Neden Değişime Dirençliyiz?
Neden Değişime Bu Kadar Dirençliyiz?
Her şey yolundayken oluyor değişim.
Değişmekten korkuyoruz, çünkü katı kurallar içinde yetiştirildik. Değişirsek iyi kötü her türlü insan kaybı olacak hayatımızda, bazılarımız onları kaybetmemek için değişmemeyi tercih ediyoruz.
Kendimizi yeterince tanımıyoruz. Bu yüzden değişimlere tepkimizin ne olacağını kestiremiyoruz. Bu da önyargı oluşturuyor. Aynı zamanda toplumun ne düşündüğü de çok önemli geliyor bize.
Değişim bilinmezdir, cesaret ister, yıllar boyu kazanılmış alışkanlıkları terk etmek gerekir, ne kadar bilinsede hep bir şüphe içerir, güven ister, bunların hepside zamanla olur. Bu da çoğumuza külfet gelir.
Belli bir yaşın üstündekiler için değişim korkutucu olabiliyor. Kimse yeni düzenin neleri getirip neleri götüreceğini kestiremiyor, gidenlerin telafisi noktasında yaşanacak sıkıntı korkutuyor. Alışkanlıklarımız değişimin önündeki en büyük engel uyor. Gençler ve çocuklar ise değişime hemen adapte olabiliyor, hatta kendileri bile bunu talep edebiliyor.
Beklentimizle uyumsuzsa ya da sahip olduğumuzu düşündüğümüz gücümüzü tehdit ediyorsa gücü kaybetme korkusu yüzünden değişime direnç gösterebiliyoruz.
Korkak ve biatçı yetiştirilmiş tutucu bir toplum olduğumuz, her şeye körü körüne bağlı olduğumuz için değişime direniyoruz.
Egomuz izin vermiyor, kaybetme korkularımız, gelecek korkularımız adım atmamızı engelliyor. Gerçek olmayan sanılarımıza, zihnimizin oyunlarına aldanıyoruz. Egomuz, isteklerimizle dış dünya arasındaki dengeyi kurmaya çalışan uzlaşıyı arayan benimiz, ne zaman bu kadar saldırganlaşıyor, ne zaman kendisini dünyanın merkezine koyma alışkanlığını ediniyor bilemiyoruz. Yüksek egomuz eleştirileri tehdit algılıyor. Sorgulama ve özeleştiri yapamayanlar değişime direnç gösteriyor. Çünkü değişim stres yaratır. Kişisel değişim ise bir karar değil bir süreç meselesidir. Değişmesi gereken ne, bunu gerçekten istiyor muyum, yoksa kabul görme ihtiyacımdan mı kaynaklı vs. gibi sorular uzar gider. Hayatın bir dili var bence, zaten geldiğimiz yaşa kadar bin kere değişmedik mi? Kendiliğinden olan değişimden güzeli yok.
Kişiye ve değişimin şekline göre dirençliyiz. İstediğimiz bir değişime mutlu oluruz. Daha önceden denenmiş sonucu belli değişimi aklı başında kimse istemez.
Üretmeden tüketmeye, küçük hayallerimizi gerçekleştirmek için geleceğimizi düşünmemeye başladık. Kapitalizm eğitimsizleştirerek varlığını sürdürmeye devam ediyor. Oysa egolarımızı yok edip aklımıza koyduğumuz çılgınlıklar mutlu ediyor bizi.
Bizleri hayattaki sıkıntılarımızla başbaşa koyan bir sistemde hayallerimizi gerçekleştirecek hatta düşünecek fırsatlar sunulmadığı için dar bir anlayış içinde olduk ve bu duruma kader diyerek uyutulduk, her şeyi bir şeye bağladık.
Geleceğe dair kaygı duymak ile cehalet arasında ironik bir tersine bağlantı var. Cehalet ne kadar fazlaysa geleceğe dair kaygı o kadar azalır.
Zaman bile sürekli değişirken, galaksiler, yıldızlar bir boşlukta akıp giderken, insanın değişmesi değil, değişmemesi problemdir.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder