Kayıtlar

CANKURTARAN OLMAK

Resim
Araştırmalara göre boğulma esnasında ciğerler suyla dolar. Yanma ve yırtılma hissedilir. 10 saniye sonra bilinç kapanır ve acı biter. En doğrusu boğulan kişinin bilincini yitirmesini beklemektir. O arada yuttuğu su, biz kişiyi karaya çıkarırken geri çıkacaktır. İlk yardım eğitimin de, bir babanın boğulan evladını kurtarmak isterken, çocuğun babayı korkudan sürekli batırarak onun da boğulmasına neden olduğunu öğrenmiştim. İyi bir yüzücü değilsek ve tam olarak ne yapılması gerektiğini bilmiyorsak! Müdahaleyi yanına çok yaklaşmadan, tutunmasını sağlayacak bir şeyler atarak gerçekleştirmeliyiz. Yüzme bilmeyen veya az bilenler de suda fazla açılmamalı. Yüzme bilmiyor kanoya, deniz bisikletine biniyorlar vs. Fikrimce, eğitim ve tecrübelerim doğrultusun da yapılması gerekenler; Birincisi iyi bir yüzücü olmanız gerekiyor. Boğulan kişiyi gördüğünüz zaman, bir metre yakınına kadar yüzüp, boğulmasını bekleyeceksiniz! Boğulmadan kastım ölmesi değil tabii ki! Suya batışını yani boğul

Cahili cahille sına Allahım!

Resim
Cahiller daha mutlu işte, küçümsememek gerekiyor. Biz biliyoruz da ne oluyor, lanetleniyoruz adeta. Cahiller, bilgisizliği oranında cesur ve taciz kardır ve kısa yoldan sonuca ulaşırlar. Akıllı ve eğitimli ise, bilgisi arttıkça daha dikkatli ve daha sistemlidir. Türkiye bu günlere bunlar sayesinde gelmedi mi? Ne kadar cehalet o kadar mutluluk. Cahilin bilgisi olmayınca kendi cahilliğinin farkında bile değillerdir ve her zaman bilmeyenler bilenlerden daha çok ses çıkartırlar. Bir atasözümüz vardır: Boş başak başını dik tutar, dolu olansa eğiktir. Mütevazi olma ezerler ve seni aptal yerine koyarlar derler. Bu sözü hayatım boyunca çok yaşadım. Ama bu karakter asla değişmez. Altının değerini sarraf bilir. Sıkıntı yok. Allah her şeyi görüyor. Cahil insanlardan çekinirim. Çünkü konuşması, davranışları bilinçsiz ve kontrolsüzdür. Onların doğruları farklıdır. Şaka yapmaya bile gelmez, yanlış anlam çıkarırlar, hakarete bile maruz kalırsınız. Örneğin bir fıkrada gizli olan ince düşünc

İnsanoğlunun kullandığı ilk alet başka bir insandır

Resim
Zamansız ve yersiz sessizlik ilk önce susanı, sonra da susmayı erdem sanan toplumu mahveder. Doğrunun yükü ağırdır, kötüler bu nedenden dolayı çoktur. Canlı öldürenin elinde kan kokusu kalır. İnsanlık utanmazsa insan olunur mu? Hayatı debdebe olanın sonu kocaman bir hiçtir. Değer yargılarımız değişti, sistem istediği gibi şekillendirdi. Maddiyata yatırım yaptık, bu yatırım şekliyle daha çok olur dünyanın problemi. İnsanı diğer canlılardan ayıran özelliği sadece aklı değil, irade gücününde olmasıdır. Yani tek güç bilek gücü değildir. İnsan topluluklarını yönetmek ve yönlendirmek kolaydır. ABD'nin istikrar sağlamak için girdiği kaç ülke bugün huzurlu? Başkan Obama, Libya'da terör var diyerek orayı da karıştırmaya gidiyormuş. Giderayak dünya savaşı çıkartmaya niyetli gibi. İŞİD'i, Daeş'i yaratan ABD zaten, neden bitirmek istesin ki? Bahaneyle Ortadoğu'yu ve kuzey Afrika'yı yeterince sömürüyor. Şimdi de istikrar diyerek Lübnan'a operasyon başlatıyor. İsti

Bir varmışla başlıyor hayatımız

Resim
Uyanırmış insan düşler ülkesinde bir masalda, yalnız başına kalırmış bazen yoklukla, mevsimler gelip geçermiş birbirlerinden habersiz. Sonra masaldan çıkarmış yalnız ve kimsesiz. Bir gün bizde gülebilsek dağ başında açan çiçeklerle beraber, hüzünleri orada bıraksak orada kalsa geleceğe gülerek baksak. Güzel günlere güzelliklere ihtiyacımız var. Hayalleri diri tutalım ki gerçeğe dönüşmese bile hayaller de gidebilelim istediğimiz yerlere. Çünkü umut imkansızlık değil hayalleri gerçeğe dönüştürmek için bir haritadır bizlere. Bazı sonralar kaderden ötedir, sonrası hiç olmamalı yada öncesi kader de hiç yazılmamalı. Kendimizin heykeltıraşıyız. Yontmaya karar verirsek kendimizi ancak o zaman yardım edilebiliriz hem kendimize, hem çevremize. İnsan hayattaki her nimetten faydalanamaz, bize ne düşmüşse o kadar sadece görmekte yeter. Yaşam bu eksiklikler mutlaka olacaktır. Yontmaya devam ederken buda kalmalı aklımızın bir köşesinde. İlk yapılan yanlışa hata, ikincisine kaza, üçüncüsüne de

BANA DOKUNMAYAN YILAN BİN YAŞASIN

Resim
Evin minik faresi duvardaki çatlaktan bakarken çiftçi ve eşinin mutfakta bir paketi açtıklarını gördü. Kendi kendine; “İçinde hangi yiyecek var acaba?” diye düşündü. Bir süre sonra gördüğü paketin bir fare kapanı olduğunu anladığında yıkılmıştı. “Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” diye bağırarak telaşla bahçeye fırladı. Minik fareyi telaş içinde gören tavuk umursamaz ve bilgiç bir tavırla başını kaldırdı ve gıdakladı; “Zavallı farecik. Bu senin sorunun benim değil. Bana bir zararı olamaz küçücük kapanın” dedi. Tavuktan destek bulamayan farecik bu sefer telaşla domuzun yanına koştu; “Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” diye adeta çırpındı. Domuz anlayışla karşıladı ama; “Çok üzgünüm fare kardeş ama dua etmekten başka yapacağım bir şey yok. Dualarımda olacağından emin ol” dedi. Minik fare çaresizlik içinde ineğe döndü. “Evde bir fare kapanı var! Evde bir fare kapanı var!” dedi. İnek; “Bak fare kardeş senin için üzgünüm ama beni ilgilendirmiyor.” de

Kuran'ı Kerim'de İsrailoğulları

Resim
Yahudiler (siyonistler) kim bu insanlar? İşte Kuran'ı Kerim de İsrailoğulları; Kur’ân-ı Kerîm İsrailoğulları için şunları bildirmektedir; - Kendilerini diğer insanlardan üstün gördüklerini (Cum’a S. A: 6), - Peygamberleri öldürdüklerini (Âl-i İmran, S. A. 183), - İslama kin ve hırs beslediklerini (Nisa S.A. 46), - Müslümanlara karşı düzen kurduklarını (Âl-i İmran, S.A: 54), - Müslümanlar için en şiddetli düşman olduklarını (Maide S.A. 82), - Yeryüzünde bozgunculuk yaptıklarını (Maide S.A. 64), - Kendi soydaşlarını da öldürdüklerini ve yurtlarından sürdüklerini (Bakara S.A. 84-85), - Zâlim olduklarını (Bakara S.A. 59), - Sıkça ihanet ettiklerini (Maide S.A. 13), - En çok dünya hırsına sahip olduklarını (Bakara S.A. 96), - Diğer insanların mallarını haksızlıkla yediklerini ve onları faiz yoluyla sömürdüklerini (Nisa S.A. 161), - İnsanlara zulüm yaptıklarını ve onları Allah yolundan alıkoyduklarını (Nisa S.A. 160).

21 AĞUSTOS 1935

Resim
Çorum’un 45 km güneyinde, Alaca İlçesi yakınlarında yer alan Alaca Höyük, bilim dünyasına ilk kez 1835 yılında W.C. Hamilton tarafından tanıtıldı. Bu tarihten sonra yabancı gezginler ve arkeologlar tarafından birçok kez ziyaret edilen höyükteki ilk sistematik kazı, 21 Ağustos 1935 tarihinde Atatürk tarafından başlatıldı. 1931 yılında Türk Tarih Kurumu’nu kuran Atatürk, Ankara’da Ahlatlıbel kazısını yaptırdıktan sonra, hiç görmediği ancak kitaplardan tanıdığı Alaca Höyük’te de kazı yapılmasını istedi. O dönemde devletin imkanlarını da dikkate alan Atatürk, ilk kazı mevsiminde kendi cebinden 3.000 lirayı Afet İnan'a vererek, kazı giderlerinin karşılanmasını sağladı. Türkiye'nin ilk milli kazısı olan Alaca Höyük’teki çalışmalar, Türk Tarih Kurumu adına Hamit Zübeyr Koşay ve Remzi Oğuz Arık tarafından başlatıldı. 1935 yılından 1983 yılına kadar kesintisiz bir şekilde sürdürülen kazılarda, Bakır-Taş Çağından Osmanlı dönemine kadar dört ayrı kültür evresinden kalma 14 yerleşim