Umutsuzluğa kapılınca...
Depremler farklı farklı yerlerde olsa da enkazlar hep aynıdır. Adanış ve bozgun doğal süreçlerdir, eldeki güçlerle belirlenen amaca ulaşılamayacağını gördüğümüzde yeniden durum değerlendirmesi yapmak gerekir. Kaygıyı hissedebilen beyinler belkide hayatları boyunca bu iniş çıkışlara maruz kalacaktır.
İnsanız ve içimizdeki cevheri sıkıntılı zamanlarda dışarı çıkararak işleme gibi bir huyumuz var. Umut hep vardır, bugün olmayan umut yarın başka bir görünümde karşımıza çıkar. Çaresizliktir kötü olan, insan çaresizlikten umudunu kaybeder.
Umudumuz boşa çıkınca sayısız düşüncelerle dalgın dalgın çevreyi izleriz. Her ne kadar tinsel hali değişken varlıklar olsak da, acıyı sonuna kadar hissedip her seferinde daha güçlenerek hayatımıza devam ederiz.
Bazen biraz şanssız olduğumuzu, daha fazla çalışmak gerektiğini düşünüp zamana bırakıyoruz. Üzülmeye değmez hayata bir kere geliyoruz, umutsuzluğa itecek her şeyi hayatımızdan çıkarmak gerekiyor. Yaşam ne kadar sadeyse, yapay olana daha az bağımlı hale geliyoruz.
Dünyadaki çoğu insan mı umutsuz, yoksa ülkemizdeki insanlar mı bilmiyorum ama tanıdığım çoğu hayalperest insanın umutsuz ve mutsuz olduğunu görüyorum. Umutları sigara ateşi gibi hemen tükeniyor. Hayal kurmak güzel ama kendini kaptırmamak şartıyla.
Hep bir şeylere bağlanmaya çalışıyoruz. Bir kadına veya bir erkeğe, çocuğa, arkadaşa, oyuna, işe, hep bir umut peşinde koşuyoruz.
Ben hangi konu umutsuzluğa düşürmüşse onu tespit edip daha sakin bir zamana ertelerim. Sonra problemi yapabileceğim şartlarda çözümler geçerim, problem dış kaynaklı olursa ne kadarını düzeltebileceğimi ayarlar ve kenara çekilirim. Akışına bırakıyor, yeniden umut etmeyi öğreniyorum sonuçta olması gerekenler oluyor.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder