Köy Enstitüleri en büyük eğitim reformudur.!


Köy Enstitüleri en büyük eğitim reformudur.!
Türkiye'de hiçbir başarı cezasız kalmıyor.
Köy Enstitüleri'nin kapatılması en yakın örneği. En büyük eğitim reformudur.
Asıl kapatılma sebepleri.
O zamanlar Devlette ve Ülke çapında önemli yerler edinen kişilerin, Enstitülerden, Enstitüdeki eğitimden ve oradan yetişenlerden KORKMASIDIR. Bu önemli eğitim hareketi, şehrin kompradorları ve doğunun toprak ağaları tarafından önce engellendi/sonra kapattırıldı.
Köy enstitüleri kapanmasaydı, Türkiye orta doğunun en güçlü ülkesi olacaktı. Bundan korkan ABD ülkemizdeki işbirlikçilerine kapattırdı. Emperyalizme geçit vermeyen Çanakkale ve diz çöktürülen Kurtuluş Savaşı Zaferimiz korku nedenleridir. Dış egemen Emperyalist ülkeler ve içerdeki basiretsiz kişilerin ortak çabalarıyla kapatılmıştır. Seksen öncesinde bütün köyler de okul vardı. Turgut Özal tarafından kaldırıldı. Çünkü yurdumuzun saygın insanlarının aydınlığa açılan  kurumlarıydı.
Şehre göçü önlemenin tek projesidir. Rantiyecilerin işine gelmeyen bir durumdur.
Köy enstitülerini kapatan Adnan Menderes'tir. Toprak ağaları ve feodal güçler böyle bir uygulamanın kendilerini güçsüzleştireceğini öne sürerek kapatılmasını istemiş ve bunun için tüm Doğu-Güneydoğu oylarını vermişlerdir. Tabii asıl kapatılmasını isteyen Amerikadır. Marshal yardımına karşılık köy enstitülerinin kapanması ve Mısırözü yağı alması karşılığında bir çok maddeyi içeren anlaşmayı Menderes kabul etmiş ve imzalamıştır. Menderes'in Türkiye'yi küçük Amerika yapma söylemleri ve yabancılara toprak kullanım hakkı ilk Menderes zamanın da verilmiştir.
Köy Enstitüleri, halk kolay yolu tercih etmesin diye kurulmuştu. Ülkenin kalkınmasını sağladığı gibi işsizliğe de çözüm olacaktı. O zaman ki CHP'nin en büyük yanlışlarından biridir kapatılmasına engel olmamak. Bedelini hala ödüyoruz.

Bu iş çağdaş üretken, vizyon ve misyon işi. Şimdikiler de bunların hangisi var. Atatürk'ü bunlardan ayıran en temel özellik. Atatürk üreten. Diğerleri tüketen.
Sorgulamamak, ağalık düzeniyle yönetilmeye mahkum olmak, yıllardır Türkiye'de yaşanan acınası bir hal. O yıllar da hızlı toparlanan bir Türkiye var. Kimin işine gelir zeki bir toplum. Korku, bilinçli ve akıllı nesillerin yetişmesine engel oldu. Olmaya da devam ediyor. Örneğin, Aşık Veysel'de bir Köy Enstitüsü öğretmeniydi (Usta öğretici olarak 15 üstü Köy Enstitüsü gezmiş ve bazılarında uzun süre kalmış, öğrencilerle çalışmış, eğitim vermiştir. Saz öğretmeni olarak). Ve Aşık Veysel'i tüm Türkiye'ye tanıtan Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde yaptığı saz öğretmenliğidir. Günümüz de hala adının üstüne bir ad çıkmadı. Bu arada Ruhi Su'da Köy Enstitüsü Öğretmeniydi. Bu örnekler ne demek istediğimi anlatmak için yeterlidir. Rahmetli amcam da Köy Enstitüsü'nde okumuştu. Çok güzel yağlıboya, suluboya resim yapar, mandolin çalardı. İyi marangoz ve bahçıvandı. 6 şişle yün çorap örüşüne şahidim. Tüm bunları Köy Enstitüsünde öğrendiğini anlatırdı. Köy enstitüleri aklınıza gelebilecek her konu da bilgisi olan eğitmenler yetiştirmiş, bu ülkeye çok şey kazandırmış ama ömrü kısa olmuştur.
81 ile sıradan üniversite yapmak marifet değildir. Marifet medeniyetin ışığın da gerçek bir üniversite olan bu enstitüleri kapatmamaktı.
Dünya'da üretimin ve eğitimin bir arada yürüdüğü ender eğitim sistemlerinden birisidir. Keşke tekrar açılsa da eğitim, öğretim dersanelere kalacak kadar yerler de sürünmese.
Böyle devam etseydi, şimdi televizyonlardan, gazetelerden ve dünya basınından ülkemizle ilgili bu haberleri duyuyor olmazdık. Kapatarak kendi kaderimizi kendimiz çizmiş olduk. Bilim ve sanat toplumları kanatlanarak uçarlar. Uçamayanlar tavuk olarak kalırlar. Önlerine atılan bir avuç yemle yetinirken arkalarından alınan yumurtayı görmezler.
Ülkenin batışını hızlandıran bu ilim/bilim yuvalarının kapanmasıdır. Vebali kapatanların başına.
Düşünen insan, üreten insandır. Bu da birilerinin tekerine çomak sokacağı için Köy enstitüleri kapatılmıştır. Yükseliş ilerleme başladığında hemen bir balyoz gelip kafamıza çarpıyor. Oysa bu başarıları ileri götürmek için savaşmak lazım. Demek ki o gücümüz yoktu. Halen de yok.
Köy enstitüleri bu ülkenin uyanış destanının ve milli mücadelesinin onurudur. Binalar, yerler, şehirler yok edilebilir. Yok sayılabilir. Köy enstitülerinden vatana yayılan aydınlık unutulsun diye. Tarih topyekün yadsınabilir. Ancak köy enstitülerinin bu ülkenin eğitim hayatına kattığı aydınlık fikirler yok edilemez.
1985 yılında Diyarbakır'daki Dicle Köy Enstitüsünü, bir yıl sonra da Hasan Oğlan Köy Enstitüsünden geriye kalanları gezme şansım olmuştu. Tarım alanları, hayvancılık, arıcılık, marangoz atölyeleri, demircilik, terzilik, resim heykel, müzik ve daha sayamadığım birçok atelyeler. Orada okuyan çocuk hayatta gerekli olan, ihtiyaç duyacağı birçok beceriyi kazanarak mezun olacaktır. Kaldı ki o dönem yazar, ressam, ozan ve sanatçılarımızın çoğu Köy Enstitüsü mezunu değil mi? Bu ülkenin dibine dinamiti Köy Enstitülerini kapatırken koydular. Sonra da öğretmen okullarını kapatarak devam ettiler.

Belki eşi benzeri olmayan bir eğitim modeli değildir. Buna rağmen ülkemizdeki şimdiye kadar ki ve halen de en iyi eğitim projesidir/Eğitim yerleridir.
Her yıl, Köy Enstitüleri'nin kapatıldığı gün, yıldönümlerin de dünyanın her yerinden vatandaşlar aynı saatte beddua okusalar.! Bence bir süre sonra dayanamazlar ve yeniden açmak zorunda kalırlar. Tabii güncellenmiş örnek modellemeyle :)

HER İŞ GELİRDİ ELLERİNDEN. ÖNLERİN DE SAYGIYLA EĞİLİYORUM.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir