan olayları gördüğü, gerçeklik algısı ileride olduğu için bazen deli olarak görülürler. At gözlüklü, empoze ve manipüle olmuş biyonik bitkisel bir dünyada yaşayan asalak olarak bu insanların görüşünü algılamakta zorluk çekmeyi bırakalım. Sorun onların bizden fikren ileride olması. Onlar sorgulayarak kaynaklardan öğrenir ve bilginin kökenine inerler. Bizler ise televizyon, radyo, sosyal medya ve kulaktan duyma bilgilere inanır, bir fikre sahip olmadan bilgiye sahip olmaya çalışırız. Felsefeyi bilmeden ideolojiye sahip olduğumuzu düşünürüz.


Onlar farklıdırlar. Farklı insanlar her zaman uçuk görünen şeyleri yaparlar. Cahil insanlar da anlamadıkları her şeye çamur atarlar. Bunu diyenlerin kapasitesi onları anlamaya yetmez.


Çünkü onlarla her karşılaşmalarında içten içe bir noksanlık duyma duygusu toplumda fazlası ile egemen. Gerçekte her insanın kendi evreninde diğer bireylerden daha yetkin oldukları konular, yetenekler vardır. Okul ve eğitim konusunda kendisini noksan hissedenler sıyırmış diyenlerdir. Aslında sıyırdığı konu kendinde hissettiği yetersizlik duygusudur. Kafesteki kuşlar uçmayı hastalık zannederler.


Aklın ve zekanın başka bir boyutuna çıkıyorlar. Beyinlerinde yeni kapılar, yeni pencereler açılıyor. Öyle ki, böyle düşünen insanlar onların zekasına yetişemedikleri için anlam veremeyerek kafayı yemiş, çıldırmış gibi şeyler söyleyebiliyorlar. Profesör olmasına gerek yok, çok okuyan ve çok araştıran insanlar olaylara, dünyanın işleyişine, hayatın akışına vs. farklı anlamlar yükleyebiliyorlar. Araştırmayan, merak etmeyen, okumayan insanlar kendisine ne verilmişse, veriliyorsa onunla yetinip üstüne koyamıyor, koymayı gereksiz görüp aklına bile getirmiyor, böylece de bilmedikleri bildiklerinin yanında bir hiç kalıyor. İnsanoğlu hayatın bize verdiklerinden her gün yeni bir şey öğreniyor. Ama önümüze kendiliğinden çıkmayan bilgiler de var, onları kovalayıp yaşayan, bilen, anlayıp öğrenen ve ders çıkarabilenlere deli diyorlar. Bu insanları herkes anlayamaz, anlam veremez, çünkü onlar sıradan insanların kalıplarından çıkmış olarak farklı bir boyutta düşünüyor, yaşıyor ve hareket ediyorlar.


Hayatlarını öğrenmeye adadıkları için bazen değişen toplum düzenine ayak uydurmakta zorlanıyorlar. Toplumda bu kişilere düzene uymadıkları için kafayı yemiş benzetmesi yapıyor. Bu benzetmeyi yapanlar hayatlarında belki de hiç konsere, tiyatroya, sinemaya gitmemiştir. Bazı doğrular vardır toplum henüz onlara ulaşamamıştır. Aydın kişi bunları birikimi sayesinde sezinler ve ifade eder. Ortalama insan bu doğruları sindirmeye hazır değildir. Bu nedenle çoğunluğun fikrine uymayan herkesi deli diye niteler.


İşlerine gelmeyen şeyler söyledikleri için. Kıskanç insanlar onlar kadar okuyup bilgi sahibi olamayacağını bilirler ve kafayı yemiş bu diyerek uzanamadıkları ciğere mundar derler. Çok bileni sevmez, boş vaat veren sahtekarları baş tacı ederler. Bilgili insanlar farklıdırlar. Konuşma üslupları, yaşam ve giyim tarzları farklıdır. Normal insanlardan daha zeki oldukları için onların göremediklerini, fark edemediklerini ve düşünmediklerini düşünürler. Bizim insanımız ye, iç, eğlen, yat prensibinde. Biri bilmediği bir konu açtığı zaman deli bu derler.


Okuyan insan okumaya devam ederek kendisini sürekli geliştirir. Dünya görüşü farklılıklar gösterebilir ama ideolojisine hep bağlı kalmaz. Popüler siyaseti sever, söylemleri akıcıdır ama herkese uymaz. Yoğun, yıpratıcı, uzun çalışmalar yaptıkları, bazen de vaktinden önce konuştukları için diğerlerine uçuk gelir genelde söyleşileri.


Onlar diğerlerinin ötesinde düşünme cesareti gösterdikleri için zaman ve mekanın uygunluğunu oluşturabilir. Karşısındakiler bilgileri anlamadıkları için korkarlar. Cehalet anlamadığı bilgiden ve bilenden korkar.


Bilgisi az olan her şeyi bilir. Profesörler uzmanlık alanını bilir. Profesör alanı ile ilgili konuşunca her şeyi bilene fazla gelir, aklı almaz. Haliyle karşısındakini deli olarak niteler.


Okumak doğru bilgiye ulaşmak için sorgulamayı öğretir. Sorgulayan insan her olaya ve konuya bağımsız yaklaşır. Toplumumuz ise bağımsız yaklaşanı sorgulayanı sevmez, kulp takar.


HÜLYA ÇAKICI

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir