Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tecrübe en büyük sermayedir!

Resim
İnsanın kendisinden başka gerçek dostu olmadığını ve sonunda dünün dünde kaldığını, yarının da güneş görmemiş olduğunu anladım. Hata yaptın, kaybettin, aradığını bulamadın, vazgeçtin, yoruldun, kızdın, korktun, kaçtın, yeniden denedin, aldatıldın, kandırıldın, hayal kırıklığı yaşadın yani yaşadın. Şimdi ise geçmiş geçmiş oldu. Yüreğimde olana inanıyorum ve her gün insanın neler yapabildiğine, başarabildiğine tanıklık ediyorum. Yaşananlara ve kendimize empatiyle bakarak, öz eleştiri yaparak, doğru sorular sorarak bulunan doğru yol ve kolayca çözülen sıkıntılar, bakış açısı. Başka birisine dönüştükten sonra yorulmuş olmak fark etmiyor, yorulmaktan da yorulursun. Sonra yorulmaktan yorulduğunu unutur, gerçekten yorulduğunu anlarsın. Artık hep yorgunsundur. Ama bilirsin ki ayağa kalkmalı, ayakta kalmalısındır. Önemli olan yaptıklarımızdan ders çıkarabilmek ve hatalara karşı hoşgörülü olabilmek ah dememek için. Ömrüm okumak ve çalışmakla geçti, gençken yapamadıklarımın şimdi zamanı g

Asgari ücret ve Minimalist yaşam

Resim
İnandığını başarmak için tek engel kendisidir insanın. Değişim yoksa istekleri gerçekleştiren merci de olumlu cevap vermez elbette. Bağlantıları net görme zamanı artık. Sevgiyle, iyi niyetle yola devam. Hayata bakışı olumsuz olanlar hayatı olumsuz yaşıyorlar. Ve böyleleri de çok iyi standartlar içindeler, belki de denge kurmak için görevliler. Tanımadığımız insanları etkilemek için para harcıyoruz, en yeni telefon, en yeni araba vs. Bill Gates, Mark Zuckerberg bakın, adamların milyar dolarları var ama tişörtle geziyorlar. Minimalist yaşam (sadelik, sadece ihtiyaç duyulanla yaşamak) tarzları tok olmalarından, bizlerinde minimalist yaşamayı öğrenmemiz en doğru şeylerden biri olurdu. Ama bir insanın minimalist olması için önce gözünün doyması gerek, kafası rahat ve her şeye sahip olacağını bilen bir kişi zaten doymuşluk hissiyle her gün aynı giysiyi giyinebilir. Standart yaşayan birine minimalist olmayı anlatmak zor, anlasa bile yapamaz. Fikrimce bu şahıslar da daha önce ne var ne y

DÜŞÜNCE SARMALI

Resim
PARADOKSİK NİYET Bir şeyden ne kadar çok kaçınırsanız o kadar onun etkisinde kalırsınız. O kaçınmak istediğiniz şeyi ne kadar arzularsanız o kadar da ondan uzaklaşmış olursunuz. PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU Yeterli bir temele dayanmaksızın, başkalarının kendi­lerini sömürdüğünden, aldattığından ya da kendileri­ne zarar verdiğinden kuşkulanırlar. Dostlarının ya da iş arkadaşlarının kendisine olan bağ­lılığı ve güvenirliliği üzerine yersiz kuşkuları vardır. Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanı­lacağından yersiz yere korktuklarından ötürü başka­larına sır vermek istemezler. Sıradan sözlerden ya da olaylardan aşağılandıkları ya da gözdağı verildiği biçiminde anlamlar çıkarırlar. Sürekli kin beslerler, onur kırıcı davranışları, haksız­lıkları ya da görmezlikten gelinmeyi bağışlamazlar. Özellikle çoğu, çeşitli referans fikirlerine bağlı olsa da, insanların kendilerine karşı gösterdikleri ya da kendilerinin öyle sandığı onur kırıcı davranışları unutmazlar. Bir sa

Herkesin anladığı bir dil vardır...

Resim
Öfkenize, nefretinize, umutsuzluklarınıza, düş kırıklıklarınıza kapıldığınız kadar kendinize de kapılın. Sadece bir gün izin verin kendinize. Sonuçta siz düşünseniz de, düşünmeseniz de kötü olan kötü oluyor, iyi olan iyi oluyor. Yani ömrün boyunca iyilik yaparsın kimse görmez ama bir hata yaparsın hemen göze batar. Ömrü boyunca kötülük yapan bir gün bir iyilik yapsa bakalım ne menfaati var derler. O yüzden başkalarını memnun etmek için çokta uğraşmamak lazım. Demişler ki; gerçek yar yaradandır gerisi yaralayandır. Hayat onu yaşama biçimimiz, bizi biz yapan şeyler, tercihlerimiz ve vazgeçişlerimiz arasında kısa, uzun gidiş gelişler. Büyük bir sarkaç gibi salındığında, belki tam o ana değecekken, bir milim kalmışken, belki tekrar geri gelen bir döngü, bizi biz yapan korkularımız. Yaşam mücadelesi vermekten hayatın farkına varamıyor, içinde sürüklendiğimiz manipülasyonu fark edemiyoruz. İnsanlar yaşama eşit şartlarda başlamıyorlar. Sadece içinde bulunduğumuz durumda en iyisini yap

Her şeye alışır insan...

Resim
İnsanların doğrularla yüzleşecek cesareti olmamasına ve yanlışlarında direnmelerine alıştım. Hayallerimin gerçekleşmemesine, kendimi kandırmaya alıştım. Boş vermeye, boş yaşamaya, anlaşılmamaya, hayal kırıklarına, ihanetlere, vefasızlıklara, özlemeye, yenilmeye, haksızlıklara, sabretmeye, yalanlara, takmamaya, beklemeye, kötü insanlara, adaletsizliğe, sahteliğe, iki yüzlülüğe, güvensizliğe, şanssızlığa, yaşamıyorken yaşamaya, yalnızlığa, samimiyetsiz insanlara inanmış gibi yapmaya, aptal rolü oynamaya, hep aynı filmi görmeye, insanların beni artık hiç mi hiç şaşırtmamasına, dost gibi görünüp arkadan vurulmaya, insanlığın insanlıktan uzaklaşmasına, hiçbir şeye ama aynı zamanda her şeye, yanlış anlaşılmaya, insanların doğruyu bilip de yanlışı savunmasına alıştım. Kimse için büyük beklentiler içerisine girilmemesi gerektiğine, insanlardaki egonun kişiliklerinden baskın olduğuna, kendi işlerine geldiği gibi davranmalarına, insanların yobazlaşmalarını görmeye, her gün yeni bir oyun yeni

Sözüm senettir diyenler, bahaneyle ödeme yaparlar!

Resim
Her geçen gün daha çok içime kapanıyor, sayılı görüştüğüm, yakın bulduğum kişileri daha çok eliyorum. Ne yazık ki artık normal olması gerektiği gibi davranan, düzgün konuşan, vicdanını kaybetmeyen ve düşünebilen insan görünce seviniyoruz. Bu dönemde bu ülkede yaşam gerçekten çok yorucu. Maddi ve manevi bir çöküş yaşıyoruz. Bu zor şartlarda zombi gibi sadece canlı görünen ruhsuz canlılar ile aynı yerde yaşamak zorundayız. İnsanlar birbirinin canını daha çok yakmak için uğraşıyorlar. Çoğu da yaşadığı bütün sorunlarının acısını tanımadığı insanlara sözlü saldırarak çıkarmaya çalışıyor. Toplum öyle bir yozlaşmış ki iyi niyetle söylediğiniz bir şeyi bile hemen kötüye yorumluyorlar. Günlük hayatta en büyük sıkıntılardan birisi, hemen her şeye muhalefet oluyorlar. Herkes her şeyi biliyor, hepsi akademisyen, doktor, avukat, savcı, mühendis vs. Gerçekten başlar ayak, ayaklar baş olmaya koşar adımla ilerliyor. Herkesin herkes hakkında tanısın tanımasın bir fikri, bir lafı var. Üstelik ba

Başarı nedir ki?

Resim
İnatla zorlukların üzerine gitmek ve pes etmemek işte başarmanın gücü. Mücadeleye devam etmek, kenara çekilmemek gerekir ki hepimizin yașaması gereken bir sahrası var. Hedef olmalı ve hedefe kararlılıkla, inatla gitmeli. Konumumuz ne olursa olsun hedefimiz ve inancımız varsa istediğimiz her şeyi başarabiliriz ama istemekten vazgeçmediğimiz sürece. Çünkü bizler kaçtıkça meydan onlara kalıyor yani mücadele etmeliyiz. Aslında insan fıtratı gereği her zaman bir hedef peşindedir. Ama yönünü bilmeyen bir gemi gibi de olmamak gerekir. Çünkü geminin sadece su üzerinde durması o gemiye hiçbir anlam katmaz, su üzerinde yüzmeli ve nereye neyi bırakması gerekiyorsa bunu yapmalıdır. İşte o zaman gemi bir iş yaptı ve anlam kazandı denilebilir. İnsan için en büyük tehlike ümitsizlik, karamsarlık, ruhsal çöküntüdür. BAŞARI; Sık sık gülmek ve çok sevmektir. Akıllı insanların saygısını ve çocukların sevgisini kazanmaktır. Dürüst eleştirmenlerin onayını almaktır. Sahte dostların arkadan vurmala

Önemli olan...

Resim
- Önemli olan, ne aldığınız değil, ne verdiğinizdir. - Önemli olan, öğrendikleriniz değil, öğrettiklerinizdir. - Önemli olan, doğruluk, dürüstlük, merhamet, fedakarlık ve cesaretle atmış olduğumuz her adımla, başka yaşamları zenginleştirmiş olmanızdır. - Önemli olan, yetenekleriniz değil, karakterinizdir. - Önemli olan, diğer insanları yüreklendiren, onların sizi takip etmesini sağlayan örnek bir insan olmaktır. - Önemli olan kaç kişi tanıdığınız değil, siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek olan insanların sayısıdır. - Önemli olan, hatıralarınız değil, sizi sevenlerin kalbinde yaşayacak olan hatıralarınızdır. - Önemli olan, ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil, kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır. - Önemli bir hayat yaşamak rastlantıyla olmaz. - Önemli olan, koşullar değil, seçimlerinizdir. - Önemli bir hayat yaşamayı seçin... (Michael Josephson)

İnançlar mantığın işleyişini gösterir!

Resim
Ben nerede hata yapıyorum dedikten sonra akılda oluşan destansı liste. Mantığını kullanmayı reddeden birisiyle tartışmaya girmek, özeleştiri yapmadan ve sadece olaya kendi açısından bakarak, kendi mantığına göre başkalarının doğrularını anlamamak, onları mantıksız görmek en büyük cahilliktir. Düşünmeyen, sorgulamayan, akıl etmeyen, onun bunun fikirleriyle dedikodu yapan cahillerden yüz çevirin, zamanınızı harcatmaktan başka bir işe yaramazlar. Cahil insanla tartışmak çıldırtıyor, hiç bulaşmayın kafanız rahat olsun. Cahilin kendine göre yürüttüğü cahilce bir mantık vardır ve başka bir mantığın doğru olabileceğini asla düşünmez bu nedenle tutunduğu şey onun kimliğidir. Bir düşünceye körü körüne bağlanan, kimlik sahibi olamayanlardan uzak durun. Mantık kullanılması isteğe bağlı olan bir şey değil, bir dünya görüşünün pratiğe yansımış halidir. Hepimizde mantık var ama her hangi bir olaya yaklaşım kişinin mantığının olup olmadığı bize gösterir. İnsanların hayatına yön veren dünya görü

Artık hazır...

Resim
Üstad, bir dövüş horozu yetiştiriyordu. Dövüşe hazır mı diye soranlara: "Hayır, henüz değil. Mağrur ve inatçı." On gün sonra aynı suali soranlara: "Hayır, başka horozların ötüşüne cevap veriyor." Daha bir on gün geçince: "Sinirli ve kızgın." Daha bir on gün sonra: "Şimdi hazırdır. Horozları cevaplandırmıyor, onlara tahtadan yapılmışlar gibi bakıyor, bütün kudreti teksif edilmiş. Artık hiçbir horoz ona karşı koyamayıp kaçacaktır." (ALINTI)

Ekonomimiz

Resim
Dünyada yatay seyreden her şey bizde artış gösterir. Petrol fiyatları, internet, sebze, meyve, ulaşım vs. insanlar en çok neyi kullanırsa ona zam yapılır. Enflasyon belirlenirken de liste hiç kullanmadığımız şeylere göre belirlenir.  IMF'ye olan borç ödendi der bilmeyenler. Merkez Bankası altınlarımızın İngiltere'ye borçlarımıza karşılık rehin verildiği doğru mu? 'Rehin değil savaş çıkarsa güvende olsun diye verdik' der merkez bankası. Sonradan hiçbir şey öğretilmiyor, huy zamanla karaktere dönüşüyor. Tüm insani kurumlar ve demokratik yapıların içi boşaltılıp, tabeladan ibaret kurumlar platform olarak var olmanın dışında başka ne işe yarıyor. Her şey içiçe ve ortalık bulanık, belki bilerek belki de bilmeyerek.  Sistem bizleri hiç acımadan köleleştirdi. İhtiyacımız olmayan nesneleri ihtiyacımız varmış gibi sunup bizi sisteme köle yaptılar. Bizler modern köleler, sistem denilen çarkta kapitalizm. Küresel sermaye diyerek bir şeyi yapmaya, satmaya, almaya

İnsan kendini unutmak için sever!

Resim
Aşık olduğunu söyleyen bir arkadaşım demişti ki, insan kendini unutmak için sever ve aşık olur. Yunan Mitolojisindeki inanca göre Zeus lanetlemiştir insanı ve bu yüzden insanlar arar yıllarca diğer yarılarını. Aşk her insanda vardır, diğer yarımızı arar, iki kişiden bir kişi yapmaya çalışırız. Her birimiz bir bütün insanın eşleşen yarılarıyız ve her birimiz bize uyacak o diğer yarımızın arayışı içindeyiz. Sevgi insanlığın ortak lisanıdır, kendimizi unutup biz olabilmemizi sağlayan tek dildir, her insanın sevmeye de, sevilmeye de ihtiyacı var. Bazen sevilmek için değil sevdiği için sever, sevgisini hak edecek birini de seçemez. Hayatta bazı şeyler sebepsiz oluyor, sevmekte öyle hiç fark etmeden bir bakarsın sevmişsin. Genellikle eksikliğini hissettiği şeylere sahip kişilere aşık olur insanlar farkında bile olmadan. Korkak bir erkek cesur bir kadına, suskun ve çevresi olmayan birisi sosyal ve konuşmasını bilen birisine aşık olabilir. Çok istediği şeye gerçekten sahip olduğunda artı

BİZE DE BİR KONFÜÇYÜS LAZIM

Resim
Konfüçyüs bir süre için şehrin yönetiminde görev alır ve yedi gün sadece şehirde olanları izler. Yedinci gün şehirdeki en yüksek memur Shao-Cheng’i görevden alır. Öğrencileri buna  çok şaşırırlar ve sorarlar: – “Shao-Cheng bu şehirde hatırlı ve kuvvetli bir adamdı. Şehrin yönetiminin de yetki aldıktan sonra ilk işiniz onu görevden almak oldu. Bildiğimiz kadarıyla bu adam haydutluk, hırsızlık yapmamıştı. Bunu neden yaptınız?” Konfüçyüs, öğrencilerine neden yaptığını anlatır; – “Dünyada beş ağır suç vardır. Haydutluk ve hırsızlık bunlardan sonra gelirler. Bu beş suç şunlardır: 1. İyi eğitimli ve bilgili olmasını gizlice kendi fırsatları için kullanan, 2. Aşırıya kaçan bir hayat tarzı ile inatçılık, 3. Doğruyu söylemese de insanları yanıltabilen, 4. Sadece olumsuz olaylar ve her şeyin hep kötü yanları hakkında konuşan, 5. Yanlış olduğunu bildiği şeyleri sanki doğruymuş gibi gösteren ve destekleyen Shao-Cheng’de bunların hepsi vardı. Nereye gitse taraftar topluyor, isyanlar

Deli miyiz neyiz ama yürekliyiz!

Resim
Zihne değil egoya değer vermiş insanların üstünlük kurduğu günümüzde, zeki ve akıllı olmak aslında en büyük deliliktir. Bu işler emek işi hadi demekle olmaz :) Delilik aklı özgür bırakmaktır, dokunulmazlıktır. Kontrollü delilik zekanın göstergesidir. Deliler de akıl kalıntıları hep vardır ama aptal hep aptaldır onlarda akıl aramayın. Algı ve sezgisi farklı olanlar genel olarak dışlanırlar, sıradışı insanlar çevreleriyle fazla ilgili değillerdir bundan dolayı da onlara adlar verilir. Ama ben mi sıradanım yoksa beni sıradanlaştıranlar mı sıradan tartışılır. Yine de bu düşünceleri bir tebessüm oluşturuyorsa delinin yüzünde, bir zarar gelmez böyle bir düşünceden de bize. Bazı insanlar kötülüğü ve art niyeti akıl olarak görürler çünkü. Aslında kelimeler her şeyi anlatmaya yeter ama insan beyninin anlatmaya izin verip vermemesi önemlidir, kendisini kontrol edebilmesi. Kimse kendinden daha akıllı birisini karşısında görmek istemez ve bunun içinde deli diyerek dışlar. Düşünceleri kend

İnsan nedir? İnsan ikiyüzlülüktür.

Resim
Dünya ekolüne kurallar koyarak zorlaştırırız hayatı ve nasıl bir ironi ise kuralların hayatımızı kolaylaştıracağına ya inanırız yada inandırılırız. Önce insanların düşünme, algılama, üretim yetilerini yok edip kendilerine köle yapıyor sonra biz bu sistemin dışına çıkarsak yalnızlık hissine kapılacak beceriksiz, mutsuz, çaresiz olacağız diyorlar. Ve sistem tıkır tıkır işliyor sayemizde. Bazı şeyleri unutmamak geleceğin sigortasıdır aslında. Yaşananlardan ders almak yetmez bazen, başkalarına da benzer şeyler yaşatılıyorsa olabilecekleri önceden kestirme şansına kendi deneyimleriyle sahip olanların yada ders almışların unutmadıkları adına yılmadan mücadele etmeleri ve sonuç almaları gerekir. Sonuç alınmalıdır ki daha önceden alınmış dersler işini görsün, direnç ve mücadele gücünü kaybetmesin. Cumhuriyet yürekli insanların doğruları, gerçekleri inanarak savunmaları ve mücadeleleri ile bugünlere ulaştı. Ama günümüz kuşağı yaşananların farkında bile değiller. Ürettikleriniz öğrend

Para

Resim
Kabahatin büyüğü Lidyalılar ve Fenikeliler de. Parayı biri buldu diğeri ticaret yolu ile yaydı, menfaat denilen yan ürünü de beraberinde para getirdi. Sevgiyi, erdemi ve barışı böylece bozdular. Gerçi her konuda bir suçlu bulmak kolay insanoğlu bir türlü paylaşmayı öğrenemedi çünkü. İnsanlar arasında kötülüklerin büyük çoğunluğu özel mülkiyetle başlamakta. Bütün bu savaşlar, haksızlıklar hep para yüzünden oluyor. Menfaatler yerine şahsi iyi niyetler tüm insanlığın başarısı olmalı. Doğru olduğunu bildiğimiz şeyler uygulamaya geçildiğinde işe yarar yoksa sözde kalır, bizlerde 'he' der geçeriz. Dünya malı dünyada kalır, geriye bırakılacak miras insanlık adına yapılan güzellikler yada açgözlü, yalancı, hırsız, zalim olarak hatırlanmaktır. Dünyanın nüfusu yedi milyarı geçti. Beşinci sanayi devrimi başladı. Şehirleşme kölelerinin sayıları arttı. Günümüzde bir çoğumuz sistemin esir ettiği modern köleler olduk. Bir kişiyi yada toplumu köle yapmak istersen ona bir şekilde ya

Konu Atatürk olursa...

Resim
Önder olmak ön sıralarda oturup önde yürümekle değil, yüreklerdekini hissedip, beyinlerdekini okumakla olur. Atatürk, dünya ve Türk tarihinde olması gereken kutsal bir yerde şanı ve şerefiyle yerini almıştır. Onlarca savaş görmüş, ölümlerden dönmüş, ordusunun başında düşmanla mücadele ederek yeri geldiğinde göğüs göğüse çarpışarak, Gazi, Mareşal, Başkomutan unvanını hak etmiş değerli bir kişiliktir. İstanbul'u kim fethetti? dediğimizde insanlar ilk olarak Fatih Sultan Mehmet diyorlar. Aynı şekilde Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu kimdir? dediğimizde aklımıza Mustafa Kemal Atatürk gelir. Her savaşın bir simgesi bir kahramanı vardır. Müdafaa savaşlarında baştaki komutan çok önemlidir. Kimse İstanbul'un Fethini de, Cumhuriyetin kuruluşunu da bir kişiye indirgemiyor. Fatih Sultan Mehmet'in de, Atatürk'ün de arkasında örf ve adetlerine düşkün, Vatanına ve Milletine bağlı halkı vardı, insan hayatından daha kutsal bir dava yoktur. Bir Müslüman birine iftira atman

İkna olmadan ikna edebilen politikacıdır!

Resim
Adaletin gücü bittiğinde gücün adaleti başlar. Öyle bir zamandayız ki nereden geldiğimizi, nasıl geldiğimizi bilmeden yaşıyoruz, biraz zorluğu aşıp rahata kavuşunca geçmişimizi unutup hırsımızla gözümüzü kör ediyoruz. Siyaset inançlarınızla oynamayı sever kullanır, yönetir. Bundan dolayı siyasetçi değil devlet adamı yetiştirmeli ülkeler kendi çıkarlarını görüp kollayan. İkna olmadan ikna edebilen politikacıdır. İkna olup ikna edemeyen dincidir. İkna olup ikna edebilen matematikçidir.İkna olmayan, ikna edeni de, ikna olanı da cahil gören ve ikna olmayı yanlış bulana da Felsefeci denir. Genel olarak birini ikna etmeye ne kadar çabalarsan onda o ölçüde direnç yaratırsın. Fikrini değiştirmesini ne kadar istersen o kadar az değiştirir. Fizikçiler bunun uzun zamandır farkındalar (dinamik yasası). Bu bağlamda Isaac Newton bir madde üzerinde belli yoğunluktan bir kuvvet uygularsan bunun aynı yoğunluktan zıt bir kuvvet yaratacağını kanıtladı. Dünyayı allak bullak eden batılı emperyal

Dinin ticarete dönüştürüldüğü yer...

Resim
"Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar." (Yasin Suresi 21. Ayet) Belki en fazla para karşılığı okunan suredir Yasin Suresi. Bu ayeti en çok okuyanlarda defalarca umreye giden Müslümanlardır. Allah dedi ki; benden başkasına tapmayın. Allah'ın sınava tabi tuttuğu başkasından dilek dilenir mi, hepsi Allah'ın kulu ne dileyebilirsiniz ki? Allah'tan başka kimseden bir şey istenmez, şirktir.  Din ahlaklı olmaya yönlendirir ve güzel ahlakı tamamlar. İlerde bekleyen değişimler mutlaka olacaktır ve inandığımız bir çok şeye inanmaz hale gelebiliriz. Bilinç ve sorguyla ilerleyerek akılla kalbin dengesini kurabiliriz. Hiçbir şeyi sonsuz düşünmek olası değil, sonsuzluk kendini açığa vurmak için biçim almak zorunda, düşünce nasıl sözde bütünlüğe ererse sonsuzlukta ancak biçiminde gerçekleşir. Anlama çabaları ve bu çabaların hangisinin daha kuvvetli olup olmadığının aksine önemli olan insanın yaşantısıdır. Din insanın alg

İş kişinin kendisinde başlar ve biter!

Resim
Doğruluk kendine saygısı olanların ilkesidir. Doğru doğrularla anlatılırsa gerçeğe ulaşmakta kolaylaşır. En derin karanlıklar bile küçük bir ışık tarafından yok edilir. Aynı şekilde sıkıntılar ve hatta derin depresyonlar küçük bir umut ışığıyla dağıtılabilir. Sonuçta aydınlıklara karanlıklardan geçerek ulaşılır, karanlık ne kadar koyu olursa olsun insanın bilgisi koyu karanlığı mutlaka aydınlığa, ışığa kavuşturacaktır bunun içinde bir güneşe ihtiyacımız vardır. İnsan insanı hor görmeye başlayınca bozulmaya başladı düzen. İnsan kendisini bilir, ağzından çıkan doğru mu, yanlış mı? Ve bazen kendisini, bazen de karşısındaki inandırmak için umursamayan, ilgilenmeyen birisi olur. Sonuç olarak kendisine inanıyorsa başkalarının kendisine inanıp inanmaması hiç önemli değildir. Sorun samimiyetsiz samimiyetlerden çok, samimiyetsizleri samimi zanneden insanlarda. Kırılan yapıştırıldığında nasıl eskisi gibi olmuyorsa, ne kadar mükemmel yapıştırırsanız yapıştırın o izlerin orada olduğunu bil

Gördüğünüz ben, baktığınız sizsiniz...

Resim
Dedim: Çok yalnızım. Dedi: Ben sana çok yakınım (Bakara 186). Dedim: Bunca günahım var hangisinin tövbesini yapayım. Dedi: Allah bütün günahları bağışlayandır (Zümer 53). Dedim: Yine bağışlar mısın? Dedi: Allah'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur (ali-imran 135). Dedim: Rabbim benim senden başka kimim var? Dedi: Allah kuluna kafi değil mi? (Zümer 36). Açlığa sabredersin adı "oruç" olur. Acıya sabredersin adı "metanet" olur. İnsanlara sabredersin adı "hoşgörü" olur. Dileğe sabredersin adı "dua" olur. Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur. Özleme sabredersin adı "hasret" olur. Sevgiye sabredersin adı "aşk" olur. (MEVLANA) Dilin kıymetini “ârif” olandan, Gözün kıymetini “âmâ” olandan, Sözün kıymetini “lâl” olandan, Ekmeğin kıymetini “aç” olandan, Aşkın kıymetini “hiç” olandan öğren! (Şems-i Tebrizi) Hak şerleri hayr eyler... Zannetme ki gayr eyler... Arif anı seyreyler... Mevla g

'KOT' Efsanelerin gizli yüzleri...

Resim
Dilimize "kot pantolon" olarak yerleşmiş olan terimdeki "kot" kelimesinin, kumaşın yada pantolonun cinsiyle ilgisi olmayıp, Muhteşem Kot'un, 1940'ta Fransa'da blue jeanle tanışıp, Türkiye'ye dönüşünde burada üretmeye başladığı bu pantolonları kendi soyadı olan "KOT" ismiyle markalaştırmasından ibaret. 1992'ye kadar işin başındaki oğul Aytaç Kot'un, bunun sadece kendilerine ait bir pantolon markası olduğu ve diğer blue jean'lere kot denmemesi konusundaki türlü girişimleri sonuç vermemiş. Aynı her tür ve marka kağıt mendili "Bir selpak alabilir miyim?" şeklinde istememiz gibi. Blucin yapımında kullanılan kaba pamuklu kumaşa verilen denim adı da Fransanın Nimes kentinden alınmadır. Bu kentte İş giysisi olarak dokunan bu kumaş 400 yıldan bu yana "de Nimes" (Nimes'den) sözcüğü yuvarlanarak 'Denim" olmuş. Kumaşı çözgü ipliği beyaz, atkı ipliği indigo mavisi iken Genes (Cenova) kentinde dokunan ve

Göksel Çaydanlık

Resim
Russell'ın çaydanlığı diğer bir adıyla göksel çaydanlık, filozof Bertrand Russell tarafından dinlerin yanlışlanamaz savlarının yanlışlanması görevinin kuşkuculara düştüğü görüşünü çürütmek amacıyla ileri sürülen bir benzeşim. Illustrated dergisinin 1952'de içeriğine kattığı (hiç yayımlamadığı) "Bir Tanrı var mı?" isimli makalesinde Russell şöyle yazmış; Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı her Pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak ö

Son karedir hafızalarda kalan

Resim
Birine en son davranışınız onda bıraktığınız son karedir. Birinin kalbini kırmadan önce iki kere düşünün. Üstelik o kişi sıradan biri olmamışsa hayatınızda, son fotoğrafınız noktayı nasıl koyduğunuzdur çünkü. Söylenenleri doğru duyup, duyduklarını doğru tatbik edenlerden olmalı ve öyle kalmalı hafızalarda. Bir bakış, bir gülüş, söylenen bir söz belki yıllarca unutulmaz, belki başkaları için anlamsız gelen sizin için bir ömürdür. İyi bir insan kendine yapılan iyiliği unutmaz ama yapılan kötülüğü hiç ama hiç unutmaz bu da unutulmamalı hiçbir zaman. Geçmişte yapılanlarla gelecekte karşılaşmamak için aynı şeylere tekrar güvenmemek gerekir. Bir insanın kendine yaptığı kötülüğü yedi cihan bir araya gelse yapamazmış. Anı yaşarken görmezmiş gözler de yaz da kışı, kışta yazı yaşarmış. Geçmişi kendi şartlarında değerlendirmekten başka seçeneğimiz yok. Geçmişi değerlendirmek başka, suçlama çabası içinde olmak başkadır. Geçmişi suçlamak bugünkü beceriksizliğimizi temize çıkarmak acizliği olm

Yeni nesil iş verenler!

Resim
İnsanlar ufacık şeylere kızıyorlar ama hayatlarını harcamak gibi büyük meseleleri fark etmiyorlar bile. Kim bilir belki de bir çoğumuzun nice yetenekleri mevcuttur ve bu yetenekleri ortaya çıkartacak uygun koşullar sağlanmadığı için farkında bile değilizdir. Kölelere özgür olacakları kadar ödeme yapmazlar. Hayatta kalmalarına yetecek kadarını verirler. Sıfırı virgülün önünde değil, arkasında görmek istiyoruz hayat standardımız için. Özel sektörde işe alım kriterleri tırt ve hatta daha ileri gidip tamamen piyango diyebilirim. Bilgi birikimi, kalifikasyon, nitelik, nicelik, yeterlilik, bunlara bakılmıyor bile. İşverenler ucuz iş gücüne yönelmiş durumdalar, geri kalan işe alım prosedürleri de çoğunlukla göz boyama. Yeni nesil iş verenler kalıpların dışına çıkılmasını istiyorlar ama çıkarsan sana kapının dışını gösteriyorlar, anlamadan bilmeden her şeyi istiyorlar, tuvaletin geldi tutmanı, acıkmamanı, on iki saat ve izinsiz çalışmanı, özel yaşamına karışmayı, her şeyi istiyorlar ve

Öğrendim...

Resim
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum. Işığı gördüm, korktum. Ağladım. Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim. Karanlığı gördüm, korktum. Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi... Ağladım. * * * Yaşamayı öğrendim. Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu; aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim. * * * Zamanı öğrendim. Yarıştım onunla... Zamanla yarışılmayacağını, zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim... * * * İnsanı öğrendim. Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu... Sonra da her insanın içinde iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim. * * * Sevmeyi öğrendim. Sonra güvenmeyi... Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu, sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim. * * * İnsan tenini öğrendim. Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu.. . Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim. * * * Evreni öğrendim. Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim. Sonunda evreni aydınlatabilmek

ÖMER HAYYAM'IN KEHANETİ

Resim
1048-1131 yılları arasında yaşayan İranlı ünlü şair, yazar, matematikçi, filozof ve astronom Ömer Hayyam, bugünün resmini 900 yıl önce görerek aşağıdaki dörtlükleri yazmıştır... Celladına aşık olmuşsa bir millet.  İster ezan, ister çan dinlet.  İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet. Müstahaktır ona her türlü zillet. Dünya üç beş bilgisizin elinde.  Sanırlar ki tüm ilim kendilerinde.  Üzülme, eşeği eşek beğenir. Bir hayır var sana bana kötü demelerinde. Felek ne cömerttir aşağılık insanlara. Han, hamam, dolap, değirmen hep onlara. Kendini satmayan adama ekmek yok.  Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya. Her gün biri çıkar başlar ben ben demeye. Altınlarıyla gümüşleriyle övünmeye.  Tam işleri dilediği düzene sokar.  Ecel çıkıverir pusudan, ben ben diye. Ömer HAYYAM Bence kehanet değil öğüt. Zamanının ileriyi görebilen iyi bir filozofuymuş. Şu andaki durumumuza da çok uyuyor. 1048 -2017 değişen hiçbir şey yok.