İş kişinin kendisinde başlar ve biter!
Doğruluk kendine saygısı olanların ilkesidir. Doğru doğrularla anlatılırsa gerçeğe ulaşmakta kolaylaşır. En derin karanlıklar bile küçük bir ışık tarafından yok edilir. Aynı şekilde sıkıntılar ve hatta derin depresyonlar küçük bir umut ışığıyla dağıtılabilir. Sonuçta aydınlıklara karanlıklardan geçerek ulaşılır, karanlık ne kadar koyu olursa olsun insanın bilgisi koyu karanlığı mutlaka aydınlığa, ışığa kavuşturacaktır bunun içinde bir güneşe ihtiyacımız vardır.
İnsan insanı hor görmeye başlayınca bozulmaya başladı düzen. İnsan kendisini bilir, ağzından çıkan doğru mu, yanlış mı? Ve bazen kendisini, bazen de karşısındaki inandırmak için umursamayan, ilgilenmeyen birisi olur. Sonuç olarak kendisine inanıyorsa başkalarının kendisine inanıp inanmaması hiç önemli değildir.
Sorun samimiyetsiz samimiyetlerden çok, samimiyetsizleri samimi zanneden insanlarda. Kırılan yapıştırıldığında nasıl eskisi gibi olmuyorsa, ne kadar mükemmel yapıştırırsanız yapıştırın o izlerin orada olduğunu biliyorsanız hayatta böyle, her rüzgar esişinde bir iz kalıyor, dinse de rüzgar, fırtına izler hiç kapanmıyor ve bunu fark etmek bazen bir ömre bedel oluyor. Her geleni gidenden daha kutsal ve iyi sayan tabiatımız bizi perişan ediyor. Bütün yolculuk iyiyi bulma uğruna göze alınıyor ancak göze aldıklarımız için değiyor mu gözden çıkardıklarımıza?
Bazı duyguları da yaşamalıyız sevmek, ağlamak, gülmek, özlemek, aldanmak, güvenmek, kendine ve başkasına şans vermek, elinden tutup amaçsızca koşmak, yarını düşünmeden bugünü yaşamak, yaşamak ama yaşadığını da hissetmek. Bunlarda kendi elinde olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrılması gereken durumlar. Örneğin sigarayı bırakmak insan gerçekten istiyorsa iradesini ortaya koyar ve içmez, sonrasında sağlıklı bir yaşama adım atmış olur. Sağlıklı yaşamın şartı nedir? Stressiz yaşam. Bunu başarabilmek elimizde mi? Hayır. Çevre şartları, ekonomik şartlar, kültürel şartlar vs. gibi dışımızda gelişen ama bizi bunları yaşamaya mecbur bırakan bir sürü neden var. Bunları aştık diyelim, karakter yapımız var. Kimi yanıbaşında yangın çıksa birazdan söner diyebilecek rahatlıktayken, kimi evhamın zirvesinde yaşayıp en ufak şeye kafayı takıp uyku uyuyamaz. Haliyle gamsız olan daha sağlıklı ve mutlu kalırken, evhamlı olan ruhen sağlıksız bir yaşam sürmek zorunda kalır, yani insan her zaman kendine yapmak istediği iyiliği yapmaya muvaffak olamayabiliyor. İnsanı değersiz hissettiren diye bir şey yok, bu his kişinin kendi ezikliği, kendini ezmişliğidir. Öz güven tamsa hiçbir şey bize kendimizi değersiz hissettiremez, iş kişinin kendisinde bitiyor başkalarında değil.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder