Bilmediğini bilmeyen insana bilmediği bildirilebilir mi?


Bir şey yaşantı yoluyla açık değilse onu duyacak kulakta olmaz. Ham olduğunu reddedip her şeye vakıf olduğunu sanan dogmatik fikirlere hiçbir şeyi aşılayamazsınız.

Olduğundan daha iyi görünmek, hak ettiğinden daha iyi ve daha fazlasını istemek ve elde etmeye çalışmak. Haklılık haksızlık değildir susturmak, baskıyla egonun tatminidir. Evren zıtlıklar üzerine kurulu ve insanoğlu da evrenin bir parçası. Haklı, haksız olan rasyonel bir düşünce ile algılandığı zaman makul olan elde edilir ve haklı da, haksız da ortadan kalkar.

Bilmenin olgunluğu önemli olan, bildiğini bilmek bilmediğini bilmek. Haksız kişi bilmediğini bilmez, bilmediğini bilmediğine göre de bilmeden savunma cesareti gösterir. Henüz bilmediğini bilme, bildiğini bilme olgunluğuna eremediği için susmaz. Yaşamımızda önemli olan dengeyi bulabilmek çünkü her şey o dengeye doğru bir akış içerisinde. Yaşamın kuralı olan dengeyi bulma gereği haksız olan kişilerinde gerçeği bulana kadar konuşması gerekiyor ki, gerçeklerle karşılaşma ihtimalleri artsın, susarsalar bilmediklerini bilemeyecekler çünkü. Haklı kişi dengededir, dengede olan her şey durağandır, dingindir, derindir, sessizdir. Buradan da bilmediğini bilmeyen insana bilmediği bildirilebilir mi sorusu çıkabilir.

Tek kişilik bir dünyada yaşamıyoruz, hayat kendi nefsinden, sadece kendini düşünmekten ibaret değil. Bizlerden milyarlarca var, ne kattık hayata, yaşama, insanlığa. İnsanlar empati kurmak yerine direk aşağılama, hor görme, nefretle bakma yöntemini seçiyorlar. Bu da aşağılama sınıfına giriyor ve bunu küfür ederek, beddua ederek yapıyorlar. Kısır bir döngünün içindeyiz tahammül sıfır.

Sorgulayan beyin yerine, inanmak araştırıp gerçeği bulmaktan çok daha kolay. Bu yüzden genel çoğunluk inanmayı tercih ediyor.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir