Kayıtlar

Birinin Hayatında Bir Fark Oluşturmaya Çalışın!

Resim
Okulun ilk gününde 5. sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, öğrencilerine baktı ve hepsini aynı derecede sevdiğini söyledi. Ancak bu imkansızdı, çünkü ön sırada oturduğu yerde bir yana kaykılmış ismi Mustafa Yılmaz olan bir erkek çocuk vardı. Bayan Mediha bir yıl önce Mustafayı izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak Mustafa tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Mediha onun kağıtlarını büyük kırmızı kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (x) yapmaktan ve kağıdın üstüne büyük? F? (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. Bayan Medihanın okulda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu. Mustafanın kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak onun hayatını gözden geçirdiğinde bir sürpriz ile karşılaştı. Mustafanın birinci sınıf öğretmeni şöyle yazmıştı: Mustafa gülmeye hazır parlak bir çocuk. Ödevlerini derli toplu v

Bana eşlik etmek ister misin?

Resim
Bir zamanlar, büyük ve güçlü bir ülkeyi yöneten kralın dört eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini sever, bir dediğini iki etmez, her şeyin en güzelini, en iyisini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için onu çok kıskanır üzerine titrermiş. Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi, ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur, sorunun çözümünde ona destek verirmiş. Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven, karşılık beklemeden seven, sağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen, kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş. Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için, eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş. En çok sevdiği dördüncü eşine, "Ölüm yolculuğunda bana

FİLOZOFLARA GÖRE İNSAN NEDİR?

Resim
KONFÜÇYUS: İnsan, öğrenen hayvandır. THALES: İnsan, araştıran hayvandır. SOFİSTLER: İnsan, kazanan hayvandır. SOKRATES: İnsan, sorgulayan hayvandır. PLATON: İnsan, toplumsal hayvandır. ARİSTO: İnsan, düşünen hayvandır. SEPTİKLER: İnsan, şüpheci hayvandır. STOİKLER: İnsan, her şeye alışan hayvandır. HERAKLIETOS: İnsan, tartışan hayvandır. J.LOCKE: İnsan, deneyen hayvandır. J.DEWEY: İnsan, çıkarını düşünen hayvandır. I.KANT: İnsan, eleştiren hayvandır. DESCARTES: İnsan, konuşan hayvandır. G.W. HEGEL: İnsan, sistematik hayvandır. GAZALİ: İnsan, tutarsız bir hayvandır. A.CAMUS: İnsan, itiraz eden hayvandır. K.POPPER: İnsan, yalanlayan bir hayvandır. T.KHUNN: İnsan, teori kuran bir hayvandır. K.MARX: İnsan, mücadeleci bir hayvandır. E.FROMM: İnsan, seven bir hayvandır. H.BERGSON: İnsan, araç yapan bir hayvandır. F.NIETZSCHE: İnsan, düpedüz hayvandır.

Sevgi başka bir surette geri dönecek!

Resim
Bir avuç erdemli insanın sayesinde dünya için umutlanıyoruz. Güven vermekte, güven duymak da önemlidir ama en önemlisi duyulan güveni boşa çıkarmamaktır. Kalpte sevgi yoksa iyi bir insan olamazsınız. Hikayeye göre, günün birinde Franz Kafka rutin yürüyüşlerini yaptığı parkta küçük bir kıza rastlamış. Kız ağlıyormuş. Oyuncak bebeğini kaybetmiş ve bu onu oldukça üzmüş. Kafka bebeği onun yerine aramayı önermiş ve ertesi gün aynı nokta da buluşmak üzere sözleşmişler. Bebeği bulamaması üzerine Kafka küçük kıza bebeğin ağzından bir mektup yazmış ve buluştuklarında kendisine okumuş: “Lütfen benim için kederlenme, dünyayı görmek için uzun bir yolculuğa çıktım. Sana başımdan geçenleri anlatacağım.” Bu birçok mektubun ilkiymiş. Kafka küçük kızla her buluştuğunda sevgili oyuncak bebeğin hayali maceralarını özenle yazdığı mektuplardan ona okurmuş. Küçük kız da bu şekilde avunurmuş. Derken gün gelmiş ve görüşmelerin de artık sonu gelmiş. Kafka son görüşmede küçük kıza bir oyuncak bebek geti

UYURSAN ÖLÜRSÜN!

Resim
Mutlu uyumak lazım azizim. Madem uyku yarı ölüm halidir, o halde mutlu ölmek lazım her gece. Her gece ölürüm ve her sabah uyanırım. Çünkü kuşlar uçuyor ve hayat kısa. Mutluluğun artık yeni bir tanımı var: Nefes alıyorum. Yaşıyor musun? Evet. Mutlu ol. Yaşıyor musun? Hayır. Tüh. Aslında yaşam bir ölü uykusu ve insancıklar bu uykuda gördüklerini, rüya zannediyor. Bilseler tüm bunların kabus olduğunu uyanmak için kendileri sıçrayacaklar uykudan ter içinde ve nefes nefese kalıp 'şükürler olsun uykudaymışız' diyebilmek için. UYURSAN ÖLÜRSÜN! Uyumasan da sonuç değişmiyor. İnsanlar uykudadır ölünce uyanacaklar. Uyandığımızda çok şaşıracağımızı düşünüyorum. Evet. Bazısı sevinçten bazılarıysa dehşetten. Uyumamalı! Unutmamalı! Deniyorum. Kurban aşık olmuşsa celladına. Ölüm uykusu bu olsa gerek. Bir çeşit baygınlık gibi. Ağırcasından. Biz uyumayalım. Zaten uyku düzenimiz bozuldu uyuyamıyoz kardeş. Her şey bir illüstrasyon. Hayatta her şey mümkün. Zeki olmaktan başka ş

Boş işler...

Resim
Nereye gideceğini bilmeyen boşa kürek çeken adam yolu kime sormalı, küreği mi? Yoksa denize mi? Eskiden Türkiye'nin en büyük sorunu cari açık sanıyordum. Ama beyin açığı ve yokluğu muazzam seviyede. İnsanımızın algısı vitrindeki cansız mankenden farklı değil. Türkiye'nin durumu ciddi. Yat sektörü de çok ağır şekilde etkilenmiş durumda. Yabancı bayraklı teknelerin çoğu Yunanistan'a gittiler. Bizimkiler zamanında müdahale edemeyince ve Yunanistan'daki marinalar bağlama fiyatlarını indirince ve Türkiye'nin geo-politik sorunları dışarıya negatif olarak yansıyınca, Yabancılar teknelerini Yunanistan'daki marinalara bağladılar. Bu durumdan Türkiye'deki Yat sektörü çok ağır şekilde etkilenmiştir. Çözüm bulmaya çabalayan birileri var mı? Bir Doları Dövizci de bozdurup ülke ekonomisini kalkındırmaya çalışan beyin işlevini yitirmiş insanlardan çok şey bekliyoruz. Turizm bitti, bağlı sektörler can çekişiyor. Acenteler, oteller, tedarikçi firmalar arka arkaya kapan

Siyaset ve zerafet iç içe!

Resim
Bir röportaj sırasında Demirel'e gazeteci sorar; - İsmet İnönü ile aranızda bir sıkıntı mı var? Demirel'in cevabı; - O arkasına koskoca Kurtuluş Savaşını almış bir kahraman. Ben kimim ki onunla bir sıkıntım olabilsin? Demirel'in ilk başbakanlık dönemi, Anıtkabir ziyaret ediliyor. Demirel protokol gereği önde yürüyor. Bu durumdan rahatsız. Adımlarını yavaşlatarak İsmet Paşa'nın yanına gelmesini bekliyor. Bunu fark eden Paşa hızlıca Demirel'e yanaşıyor ve, - Yürü, yürü rahat ol, sen başbakansın. Protokol kimsenin değerini düşürmez, diyor. Siyaset ve zerafet iç içe. Nezaket, tavır, üslup, devlet adamlığı, adam gibi adamlık bu olsa gerek. Mekanları cennet olsun. Umarım günümüz siyasi liderleride kolkola girebilsinler, zaman kenetlenme zamanı. Merhum Sayın Necmettin Erbakan, Kocatepe Caminin avlusunda cenaze namazı için bulunurken hasta ve tekerlekli sandalye üzerinde olmasına rağmen, Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakan sıfatıyla geldiğinde saygısı gereği gü