Sarayda oturmadan padişah olabilmektir marifet!
PICASSO bir restorana gider dostalarıyla. Şef, efendim bana bir anı verebilir misiniz? Çocuklarıma, torunlarıma göstereyim sevinsinler, der. Picasso peçeteye bir şeyler çiziktirip imzalar. Şef Bu benim için öylesine değerli ki, diye sözüne başlarken, Picasso lafını keser ve evet öyle. O elindeki tam 100 bin dolar der. Şef, dehşete kapılmış bir halde aman efendim 2 saniye bile sürmedi yaptığınız. nasıl bu kadar pahalı olur? diye sorar. PİCASSO hemen UNUTULMAZ CEVABI VERİR. 2 SANİYE ARTI 60 YIL.!
Belli olmaz ki kimin, kimden ne öğreneceği. Amir, memurundan bilmediği çok şey öğrenebilir. Öğrenmenin yaşı, zamanı yoktur. İnsan olasıya ve ölesiye kadar öğrenir. Hayat olmak için değil, olmadığını idrak etmek ama olgunlaşabilmek içindir. Doğumdan ölüme kadar sınavdan geçip, yaşadıkça bir şeyler öğrenmiyor muyuz? Tamam ben bunu yaptım dediğimiz de tepe taklak olmuyor muyuz? Yaşam devam ettiği sürece yeni yeni şeyler öğrenir insan. Öğrenmenin sonu yok. Her yeni gün bir kitap gibi yeni bir sayfa. Okudukça bildiğini sandığın şeyleri bilmediğini öğreniyorsun.
Çömlek önceleri kildir. Pişirilir çömlek olur. Olur mu? Aslında olmamıştır. İşlem bitmez hep devamı vardır. Örneğin, bir kulp takılabilir. Üstü çeşitli renklerle boyanabilir. Olur mu? Olmaz yine de. İçine binbir çeşit içeçek konulabilir. Belki içinde yemek pişirilir. İçine su koyuldu. İçinde yemek pişirildi oldu mu? Olmadı. Eskiyince içine toprak koyulabilir, çiçek ekilebilir. Olur mu? Biter mi? Bitmez. Hayatta böyle. Sahip olduğumuz yeteneklerle bir çok şey yapabiliriz. Hep ilerleyebiliriz. OLDUK DEDİK Mİ İŞTE O AN YERİMİZDE SAYMAYA BAŞLARIZ.
Çamura form vererek pişirilen çömlek ayrıca sırlanır. Bu çömleğe kulp takmak, boyamak, özünü bozmaktır. Kulpu kabul etmez, boyarsanız içine zehir akıtır. Tanrı bir çömlek ustasıdır. Kimimizi çömlek, kimimiz bardak, kimimizi testi, kimimizi saksı yapar. Kimimiz çatlar, kimimiz su sızdırır, kimimiz kırılır. Tanrı bunlara bakmaz. Yapmaya devam eder. Herkes kendini bir şey oldum sanıyor. Yok olan, var olmaya çalışmayan malikinle konuşmayan ne oldum sanır.
Çamura form vererek pişirilen çömlek ayrıca sırlanır. Bu çömleğe kulp takmak, boyamak, özünü bozmaktır. Kulpu kabul etmez, boyarsanız içine zehir akıtır. Tanrı bir çömlek ustasıdır. Kimimizi çömlek, kimimiz bardak, kimimizi testi, kimimizi saksı yapar. Kimimiz çatlar, kimimiz su sızdırır, kimimiz kırılır. Tanrı bunlara bakmaz. Yapmaya devam eder. Herkes kendini bir şey oldum sanıyor. Yok olan, var olmaya çalışmayan malikinle konuşmayan ne oldum sanır.
Ölünceye kadar her an ve her fırsatta bir şeyler öğrenmeye hazır olmayan insan gelişemez. Ve öğreniyoruz, öğreniyoruz ve bir an geliyor öğrendiklerimizin ne kadar yanlış olduğunu anlıyor, yeniden, yepyeni şeyler öğreniyoruz.
Sokrates ölüm döşeğinde iken son sözü hala öğreniyorum olmuş.
Son nefesimize kadar bir şeyler öğreneceğiz. Kimse ben biliyorum dememeli. Mütevazı olmalı insan. Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli. Her şey gelip geçicidir. İnsanlık kalıcı ve önemli olan insan olabilmektir. Saray da oturmadan padişah olabilmektir önemli olan. Çalışmadan, bir şeyler üretmeden, kendi çıkarları için birilerinin arkasından gidenler var. Onlar ses vermeyen cansızdır! Doğru ya da yanlış söz söylenecektir. Hak ettiği değeri de zaman içinde bulacaktır. İnsanların hayata bakış açısını, duruşunu, yaşama dair söylediği sözlerini küçümsememekte bir olgunluk göstergesidir. Kendisini bey zannederek, ben en iyisini bilirim diyerek insanları aptal yerine koyarak, küçümseyenler, zaman içinde ne saraylar da, ne kalpler de, ne de sokaklar da kendine yer bulabilirler! İyilikler çabuk unutulur. Kötülükler saniyesin de akla gelir. Hayatın kendisi şaka, en güzeli umursamamak.
Gözünü açıyorsun sabah.
Bir göz kırpıyorsun akşam.
Erteleme hiçbir şeyi.
Senden hızlı koşuyor zaman.
Bir göz kırpıyorsun akşam.
Erteleme hiçbir şeyi.
Senden hızlı koşuyor zaman.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder