Kayıtlar

Nisan, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kötü Gününde Tanırsın İnsanı

Resim
Kötü gününde dostunu, iyi gününde hayatından sileceklerini görürsün. Dostluk unutulmayacak kadar güzel ve ender insanlarla yaşanacak kadar özeldir. Herkes ile dost olunmayacağını ise ancak zaman gösterir. Aslında çokta önemli değil insanların yanında olup olmamaları, bir insan tek başına da yaşayıp ayakta kalabilir ve zamanını geçirebilir. Eninde sonunda yanımızda kimse kalmayacak önemli olan sen kendini yalnız bırakma. Yanında olmak isteyen şartlar ne olursa olsun bir fırsatını bularak gelir, yeter ki istesin. Eğer senin için önemliyse mutlaka bir yolu vardır, eğer ki değilse bahanesi dünden hazırdır. Sevgi zor zamanda seni yalnız bırakmayan, arayıp soran, dertlerini, sıkıntılarını dinleyen, sana huzur verendir. Dar günümüzde yüzüstü bırakanın yanımızda da işi olmaz. Fazla ilgide, az ilgide boğar insanı. Karşımızdakinin ne kadar ilgiye ihtiyacı olduğunu çözebilmektir marifet. Sevdiğimiz için özgür de bırakabilmemiz gerek, sonuçta dünya sadece bizim etrafımızda dönmüyor. Ama

Fikri Olan Linçe Kalkışmaz

Resim
Fikirleri şiddet yoluyla susturmaya çalışmak ilkelliktir. Uygar insan ikna etmeye ve ikna edilmeye açık insandır. Linç kültürünü onaylayan kimse insani, vicdani, manevi hiçbir değeri olmayan kimsedir. Linç etmeyi kendinde hak görenler zavallılığının üzerine cila çekmiş kimselerdir. Gelişmişlik düzeyinin en geri ve vahşi biçimi olan linç girişimini şu veya bu biçimde meşrulaştırmak, mağduru sorumlu tutmak linçten daha kötü bir yaklaşım biçimidir. Suçlular suçlarıyla yüzleştirilmezlerse daha büyük suçlara hazır olunmalı. Altmışlı, yetmişli yıllarda pek çok zorluk ve yokluğa rağmen daha gelişmiş, eğitimli, öğrenmeye meraklı bir toplummuşuz. Şu andaki ilkel dili kullananlar o neslin devamı ve yetiştirdikleri. Ne oldu, nerede ip koptu, kırılma noktası neresiydi? Bu şuna benziyor; serbest piyasada her şey çürür ve pazar satılacak malı pazarlar. Şiddetsiz dil ve iletişim kendini bilmekle başlar. Biz kendimizi bilmeden başkalarını yargılamakla meşgulüz. Ne yazık ki bizi yönetenleri

Düşe Kalka Bir Hayat!

Resim
Yankıyı alıp evrene yansıtmak, bilmek bildirmek. Ruh ve şeytan savaşı. Ruhumuz olumlu düşünüp uyarırken, nefsimiz geçmiş, gelecek kaygı, korku hisleriyle andan koparır. Düşe kalka bir hayat, misafir geldik gideceğiz. Her şeyimiz ödünç. Düşüp kalkmalı ki bir çocuk anlamalı hayatın zorluklarını. Böyle büyümek iyide düşe kalka ölmek zor, zamanda kör topal gitmek zor. Evren çözmek yada fazla kafa yormak için değil, sakin izole bir hayat sürüp ölüm sırasını beklemek içindir. Önemsendiği oranda her söze doğru, yanlış, eksik, fazla milyarlarca cevap verilebilir hafızamızda fazlaca veri tabanımız var. Bilmediğim tek şey öğrenemediklerim, sonu olmayan tek şey bilmediklerimdir. Mutluluğumuz bugünü, anı yaşamaktadır. Günümüzde anı öldürüp bitirme gayreti içindeyiz. Dün dediğimiz bugün bitse de yarın gelse, geldi bu sefer bugün bitse de yarın gelse, yarında aynısını söyleyip anın tadına varmadan devam ediyoruz hayata. Mutluluk biraz olaylara değil bakış açısıyla ilgili, iyi bir yalancı

Kara Delik Fotoğraflandı

Resim
Gelişmiş insan medeniyetleri uzayda imkansızı başarıp kara deliğin fotoğrafını çektiler. Dünya uzay çağını yaşarken bizler maymunlar cehennemini filmini yaşıyoruz sanki. Ömrünü karadelikler ve evreni anlamaya adamış Stephen Hawking'i haklı çıkaracak bir devrim bu fotoğraf. Bu fotoğraf ile evrenin karadelikten oluştuğu teorisi de güçleniyor. Evrenin oluşumu, sonunun nasıl olacağı gibi soruları bulmak için çabaladığımız bu dünyada büyük bir devrim. Bu fotoğraf öldükten sonra başka bir bedene geçiş var, ruhlar farklı bedenlerde varlığını sürdürecek düşüncesini savunan insanlar için ve Tanrı'nın var olduğuna inanan insanlar içinde önemli. Tanrı evreni nasıl yarattı sorusunun cevabını arıyorlar. CERN'de yapılan deney de aynı sorunun cevabını arıyor. Karadelikleri Stephen Hawking kağıt üzerinde matematiksel olarak ispatlamıştı. Fotoğraf kağıt üzerindeki matematiksel denklemin gerçek olduğunu gösteriyor. Işık yılı ışığın bir yılda katettiği mesafedir. Yani 52 milyon ışık

YAŞINA GÖRE KADIN, ERKEK

Resim
YAŞINA GÖRE ERKEK *20 yaşında erkek FİAT gibidir. Küçük ama hızlı. *20-30 yaş arasında PORSHE gibidir. Hızlı ve konforlu. *30-40 arası erkek VOLVO gibidir. Biraz sıkıcı ama teknik olarak mükemmel. *40-50 arası erkek OPEL gibidir. Yapabileceğinden fazlasını vaat eder. *50-60 arasında ise eski bir FORD gibidir. Harekete geçirmek için karbüratöre biraz alkol koymak gerekir. YAŞINA GÖRE KADIN *15-25 arasında kadın AFRİKA gibidir. Yarı keşfedilmiş, yarı bakir. *25-35 arasında AMERİKA gibidir. Tamamı keşfedilmiş ve bilimsel olarak mükemmel. *35-45 yaşları arasında HİNDİSTAN ve JAPONYA gibidir. Çok ateşli, bilge ve güzel. *45-55 arasında FRANSA gibidir. Savaştan hasarlı çıkmış ama hala çekici. *55-60 arasında kadın ALMANYA gibidir. Savaşı kaybetmiştir ama umutları vardır. *60-70 arasında kadın RUSYA gibidir. Geniş, sakin ama kimsenin gitmediği. *70’inden sonra kadın TÜRKİYE gibidir. Şanlı bir geçmiş ama gelecek.. (Farklı versiyonu) 20 yaşında kadın p

Bir Hikaye

Resim
Bir zamanlar Çin’de yoksul bir adam o denli aç ve bitkin düşmüştü ki kendini tutamayıp bir armut çaldı. Adamı yakaladılar ve imparatorun karşısına cezalandırılmak üzere çıkardılar. Hırsız, imparatora şöyle dedi: “Değerli efendim çok açtım dayanamadım çaldım. Beni affetmeniz için yalvarıyorum. Eğer beni af ederseniz size paha biçilmez bir armağanım olacak.” İmparator dudak büktü: ”Senin gibi birinde paha biçilmez ne olabilir ki?” Hırsız, avucunun içindeki armut çekirdeğini uzattı. ”Bu çekirdeği ekerseniz, bir gün içerisinde altın meyveler veren bir ağacın yeşereceğini göreceksiniz.” İmparator bir kahkaha atarak; “Ek o zaman, altın meyveleri görünce affederim seni.” Yoksul adam: “Haşmetlim bu tohumu ben ekemem, çünkü ben bir hırsızım. Bu sihirli tohumu ancak ömründe hiç çalmamış, başkalarına haksızlık yapmamış, yalan söylememiş biri ekebilir. Tohum o zaman gücünü gösterir, aksi takdirde onu ekeni zehirler tarif edilmez acılarla öldürür. Sultanım, bu tohumu ancak siz ekebili

Halkın davranışlarını siyasetçiler belirler...

Resim
Halkın davranışlarını siyasetçiler belirler. Her sonun bir başlangıcı, her başlangıcın bir sonu vardır. Türkiye geçmiş zamandan bu zamana kadar hiçbir partinin kalesi değildir, olmayacaktır. Türk halkını tek bir düşünce, tek bir ideoloji sistemine itemezsiniz. Demokrasi hep var olacaktır, kim ayrıştırmadan hizmet verecekse toplum olarak bizde onun yanında oluruz. Deniyor ki, 2002'de iktidara gelindiğinde üç milyon aile sosyal yardım alıyordu, şimdi ise onbirmilyon aile sosyal yardım alıyor. Ama demiyorlar ki, siz geldikten sonra sekiz milyon aile daha yoksullaştı. Bunu sorgulamayıp alkışlayan insan dolu ülkede. AKP'nin oy kaybetmesinin net cevabı Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinde gizlidir, birincil ihtiyaçlarını gideremeyen insanlar için daha üst seviyedeki ihtiyaçların önemi yoktur. Yani öyle derin analizler yapmaya lüzum yok. Bu ülkede mutfağın düşüremediği iktidar olmamıştır. Mülteciler, Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT), Ekonomik yetersizlikler, Bıkkınlık

Yeni Nesile Tavsiyeler

Resim
Evrenin bir matematiği ve adaleti var. Kendini yorma, hayat yormaz, inanmak kendi içindeki yok edilemez cevheri kurtarmaktır. Hayatı fazla kurcalamamak lazım, yapmak istediklerinizi ertelemeyin, anı ve zamanı yaşayın, keşkeler yorar insanı. Fazla detay düşünmeden yaşamın güzelliklerinin farkında olmalılar. Hayatınızı kimseye göre yaşamayın, ne diliyorlarsanız onu yapın, hayat çok kısa. Her gününüz kıymetini bilin, hayat üzülecek kadar uzun değil, kimse kendinizden daha değerli değil. Hayatı fazla kurcalama sadece yaşa, hep daha güzelini yaşamaya çalış, arkana bakma sadece yürü ve yaşa. Her şey yaşında güzel hiçbir şeye geç kalma her şeyi yaşında yaşamaya gayret et. Yüklenemeyeceğin yükü taşıma derdine düşme, insanların gülüşleri seni aldatmasın içinde kopan fırtınaları unutma ve kalabalıkların ardına düşme, kalabalıklar her zaman doğru yolda değildir, kendi çizgin olsun. Her şeyin zamanı vardır. Ne acele et, ne de geç kal. Enerjin, sağlığın, imkanların varken her şey için ç

Atatürk Havaalanı Kapatılıyor

Resim
Atatürk Havaalanı kapatıldığı için TAV 4500 kişiyi işten çıkarıyor. Şirket 2021’e kadar sözleşmesi olduğu için devletten zararını fazlasıyla çıkaracak. Devlet de bunu halktan. Olan ise işten çıkarılanlara ve plansız hesapsız yatırımları finanse eden topluma olacak. Dünya'daki 195 ülkenin içinden en iyi 5. havalimanı seçilmiş Atatürk havalimanı. Bütün sistemleri oturmuş, modern, içine kadar metro gidiyor. Ve kapatılıp millet bahçesi yapılacağı söyleniyor (bahçe değil tarlalar olur o kadar büyük bir arazi). Ardından sözleşmesi 2021 tarihinde bitecek olan TAV'a zarar tazminatı ödenip,4.500 çalışan da kapıya konuluyor. Bir an için bir holdingin böyle yönetildiğini düşünün, düşünmesi bile çok zor değil mi? Sözleşme ve ödemeler devam ediyorsa 2021'e kadar uçuşlar da devam etmeliydi. 2021'e kadar 3. Havalimanının inşaatı ve metrosu da yeterli sürede tamamlanmış olurdu. Atatürk havalimanı taşındıysa neden 4500 çalışanı da oraya taşınmıyor? Şirket satın aldığı alt yapı

Yalnızlığı Kutsarız Yaşadıkça

Resim
Çoğumuz yaşamı limandan gemi izler gibi izliyoruz. Ya gemi yaklaşmakta bize yada çoktan yol almış denize. Ne karada yakalayabiliyoruz ne de gemiye binip yol alabiliyoruz. İnsanın hiç kimseye, hiçbir inanca ihtiyacı yoktur yeter ki kendisine inansın. Suyun tadını çıkarmak lazım eleştiren eleştirsin. Kimseye hesap vermeden tüm işlerini cesaretle yapar hayattan zevk alarak yaşayan insanlar. Yalnızlık istem dışı terk edilmişlik halidir, isteyerek insanlardan uzak durmak tercihi ise yalnızlıktan farklıdır, bu diğer insanlardan yoksun kalmak değil kendine zararı olan insanları kendinden yoksun bırakmaktır. İngilizcede alone ve lonely kelimeleri vardır. Alone tek başına, lonely ise yalnız ama istem dışı yalnızlık demektir. Biz sadece yalnız kelimesini kullanıyoruz ki bu fikrimce yanlış. Tek başına yaşayan insanlar demek daha doğru ki, tek başına yaşayınca yalnız olmuş olmuyorsun. Kalabalıklar içinde de yalnız hissedebilir insan. Hiç kimsenin ilgisine ve onayına ilgi duymadığın, hi

Zaman

Resim
Hayat deyip geçiyoruz ve sonra bir gün... Zaman yok, beklenti çok, bütün sıkıntı beklentilerde. Hayatı yaşayan insanlar, hayatı seyreden insanlardan daha çok yorulup, daha çok incinebilirler belki ama yaşamışlardır hiç değilse. Hayatın her şamarı yaptığın hataları en aza indirir. Zamanda, insanlar da o kadar değişkenler ki, her an şaşırtabiliyorlar. Zaman en iyi ilaç diyorlar ama tüm yaralar da zamanda açılıyor. Bugünün değerini anlamadan yarını bekleyen insanlar, dünün geçtiğini ve yarının belki de hiç gelmeyeceğini düşünemiyorlar. İyi bir emanetçi değildir zaman, zamana güvenmeyin. O, kimseye bıraktıklarını bulma garantisi vermez. Hayata ha şimdi, ha sonra başlayayım derken bir bakıyorsun tükenmiş ömür. Avucumuzda son kullanma tarihi çoktan geçmiş bir yığın tecrübe kalıyor. Atsan atılmıyor, satsan satılmıyor. Gençlik bir kuştu tutmak istedim tutamadım. Yaşlılık bir yük atmak istedim atamadım misali. İnsanlar yaşamın ne kadar kısa ve anlamsız olduğunun farkında olabilseler

Efendilik Kazandı

Resim
Halk ne istediğinin mesajını çok açık dile getirdi. Asık surat, çatık kaş yerine güler yüz, kin ve düşmanlık yerine sevgi ve barış, karanlık yerine aydınlık, kapı arkası ahbap çavuş ilişkileri yerine şeffaflık, netlik, korku yerine cesaret, gösteriş yerine sadelik, kabalık yerine incelik, zarafet. Sevgi ve saygının olduğu her yere bahar gelir. Üslup bile fark ediyor. Saygıyı, hoşgörüyü en önemlisi mütevaziliği özlemişiz siyasette. Kendini yenilemeyenler yerlerini yenilere bırakıyorlar sonra biz nerede hata yaptık diye sorgulamaya başlıyorlar. Anlayışlarda reform başlama zamanı geldi de geçiyor. Bir kesimin çıkarlarına çalışmak sadece o kesimi mutlu edebilir, toplumun genelinin huzur ve mutluluğu için genel çıkarlar ön planda olmalıdır. İyilikte yarış kazandı kazansın. Üslup da, dilde, duruşta ruhların doyduğu pozitif enerjinin çoğalarak arttığı günlere, kardeşçe beraberliklerin gücü yenilmezliklerin, dürüstlüğün, sevginin başarının gerçekliği herkese, hepimize olsun. Medeni