Giden Bir Ömre Gazel
Giden Bir Ömre Gazel
Zamanlar iyi kötü yaşanır gider
Sanma bu yol sonsuza uzanır gider
Anahtar açmaz olur bir gün kilidi
Ne kalmışsa içinde paslanır gider
Kişi çıktığı yerden düşer ansızın
Bir salıncak boşlukta sallanır gider
Bir gün anlar her şeyin boş olduğunu
İnsan insanlığından utanır gider
Çöker omuzlarına birden gökyüzü
Ne bulmuşsa hepsinden usanır gider
Dönülmez bir yerinde yaşantısının
Her insan bir rüyadan uyanır gider
Bir gün gelir ümitler solar çaresiz
Sevenler sevilenler aldanır gider
Anlarız her gerçeği son dakikada
Bir hançer bağrımıza saplanır gider
Ümit Yaşar Oğuzcan
Sanma bu yol sonsuza uzanır gider
Anahtar açmaz olur bir gün kilidi
Ne kalmışsa içinde paslanır gider
Kişi çıktığı yerden düşer ansızın
Bir salıncak boşlukta sallanır gider
Bir gün anlar her şeyin boş olduğunu
İnsan insanlığından utanır gider
Çöker omuzlarına birden gökyüzü
Ne bulmuşsa hepsinden usanır gider
Dönülmez bir yerinde yaşantısının
Her insan bir rüyadan uyanır gider
Bir gün gelir ümitler solar çaresiz
Sevenler sevilenler aldanır gider
Anlarız her gerçeği son dakikada
Bir hançer bağrımıza saplanır gider
Ümit Yaşar Oğuzcan
90 Yaşındaki doktor emeklisi Hüma teyzecim bana bu şiiri okudu.
Daha beni görür görmez. Sarıldı, öptü, kimse kapmadan seni alayım yanıma dedi.
Götürdü köşesine, getirdiklerim yardımcı bayan tarafından bizlere servis edilirken başladı okumaya.
Herkes, ziyaretçiler de dahil güzel sesinden dinledik...
Arada Yaşlılar konuk evini ziyaret ederim.
Seviniyorlar, seviyorlar. Kan bağı yok belki hiçbiriyle aramda ama sevildiğimi ve özlendiğimi biliyorum.
Ziyaretlerime biraz ara versem, hastalandım mı, başıma bir şey mi geldi merak ediyorlar.
Bunu tecrübeyle öğrendiğim için, gitmesem bile ararım. Diafonu açarlar biraz konuşuruz.
İnanın geneli eğitimli insanlar yada yakınları eğitimli.
Peki neden oradalar? Bu tarz bir durumu eleştirmek benim haddimi aşar.
Hayatın içindeyiz, hep bir koşturmaca, eşimize, hayat arkadaşımıza, çocuğumuza en önemlisi
kendimize bile belki zaman ayıramıyoruz.
Yaşlılarımız narin, zarif, ilgilenilmek istiyorlar, sevilmek istiyorlar.
Eğer mecbur bir koşturmaca içerisindeyseniz eşsiz, dostsuz, arkadaşsız dört duvar arasında
bırakmak yerine böyle yerler güzel diye düşünüyorum. Tabi ihmal etmemek koşuluyla.
Hiç bir şeyin kendi evladın, canının yerini tutacağını sanmıyorum.
(Yine fikir beyan ettim, can çıkar huy çıkmaz demişler. Bu bende test edilmiştir :))
En azından sohbet edebiliyorlar. Düzenli yemek yiyebiliyorlar vs.
Benim yaşlılar yurdunda kimsem yok, zamanında pedagoji eğitimimi engelliler üzerine almıştım.
(Bir dönen öğretmenlik yapmıştım.)
Em-pati yönüm güçlüdür. Bu eğitimin sayesinde belki diyeceğim ama.
Bildim bileli kendimi bu böyledir. Çok iyi bir şeyde değil aslında.
Giden, ayrılan, yapan, alan, vs. hep ben oluyorum.
Karşımdakini düşünmek, üzülmesin, kırılmasın falan filan.
Dedim ya, çok doğru değil. Her şeyde sınırı bilmek lazım.
Ben bilemediğim için hep kırılan, üzülen vs. taraf oluyorum.
Şiirin yazarını ve adını söylemişti. Bununla ilgili bir yazı yazmamı istedi.
Bu arada hepsi, yakınları, çalışanlar, beni anlattıkları herkes fanatik okuyucularımdır yıllardır.
Buldum şiiri çok güzel ve etkileyici.
Hüma hanım şiiri okumayı bitirdikten sonra.
Bu yaştan sonra bana akıl gerek değil. Her şeyin farkında olmak gerçekten acı oluyor.
Gidenlerin ardından döktüğün göz yaşı ve çektiğin hasretlere kalıyorsun.
Yalnızlıkla baş başa geçirdiğin her gün, yolunu beklerken sevdiklerinin.
Çalan sadece, o da akla geldiğinde telefon zilidir...
Yaşlılıkta bazı kişilerde beyin ile vücut aynı paralellikte yaşlanmadığından her şeyin
farkında oluyorlar. Bu iyimi, kötümü bilemeyiz tabii.
Çevremde son yıllarını hafıza kaybıyla geçirmiş insanlar var.
Başkasının bakımına muhtaç olmadan.
Hafıza kaybı yaşamadan sessiz gemiye binmek nasip olur inşallah.
Konuşurken, yazarken, okurken basit bir rahatsızlıkmış gibi görünse de çok üzücü inanın.
Doktor bir arkadaşıma bahsettim kahve içerken. Bana anneannesinden bahsetti;
Anneannem 84 yaşında. Halen evinde kendi işini kendi yapar.
Elektrikli süpürge, bulaşık, çamaşır makinesi kullanmaz.
Akıl sağlığının yerinde olmasıyla gurur duyar. Haberler, finansal durum ailede ondan sorulur.
Her yıl turşusunu kurar, dondurulacak yaz sebzelerini hazırlar buzluğuna atar,
tarhanayı tüm aileye yetecek kadar yapıp çocuklarına ve torunlarına dağıtır.
Böyle anlatınca köy ortamında yaşıyormuş gibi algılanıyor.
Köyde bunları yapabilmek daha kolay, köyde hiç yaşamamış anneannem.
Hepsinden önemlisi hala para biriktirir, geleceğe yatırım yapar :)
Geçtiğimiz yıllarda ciddi sağlık sorunları yaşadım. Eşim hanım gel önümüzdeki yaz şu otele gidelim.
Şimdiden rezervasyon yaptırırsak çok daha ucuz dedi.
Ben de önümüzdeki yaza bakalım ben yaşıyor muyum deyip, adamcağızın hevesini kursağında bıraktım.
Ciddi bir hastalıkta ruhsal çöküş de beraberinde geliyor.
Anneannem bana şunu öğretti;
Yarın öleceksin bile deseler, yaşadığın her anı mutlu ve verimli kıl.
Beden sağlığı kadar ruh sağlığı da önemli bence.
Akıl büyük nimet. Sorun onu nasıl kullanmak istediğinle ilgili.
Biraz da nasıl yaşamak istediğinle ilgili sanırım.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder