Kayıtlar

Empatiniz Yok!

Resim
Kötü olduğunuzu kabul edin! Empatiniz yok. Kendinizle bile dost değilsiniz ki olsun! Önce kendinle dost ol diğerleri sadece arkadaşın olur. Kendi hatasını görmeyen bir insan sevilmez, saygı da görmez. İnsan önce kendisini eleştirsin sonra başkalarıyla ilgilensin yani önce haddini bilsin sonra ötesine karışsın. İnsanlar değişmiyor aslında sadece taktıkları maskeleri bile dayanamayıp düşüyor. Yazık! Dik durmak yerine yalakalık, oysa sadece on metre kefenle gömülüyoruz, neysen o olmalısın. Sanırım samimiyet ve içtenlik sınavında sınıfta kaldık biz insanlar. Empati kurmayı unuttuk hep ondan bu aldanışlar. Bencil mi olduk nedir? İnsanlar empati kurmanın insan hayatında ne kadar değerli bir durum olduğunu bilselerdi kimse kırılmaz, kimse yanlış yapmaz, kimse de acıtmazdı. Ama bunu kullanabilen insanlar çok az. Kural tek aslında, kendine yapılmasını istemediğin hiçbir şeyi, hiçbir canlıya yapma. Karşıt düşüncelere sahip bireyler saygılı olmak koşulu ile tartışabilir. Hatta bazen öneml

Heisenberg ve Schrödinger

Resim
Fizik ayrı bir dal ve en güzeli NEDEN diye sormayan demokratik bir dal. Sadece NASIL sorusunu soruyor. Kuantum fiziğinde de hiçbir merkez yok. Zaman her yönde. Determinizm yok, olasılık var. Klasik olasılıktan farklı olarak kuantum teorisinde, olasılığın yanında bu olasılığa karşılık gelen ve varlık halinde bulunan bir nesne yoktur. Var olan tek şey olasılıktır. İşte bu ilginç gerçek, kafaları karıştıran ve kuantum mekaniğini çok tuhaf bir teori haline getiren meselelerden biridir. Bir elektrona bakmadığınız sürece onun ne yaptığını bilemezsiniz, kuantum fiziğinin bazı yorumları için geçerlidir. Einstein ne yani ben sırtımı aya dönersem ay yok mu olacak? diyerek bu yorumla dalga geçer. Schrodinger'in Kedisi düşünce deneyi aslında Heisenberg'in kesinsizlik (uncertainty) ilkesi ile alay etmek için ortaya kondu. Heisenberg, bu ilkesini felsefi anlamda genişleterek sübjektif idealist bir çizgi de nedenselliği tamamen inkar etti. Aklın İsyanı (T. Grant, A. Woods) kitabından

Geçmişle, Geçmemişi Birbirine Karıştırma!

Resim
Her şeyin ilki bir başkadır. İlk sevda, ilk öfke, ilk espri, ilk konuşma, ilk koşma, ilk kavuşma, ilk kovulma. Bana bu duyguları yaşatanlara teşekkür ediyorum. Bana o sözleri söylemeseydi öfkelenmeyecek ve öfkenin nasıl bir duygu olduğunu bilmeyecektim, beni vurmasa acının nasıl bir his olduğunu anlamayacak ve kimseye acı çektirmeyeceğime söz vermeyecektim, beni üzmesenler üzülmenin kötülüğünü göremeyecek ve kimseyi üzmemek kararı alamayacaktım... Hayat bize illa ki bir şeyler öğretiyor. Zaman zaman ölümden beter hallerimiz oluyor, hatta köz olup küle döndüğümüz. Önemli olan o küllerden yeniden doğabilmek. Aklımız geçmişte kalırsa geleceği düşünemeyiz. Bırakalım geçmiş geçmişte kalsın. Geçmişten ders al ama geçmişle yaşama. İstedikten sonra yapılamayacak hiç birşey yoktur. Bazen geçmişle geçmemişi birbirine karıştırıyoruz. Halbuki, geçen iz bırakır, geçemeyen yara. Bir "hayırlısı" ile üzerini örttüğüm "keşke"lerim var. Bir de "inşallah" ile saklamaya

KARANLIKLARA IŞIK TUT!

Resim
Işığa kavuşmak için karanlığa meydan okumak gerekir. (Eflatun) Yada yeni bir ışık yakmak gerekir. Işık içimizde her zaman mevcuttur, her varlık yolunu aydınlatacak ışığa sahiptir kullanabilirse. Kendi içimizdeki karanlığa çare bulabiliriz de ya milyonlar karanlıkta ve aydınlık istemiyorsa karanlıkta mutluysalar ama onların karanlığı çevreye de yansıyorsa. Burada aklıma Peygamber Efendimizin lafı geldi. Çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil onların zamanına göre büyütün, onlar sizin öğrencileriniz değil siz onların öğrencisi olun. İyi öğretmen nereye bakacağınızı gösterir, ne göreceğinizi size bırakır. Öğrencilerinin fikirlerinin harika olduğunu düşünen öğretmenler, işledikleri konunun harika olduğunu düşünen öğretmenlerden daha iyidir. Gerçek eğitim sistemi öğrencinin önündeki engelleri ortadan kaldırandır. Taki öğrenci kendi hür iradesini ortaya koyana kadar. Öğretmenler insanın hayallerine bile şekil verir. Çocukların hayalini ve geleceğini kendi istediği ölçüde şek

Sekiz Numaralı Kutu!

Resim
Doktorun biri yeni bir muayene açmış, kapıya bir yazı asmış: - Vizite ücreti 100 lira, iyileştirmediğimiz hastaya beş mislini geri veriyoruz. Vizite ucuzmuş ama, doktor da gerçekten doktormuş; her gelen hasta iyileşip gidiyormuş. Doktorun ünü her geçen gün artıyormuş. Uyanığın biri doktora gidecek, iyileşmeyecek ve beş misli parayı geri alacak ya, kapıyı çalıp derdini söylemiş: - Doktor, ağzımın tadı hiç yok, öyle kötüyüm ki; hiçbir şeyin tadını alamıyorum. Doktor, adama şöyle bir bakmış ve hemşireye seslenmiş: - Hemşire hanım, 8 numaralı kutuyu getirin!.. Doktor, Hemşirenin getirdiği kutuyu adama uzatmış: - Şunun tadına bir bakın. Adam, doktorun uzattığı kutudan bir kaşık alıp ağzına götürmüş ve anında tükürmüş: - Ama bu bok!.. Doktor gülümsemiş: - Evet, iyileştiniz; tat alıyorsunuz artık. Adam, vizite ücretini ödemiş, sinirleri tepesinde gitmiş. Aynı adam, bir ay sonra büyük bir hırsla doktorun kapısına yine gelip, şikâyette bulunmuş: - Doktor Bey, bende hafıza kaybı

Yalnızlık iyidir. Zirve tek kişiliktir!

Resim
Dervişe, buyurun bize gelin, dediklerinde! Durun hele önce bir kendime geleyim! demiş. Dervişe sormuşlar, Allah'la aran nasıl? Nasıl olsun hep Onun dediği oluyor! demiş. Dervişe, Neden bu kadar ALLAH diyorsun? diye sormuşlar. Allah Allah hiç farkında değilim! demiş. Sebepler yalnız birer perdedirler. Perde kalkmadıkça gerçekler görünmez. Sebepleri kaldır aradan, görsün seni Yaradan. İncinenlere "inşirah" bahşediliyor da, İncitenlerin vay haline. Hayat provası yapılmamış bir tiyatro gösterisidir. Bu tiyatronun perdesi kapanmadan gülün, şarkı söyleyin, dans edin, aşık olun kısaca yaşayın. Başkalarına bağımlı yaşayan insanlar ilgiden yoksun kalınca kalıptan kalıba girmeye başlarlar. Kökümüz dalımızdan güçlüdür. Yalnızlık şu bakımdan güzel. Hiç yalnız birinin terk edildiğini/terk ettiğini gördünüz mü? Yalnızlık güveninin, kalbinin kırıldığını gösterir (Aklınıza hemen aşk meşk gelmesin. Genel söylüyorum). Yaraları sarmak için birebirdir. Yine de Züğürt tesellisi. O

Annen ve sen

Resim
Herkes sizi Çünkülerle severken, Anne Rağmenlerle sever Annen ve sen Dokuz ay boyunca seni karnında işte bu şekilde taşıdı. Mide bulantısı çekti ve sürekli kendisini hasta hissetti. Ayakları şişti, vücudu ödem yaptı, derisi gerildi. Sen karnındayken en basit işlere bile nefesi yetmez haldeydi. Çünkü nefesini seninle paylaşıyordu. Örneğin merdiven çıkmak için çok çaba sarfetti. Ayakkabılarını bağlamak gibi basit bir iş için bile çabalamak zorundaydı. Sen onu tekmelerken ve içinde kıvrılırken o çok geceyi uykusuz ve ağrılı geçirdi. Doğumun ise tarifi imkansız bir acı çekmesine yol açtı. Sana sahip olmaktan başka hiç bir amaç için bu acıya değmezdi. O senin dadın, hizmetçin, hammalın, öğretmenin, şoförün, aşçın, temizlikçin, hastabakıcın, en büyük hayranın, en sadık dostun, en yakın arkadaşın. Seni hissettiği andan itibaren sadece senin için yaşadı ve kendini ikinci plana attı. Sen yedikçe doydu, sen uyudukça dinlendi. Senin için savaştı, savaşıyor ve hep savaşacak. Senin için