Kayıtlar

KARANLIKLARA IŞIK TUT!

Resim
Işığa kavuşmak için karanlığa meydan okumak gerekir. (Eflatun) Yada yeni bir ışık yakmak gerekir. Işık içimizde her zaman mevcuttur, her varlık yolunu aydınlatacak ışığa sahiptir kullanabilirse. Kendi içimizdeki karanlığa çare bulabiliriz de ya milyonlar karanlıkta ve aydınlık istemiyorsa karanlıkta mutluysalar ama onların karanlığı çevreye de yansıyorsa. Burada aklıma Peygamber Efendimizin lafı geldi. Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil onların zamanına göre büyütün, onlar sizin öğrencileriniz değil siz onların öğrencisi olun. İyi öğretmen nereye bakacağınızı gösterir, ne göreceğinizi size bırakır. Öğrencilerinin fikirlerinin harika olduğunu düşünen öğretmenler, işledikleri konunun harika olduğunu düşünen öğretmenlerden daha iyidir. Gerçek eğitim sistemi öğrencinin önündeki engelleri ortadan kaldırandır. Taki öğrenci kendi hür iradesini ortaya koyana kadar. Öğretmenler insanın hayallerine bile şekil verir. Çocukların hayalini ve geleceğini kendi istediği ölçüde şek

Sekiz Numaralı Kutu!

Resim
Doktorun biri yeni bir muayene açmış, kapıya bir yazı asmış: - Vizite ücreti 100 lira, iyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz. Vizite ucuzmuş ama, doktor da gerçekten doktormuş; her gelen hasta iyileşip gidiyormuş. Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş. Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalıp derdini söylemiş: - Doktor, ağzımın tadı hiç yok, öyle kötüyüm ki; hiçbir şeyin tadını alamıyorum. Doktor, adama şöyle bir bakmış ve hemşireye seslenmiş: - Hemşire hanım, 8 numaralı kutuyu getirin!.. Doktor, Hemşirenin getirdiği kutuyu adama uzatmış: - Şunun tadına bir bakın. Adam, doktorun uzattığı kutudan bir kaşık alıp ağzına götürmüş ve anında tükürmüş: - Ama bu bok!.. Doktor gülümsemiş: - Evet, iyileştiniz; tat alıyorsunuz artık. Adam, vizite ücretini ödemiş, sinirleri tepesinde gitmiş. Aynı adam, bir ay sonra büyük bir hırsla doktorun kapısına yine gelip, şikâyette bulunmuş: - Doktor Bey, bende hafıza kaybı

Yalnızlık iyidir. Zirve tek kişiliktir!

Resim
Dervişe, buyurun bize gelin, dediklerinde! Durun hele önce bir kendime geleyim! demiş. Dervişe sormuşlar, Allah'la aran nasıl? Nasıl olsun hep Onun dediği oluyor! demiş. Dervişe, Neden bu kadar ALLAH diyorsun? diye sormuşlar. Allah Allah hiç farkında değilim! demiş. Sebepler yalnız birer perdedirler. Perde kalkmadıkça gerçekler görünmez. Sebepleri kaldır aradan, görsün seni Yaradan. İncinenlere "inşirah" bahşediliyor da, İncitenlerin vay haline. Hayat provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu tiyatronun perdesi kapanmadan gülün, şarkı söyleyin, dans edin, aşık olun kısaca yaşayın. Başkalarına bağımlı yaşayan insanlar ilgiden yoksun kalınca kalıptan kalıba girmeye başlarlar. Kökümüz dalımızdan güçlüdür. Yalnızlık şu bakımdan güzel. Hiç yalnız birinin terk edildiğini/terk ettiğini gördünüz mü? Yalnızlık güveninin, kalbinin kırıldığını gösterir (Aklınıza hemen aşk meşk gelmesin. Genel söylüyorum). Yaraları sarmak için birebirdir. Yine de Züğürt tesellisi. O

Annen ve sen

Resim
Herkes sizi Çünkülerle severken, Anne Rağmenlerle sever Annen ve sen Dokuz ay boyunca seni karnında işte bu şekilde taşıdı. Mide bulantısı çekti ve sürekli kendisini hasta hissetti. Ayakları şişti, vücudu ödem yaptı, derisi gerildi. Sen karnındayken en basit işlere bile nefesi yetmez haldeydi. Çünkü nefesini seninle paylaşıyordu. Örneğin merdiven çıkmak için çok çaba sarfetti. Ayakkabılarını bağlamak gibi basit bir iş için bile çabalamak zorundaydı. Sen onu tekmelerken ve içinde kıvrılırken o çok geceyi uykusuz ve ağrılı geçirdi. Doğumun ise tarifi imkansız bir acı çekmesine yol açtı. Sana sahip olmaktan başka hiç bir amaç için bu acıya değmezdi. O senin dadın, hizmetçin, hammalın, öğretmenin, şoförün, aşçın, temizlikçin, hastabakıcın, en büyük hayranın, en sadık dostun, en yakın arkadaşın. Seni hissettiği andan itibaren sadece senin için yaşadı ve kendini ikinci plana attı. Sen yedikçe doydu, sen uyudukça dinlendi. Senin için savaştı, savaşıyor ve hep savaşacak. Senin için

Bayan Güzelden Ceo'ya, zengin birisiyle nasıl evlenebilirim?

Resim
Bayan Güzelden Ceo'ya, zengin birisiyle nasıl evlenebilirim? Kapak hafif kalır bence, hunharca ezmiş. Dünyanın en büyük finans şirketlerinden J.P. Morgan’ın CEO’su James Dimon’un, zengin koca avcısı bir kızın kendisine attığı bir elektronik postaya verdiği ilginç cevap. Sayın Morgan, Sizinle dürüst olacağım. Bu yıl 25 yaşına giriyorum. Çok güzelim, iyi bir stilim var ve kaliteli şeyleri severim. Yıllık geliri en az 500 bin dolar veya daha fazla olan bir adamla evlenmek istiyorum. Aç gözlü olduğumu düşünebilirsiniz fakat NewYork’ta yıllık geliri 1 milyon dolar olan insanlar maalesef orta sınıf sayılıyor. Çok şey istemiyorum. Sizin sitenizde yıllık geliri 500 bin dolar veya daha fazla olan biri var mı? Hepiniz evli misiniz? Bu konuları merak ediyor ve sormak istiyorum, sizin gibi zengin insanlarla evlenmek için ne yapmam gerek? Bugüne kadar birlikte olduğum erkekler arasında en zengini yılda 250 bin dolar kazanıyordu. CentralPark’ın batı yakasında, yüksek bütçeli rezidansl

DERT AĞACI

Resim
Eski çiftlik evini restore etmek için tuttuğum marangoz, işteki ilk gününü zorlukla tamamlamıştı. Arabasının patlayan lastiği onun ise bir saat geç gelmesine neden olmuş,  elektrikli testeresi iflas etmiş ve şimdi de eski püskü pikabı çalışmayı reddetmişti. Onu evine götürürken yanımda adeta bir taş gibi oturuyordu. Evine ulaştığımızda beni, ailesiyle tanışmam için davet etti. Eve doğru yürürken küçük bir ağacın önünde kısa bir süre durdu, dalların uçlarına her iki eliyle dokundu. Kapı açıldığında adam şaşırtıcı bir şekilde değişti. Yanık yüzü tebessümle kaplandı, iki küçük çocuğunu kucakladı ve eşine kocaman bir öpücük verdi. Daha sonra beni arabaya yolcu etmeye geldiğinde ağacın yanından geçerken merakım daha da arttı ve ona eve giderken gördüğüm olayı sordum.  O, benim dert ağacım, dedi. Elimde olmadan işimde bazı sorunlar çıkıyor ama şundan eminim ki o sorunlar evime, eşime ve çocuklarıma ait değil. Bunun için bu sorunları her akşam eve girerken o ağaca asıyorum. Sabahları

BİLSELERDİ YAPMAZLARDI...

Resim
Çocuğuna kızan, bağıran, vuran anneleri görünce aklıma Efendimizin (sav) şu sözü geliyor; ‘Bilselerdi yapmazlardı…’ Bilselerdi; çocukların bedenen annelerini bırakıp gidemeseler de, ruhen çekip gidebileceklerini ve bir daha geri dönmeyeceklerini… Bilselerdi; kırılan eşyaların, dağılan evlerin, kirlenen giysilerin kolayca çaresi bulunabilecekken, kırılan yüreklerin, dağılan ilişkilerin, kirlenen niyetlerin kolay kolay eski haline dönemeyeceğini… Bilselerdi; bir çocuğu doğurmanın o çocuğun ‘sahibi’ olmak anlamına gelmediğini ve asıl sahibi olanın (cc) emanetine nasıl muamele ettiğimizden sorguya çekeceğini… Bilselerdi; aşağılanan, hırpalanan, ezilen, alay edilen çocukların şahsiyetlerinin, haysiyetlerinin, onurlarının da incineceğini… Bilselerdi; şiddet gören çocuğun şiddet göstermeyi öğrendiğini ve bu nefret tohumunun bir ülkeyi bitirebileceğini… Ah bir bilselerdi… Artık biliyorsun. O zaman emanetine sevgiyle sahip çık. (Hatice Kübra Konar) Bu yazı da yazanlara gerçekten uy