Kayıtlar

Zorluk Zirvede Kalabilmektir

Resim
Zorluk zirveye çıkmak değil, çıktığın zirve de kalıcı olabilmektir. Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşlarındayken çok ciddi ve zor bir kararı vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40′a dayandığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzunlaşır ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartalın burada iki seçimden birisini yapması gerekir. Ya ölümü seçecektir ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gag

Ölüm Baş Ucunda

Resim
Padişahın biri oğlunu evlendireceği zaman falcı çağırır ve falıma bak der. Falcı falına bakar ama padişaha korkudan cevap veremez. Padişah allem eder kullem eder falcıdan cevap vermesini ister. Falcı yine korkarak, padişahım düğün günü oğlunuz ölecek der. Padişah kızar, sinirlenir benim oğlum ölemez ben izin vermem der. Düğün gecesi gelini ve oğluyla beraber onları odasına gönderirken kapısına ve onun odasının etrafına yüz tane asker dizer. Sabah olur gelin kapıdan gelinliği kan revan içinde çıkar. Padişah koşarak gelinin yanına gelir. İçeri girer ve oğlunun parçalanmış ölüsünü görür. Gelinine ne oldu burada der. Gelin bende ne olduğunu anlamadım birden canavara döndüm oğlunuzu parçaladım der. Yani ne olursa olsun kimse ölümün önüne geçemez ve ölüm önlenemez. Ölmek ile yaşam, olmak ile doğmak arasındaki ince çizgi. Hayat sonunu bildiğin bir film gibi, sonunu değiştiremezsin ama filmi nasıl izleyeceğimiz bize kalmış. Mutlaka öleceğiz ama hayatı nasıl yaşayacağımız elimizde. Yıllarca yaş

Haklı olma, mutlu ol...

Resim
  Her durumu tartışma konusu yapan bir kişiyle sağlıklı iletişim kurma çabası stres yükünü arttırarak insanı yıpratır. İnsanlara anlayacakları şeyleri anlatın. Haklı olma mutlu ol, her davadan haklı çıkmanın peşinde koşma, bu uğurda kendini ve sevdiklerini yıpratma, her şeyle savaşma, haklı olmak için insanları ikna etmeye çalışma, savaşma, bırak haksız kal çünkü anlamazlar, kendi içinde mutluluğunu yakala, vicdanın rahatsa gerisinin önemi yok, herkesi boşver. Biri ile tartışıp moralin bozuldu üzüldün, sen haklısın, mutluluk bunun neresinde? Bana haklı deseler ne olur, demeseler ne olur, hayatımı zehir ettikten sonra umrumda bile olmaz, sonuçta ben önemliyim. Haklı olmak için mücadele ederek enerjimi sarf etmektense, aldırmaz mutlu olurum. Çünkü, haklı olduğumuz zamanda kimsenin umurunda değil, haksız olduğumuz zamanda, çok fazla inciğe boncuğa takılıp yorma kendini. Hayatı olduğu gibi kabullen. İnsanlara değer vermek, özen göstermekte bir kültürdür, bunun eğitimi kitaplarda ya

Güzel Kurgu

Resim
Amerika'nın New York şehrinde bir soygun sırasında hırsız banka içindeki çalışanlara bağırdı: Kıpırdamayın! Para devletin, hayatınız da sizindir. Yani herkes sessizce uzansın.. "Buna anlık akılla ikna denir " Hırsızlar çalmayı bitirince üniversite mezunu olan en genç hırsız, ilkokul mezunu en yaşlı olan hırsıza dedi ki: Reis kaç para aldık sayalım. Liderleri olan yaşlı hırsız bozuldu ve ona dedi ki: Aptal mısın? Bu çok para ve saymamız uzun sürer, bu gece ne kadar para çaldığımızı haberlerden öğreneceğiz!  "Bunun adı tecrübe" Hırsızlar bankadan çıktıktan sonra banka müdürü şube müdürüne dedi: polisi çabuk ara. Ama şube müdürü ona dedi ki: Bekle 10 milyon dolar alıp kendimize saklayalım daha önce zimmetimize geçirdiğimiz 70 milyon doları da ekleyelim. "Buna akışına yüzmek ve durumu lehine çevirmek denir" Banka müdürü dedi ki: yani her ay soygun olsa çok iyi olur... "ve buna çok ileri gitmek denir" Ertesi gün haber ajansları bankadan 100 milyon

Nankörlük

Resim
Nankör insan her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen kişidir. En çirkin huylardan biridir nankörlük, eldeki nimetlerden mahrum olmaya sebep olur. Şükretmesini bilmeyen, elindekilerle yetinmeyen, hep daha fazlasını isteyen insanlar yarın, öbür gün sahip olduklarını da kaybederler. Bazı insanlar kıymet bilmezler takii siz verdiğiniz kıymeti bırakana kadar. Sırf değer verdiğin, iyi olmasını istediğin için her durumda destek olduğun, koşup gittiğin, çaba sarf ettiğin insanlardan göreceğin tek karşılık nankörlüktür. Değişmeyen bir kanun bu, iyiysen enayisindir. En çabuk unutulan şey iyiliktir. İnsanlara fazla iyilik yapmayacaksın vazife gibi olur, insanımızın empati kurma yetisi pek yoktur. Nankörlerin beklentilerini tetikliyorsun bu iyiliği sürekli yapınca vazifen olarak görüyorlar, sonunda oraları buraları ayrı ayrı oynuyor. Düzenli iyilik halinde olduğun insanlara bir kez iyilik yapma aman nasıl bozuluyorlar, nasıl kızıyorlar, şekilden şekile giriyorlar. Muazzam bir

Ah Keşke!

Resim
Keşke, keşke sözcüğü sözlükte hiç olmasaydı ve hiç kimse bunu kullanmak zorunda kalmasaydı. Artık keşke demeyi bıraktım, ah keşke daha önce bıraksaydım. Keşke daha cesur olabilseydim de kırdığım kişileri daha çok kırsaydım, belki o zaman bir daha hiç çıkmazlardı karşıma. İmkan varsa insanlardan uzak durmalı, böylece hem daha uzun, hemde daha sağlıklı yaşarız. Az insan, çok huzur. İnsanlara fazla güvenmemek, fazla iyi niyetli olmamak, birilerinin peşinden çok koşmamak, bazı şeyleri akışına bırakmak, büyük hayaller kurmamak, boş insanları, yoran insanları hayattan çıkarmak, pişmanlıkları, keşkeleri ve kızgınlığı beyin belleğinden çıkarmak, bu hayatta sağlıktan başka şeye değer vermeyip, küçük şeylerden mutlu olmak. Her darbe de yıkılmak değil, zorluklar karşısında ayakta kalabilmektir yaşamak. Unutmayın ki ağaçlar ayakta ölür. Koşullar ne kadar zor olursa olsun umut varsa çarede vardır. Yaşananlar unutulmaz işimize gelmediyse unuturuz, maalesef her şey satırlarda yaşanmıyor, yaşananlar y

Neden mutsuzuz...

Resim
Mutluluk insanın elinde ama hep karşıda bekliyor. Artık mutsuz olmaya o kadar çok alıştık ki, ortada bir şey yokken bile varmış gibi hissediyoruz, vücudumuz mutsuzluk salgılıyor sanki. Hayata bakış açımız değişti. Önceliklerimiz yer değiştirdi, bildiğimiz hayattan farklı bir hayatta geçiş hazırlıksız yakalandı bizi, boşluğa düşürdü, belirsizlikler kaybolup yeni amaçlar oluşana kadar olan sancılı süreç. Herkes mutsuz, dünya sinir krizi geçiriyor. Pandemi ve ekonomi sendromu. Toplum geneli bu yüzden mutsuz, umutsuz, keyifsiz, parası olanda, parası olmayanda bu durumda. Hayatımız kısıtlandı, kimseyle görüşemiyoruz, rahatlayabileceğimiz hobilerimizi bile yapamıyoruz, eşi, dostu göremiyoruz, çıkıp dışarıda dolaşamıyoruz bile, sadece mecbur olduğumuz şeyleri yapıyoruz, bütün bunlar hayatımızı monotonlaştırdı, isteksizleştirdi. Bu dönem biraz zor geçiyor, dışarıda bir hastalık var ona göre yaşamaya çalışıyoruz. Bilmiyorum daha önceden de böyle miydi? Ama şu dönemde daha çok insan mutsuz. Düny