Zor Zamanında Yanındakiler
Beyninde çöplüğü var, gereksiz bilgileri atar, değerli ve gerekli bilgileri yerinde kullanmak için saklar.
Önce yok olacak sonra daha güçlü döneceksin. Düşe kalka öğreneceksin aslında düşmenin ayıp olmadığını, kalkmak dedikleri şeyin tek başına olduğunu. Sırtını sadece kendisine dayayan insan her zaman dik yürür. Kendini, kendine kanıtlarsan mutlu olursun, başkalarına kanıtlamaya uğraşırsan yorulursun.
Önce düşman sonra kendin için ayakta durmasını bilmek lazım. Kimsenin hikayesine gülme, yol uzun daha bitmedi.
İnsan zor zamanında en çok güvenmesi gereken kişinin kendisi olduğunu, iyi veya kötü her yolun sonunda kendisine dönmek olduğunu fark ediyor. Döndüğünde kendi omzuna yaslanacak kadar güçlü olabilmek için daha sağlam adımlar atmayı öğreniyor. Bunun adına da akıllanmak diyor.
Bazı insanlar başka bir insanın başarısına giden yolda onu manipüle ederek baltalamaya çalışır, kendine güvenmediği, yapamadığı şeyleri bir başkasının yapabilme yeteneğine köstek olmak için.
Bazı şeylerin değer kazanması için kaybetmek gerekiyor. Kendimizi kaybedip sonra tekrar bulduğumuzda değer vermeye de bu yüzden başlıyoruz. Deneme yanılma dünyası. Siyah olmasaydı beyazı bilemezdik.
Dost, akraba, arkadaş kara günde belli olur. Kara günlerin faydası, kim gerçek, kim yalan hemen belli etmesi. Elden tutmayanlara, tutuyormuş gibi hava atanlara inat hep inançla devam etmemiz.
Yalnızız bu hayatta etrafınızdakilere aldanmayın, kötü gününüzde bakın bakalım yanınızda kaç kişi kalıyor. Onca kalabalığın içinde herkese uzak ve avaz avaz bir suskunluğu yaşıyoruz.
"Kurt kışı atlatır ama yediği ayazı unutmazmış." derler. Bende insanım düşer kalkarım ama ne iteni unuturum, ne de düşerken tutmayanı. Dostu da, düşmanı da tanımanın en güzel tarafı bu işte, başına bir şey gelmeden kim kimdir bilmiyorsun.
Kendin için yaşa, çünkü senin canından değerli kimse yok. Kendini mutlu et, kimseden bir şey bekleme, bir insanı bu hayatta az kişi mutlu eder oda belki çıkar. Yani hayatı yaşamayı öğren.
Umut her zaman var, en dibe vurmuş insan bile hep umut içindedir. Hayat sürprizlerle dolu, ne zaman ne olacağını bilemezsin, taşın içinden yol bulup açan çiçek misali. Biyolojik olarak canlı olduğu sürece ihtimallerin sınırsız olduğunu, şansın gelebileceğini, kaderin kıyak yapabileceğini, pes etmeyip çabalamak gerektiğini öğrenirsin.
Her yenilgi insana tecrübe kazandırır. Kimseye verecek bir şeyin kalmadığında, sende verecek bir şey kalmadığını anladıklarında yalnızlığa doğmuş olursun ve sende yalnız kalmaktan mutlu olursun.
Olduğum gibi olmayı seviyorum, gerisi beni olduğum gibi kabul etmeyenlerin sorunu, bu saatten sonra kimse için değişmem.
Övüldüğünde, başardığında yakaladığın zaferi kimin için kazandığını kendine sormalısın. Başkaları için mi, kendin için mi kazandın, amacın sadece övgü müydü? Başarın başkaları tarafından kutlandığında sana başardığını hissettiriyorsa bu senin kendini eksik bıraktığının kanıtıdır, önce kendini tamamla.
Hayat alanında pratik olmadan teorinin bir anlamıda kalmıyor aslında. Önemli olan bildiklerini hayatında uygulayabilmek.
Hayatı akışına bırakmak, eldeki imkanları gözden geçirip, kar zarar hesabı yaparak, elindeki değerleri mümkün olduğunca karakter ve kişiliğine uygun olarak yaşama sanatıdır, yoksa freni tutmayan bir arabaya binip Allahın dediği olur demek değildir.
Hepimiz acıyı, üzüntüyü, mutluluğu yaşamıyor muyuz? İnsanlar her şeyi kaldırıyor, bir bakıyoruz zamanla unutuyor, zaman zamanda hatırlıyor. Kimimiz geçmişte yaşadığımız anılara gülüp geçebiliyoruz. Yaşadığımız hayat renklerle dolu bir anı olarak kalıyor. Kimine cennet, kimine cehennem oluyor.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder