Kayıtlar

Hep Bir Umut Vardır!

Resim
Cahil bir toplum özgür bırakılıp kendine seçim hakkı verilse dahi hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz. (Friedrich Nietzsche) Ancak belli bir olgunluğa erişmiş insanlar kendilerini eleştirir ve başkalarınında eleştirmesine izin verirler. Hata yapmanın insani bir durum olduğunu hata yaparak ilerleyeceğimizi deneyimleyerek farkındalık yaratacağımızı bilmek, anlamak yüksek bir bilinç gerektirir. Düşünmeden kabul gören bir teslimiyet başka zihinlere kelepçelenmiş gönüllü bir tutsaklıktır. Aptal ve cahil olan insanlar sonuna kadar aptal ve cahil kalıyorlar nedense. Bunu eğitimle taçlandıranlar oluyor bazen içlerinde sadece. Toplumların başlarına ne geliyorsa bu doğal seçilimlerinden kaynaklı olarak geliyor. Dolayısıyla zekinin varlığını sürdürebilmesi için aptal olanlar yok oluyorlar. İstanbul’da İktisat Fakültesini kuran Alman Prof. Neumark sizde, demişti; “önemliler”, değerli değil; “değerliler”de önemli değil. (Bir kaç makalem de kullandım bu sözü. Sevdiğim ve doğruluğu gözl

Halime Çavuş (Halim Çavuş)

Resim
Erkek kılığına girerek Milli Mücadele saflarında yerini alan; Halime Çavuş... Halime Kocabıyık 1898 yılında Kastamonu Merkez Duru çay Köyünde doğdu. Kurtuluş savaşı başlarında ailesinin tüm engellemelerine karşın mücadeleye katıldı. Erkek kılığına girip, saçını erkek gibi kestirerek asker kıyafeti giyen ve sakal tıraşı olan Halime Çavuş, İnebolu'dan Ankara ve Sakarya'ya cephane taşıyan yardım kolunda görev aldı. Halim Çavuş olarak anıldı cephede. Mustafa Kemal Atatürk onu evlat edinmek istediğinde köyümde annem babam bekler diyerek kabul etmedi ve köyüne geri döndü. Bu topraklar da bir çok kadın erkek kahramanımız vardır. Sadece Nene Hatun bilinir ama Kara Fatmalar, Halime Çavuşlar, Nezahat Onbaşılar, Şerife bacılar, Topal Osmanlar, İpsiz Recepler bildiğimiz bilmediğimiz herkesin ruhları şad olsun... İnsanları çiğneyerek bir yerlere geleceğine, toprağa sağlam bas, dik duruşun olsun. Geçmişine saygı duymayanların bugününe ve yarınına saygı duyulmaz. HÜLYA ÇAKICI

Türkiye'nin Kredi Notu

Resim
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin ardından Moody's de Türkiye'nin kredi notunu düşürmüş. Nasıl yani herkesin cebinde akıllı telefonu vardı, herkesin arabası vardı, zengin değil miyiz biz şimdi? Faiz lobisinde her şey mükemmel değil mi? Yerli arabamız bile yapılıyor? Bu arada kredi kartı borcu olmayan var mı? Notun düşmesi demek; devletin alacağı kredilerin faizinin yükselmesi demek. Yani yabancı yatırımcılar artık Türkiye'ye yatırım yapmaz demek. Türkiye üretime, sanayileşmeye gereken önemi vermezse, dış devletlere kapıyı kapatıp yabancı sermayeyi de kaçırırsa, zaten zor ayakta duran şirketlere kayyum atarsa, yakındır Osmanlı gibi çöküş yaşamak. Ekonomi daha kötüye giderse vergiler artırılacak. Yani zaten zor durumda olan vatandaşı daha zor günler bekliyor. En derin karanlıktan sonra ışık gelir. Daha en derin karanlığa ulaşmadık. Çok şirket battı. Piyasa da para dönmüyor, kimse ödeme yapmıyor/yapamıyor. Herkes bir şekilde borçlu. Kredi kar

Aldatıyor mu?

Resim
Kimi umduğunu bulamaz, kimi ise çok bulduğu için, kimine sevgi fazla gelir kaldıramaz, böyle bir kısır döngüdür işte bu hayat. Bilinçsizlik, maddi yetersizlik, ilgisizlik, saygı, anlama ve anlaşılma eksikliği vs. her ne olursa olsun insan aldatmamalı, gerekirse ayrılmalı. Mevlana demiş ki; Seni seveni zehir olsa da yut, seni sevmeyeni bal olsa da unut! Keşke seni daha önce tanısaydım dediğimiz insanların bile gidişine şahit olduk. Gitmemiz için aldatarak çaba harcayan bir insan için kalmak gereksiz. Yaşadıklarımızdan, yaşattıklarımızdan öğreniyoruz hayatı. Bu süreçte bazı insanlar armağan, bazıları da ders oluyor. Yine siz çare arıyorken bahane aranıyorsa, kurtaracak bir şey kalmamıştır, bırakın gitsin... Önce üzülüyor insan, sonra düşünme zamanı oluşuyor. Düşündükçe daha sağlıklı hatırlıyorsun yaşadıklarını, yaşattıklarını ne kadar basit insanlarla vakit kaybettiğini o zaman anlıyorsun işte. Yanılabiliriz hepimiz. Kimin, ne zaman, nerede, ne yaşayacağı belli olmaz. Yıllarca c

Satan karşıya geçer bile!

Resim
Timur'un kurduğu Casus teşkilatı demiryolu çağına kadar yapılmış en iyi casus teşkilatıydı. O kadar titiz ve iyi işliyor ki, örneğin; Timur daha Suriye'yi işgal etmeden 11 sene önce casusları o bölgede yakalanmıştır. (Alıntı-Kazım Paydaş) Anadolu'ya girmeden önce 1000 kișiye yakın bir casus ordusunu Anadolu'nun her yerine yaymıștır. Askerlikten gelme bir lider olan Timur Han tarihimizin en değerli şahsiyetlerinden birisidir ve gelmiş geçmiş en savaşçı, en zeki hükümdarı olduğu düşünülür. Timur'dan sonra Fatih Sultan Mehmet'e istisna dersek Osmanlı istihbarat işlerini Venediklilere yaptıracak kadar uzaklaşmış bu işlerden. Fatih Sultan Mehmet sonrası Bayezid ile yoğunlaşan Devleti Türklerden Arındırma Harekatı da etkili olmuştur bu konuda. Türkler'de tek adam devleti en büyük talihsizlikmiş tarih boyunca. Büyük bir imparatorun yeri doldurulamayınca devlet yıkılıyormuş. Türkiye Cumhuriyeti, 10 yılda ne işler yapmış kurtuluş savaşından sonra. 100 yıl ger

Bilginin bedeli

Resim
Fabrikada imalat hattındaki çok önemli olan ana makinelerden biri arızalanınca fabrikadaki tüm üretim de durdu. Mevcut teknisyenler makineyi çalıştırmak için çok uğraştılar, ancak ne yaptılarsa nafile bir türlü başaramadılar. Sonunda dışarıdan uzman çağırdılar. Uzman gelip makineyi inceledi. Durumuna baktı. Sonra çantasından bir çekiç çıkardı. Elinde çekiçle makineye yaklaştı. Makinenin belli bir noktasına elindeki çekiçle dikkatlice sert bir vuruş yaptı. Makine hemen çalısmaya basladı ve hiçbir arıza olmamış gibi devam etti. Fabrika tekrar çalısmaya basladı. Uzman fabrikadan ayrıldıktan iki gün sonra faturasını gönderdi: "Hizmet bedeli karşılığı 1.000 USD (bin dolar)" Fabrika müdürü faturaya çok kızdı. Tepesi attı. Bir çekiç darbesi için bin doları çok buldu. Uzmandan ayrıntılı fatura göndermesini istedi. Uzmandan bir gün sonra asağıdaki detaylı fatura geldi; "Makineye çekiçle vurma bedeli................ 1 dolar Nereye vuracağını bilme bedeli..............

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın - (Yazar:Hülya ÇAKICI)

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın - (Yazar:Hülya ÇAKICI)