Kayıtlar

Zincirleme Yanlışlar

Resim
Her şeyin bilimsel bir açıklaması vardır. Bilmememiz olmadığı anlamına gelmez.  İnsan her an bir şeyler öğrenir ve bunları genelde fark etmeden öğrenir. Bilgiyi kullanan akıldır. Zeka bilgi üretip öğrenmede zaman kazandırır. Çalışkan ve akıllı biri zekanın önüne geçebilir. Kalp her zaman doğru kararlar alamayıp, duygusal davranabilir ama akıl ve mantık hep doğrudur. Bu nedenle insan kendine yalan söyleyemez. Aklın ve mantığın geliştirilmesi de eğitimle olur. Dolayısıyla ilerleme de her zaman eğitimle olur. Değişen ve hızla gelişen dünyaya artık biz insanlarda uyum sağlamakta çok zorluk çekiyoruz. Öğrenciler daha zeki olmak ve sınavlardan daha çok net yapmak zorunda. Veliler çok iyi matematik bilmeli ki, gelir, gider ve yatırım hesaplarını daha iyi yönetmeli. Şirketler düşen kar oranlarını daha çok artırmalı. Herkes hayatta kalmak ve bu savaşa devam etmek zorunda. Bırakan yok olur. Doğa güçlü olanı seçiyor ve yaşatıyor başka şansımız yok. Çok eski dönemlerde de bu böyleymiş. Güçlü ve sa

Bin Yıla Günümüzden Ne Kalır

Resim
Binlerce yıl sonraki nesil araştırdığında bize ait ne görecek, ne bulacak? Neyimiz bin yılı görecek kadar kalıcı olacak? Gelecek nesilde bizim yaptığımız gibi atalarını araştıracak ve ilk çağlardan günümüze kadar bütün medeniyetleri inceleyecekler. Günümüz medeniyetinin şimdiye kadar ki en geri kalmış toplum olduğunu görecekler, üstelik bunu bizim teknolojimize, eğitimimize vs. bakarak değil, belki de sadece doğaya bakarak bilecek. Görünüşe göre her hangi bir bulgu bulamayacaklar bizden sonrakiler bize ait olan, ama bulamamaları bizim ieriye gitmediğimiz anlamına gelmiyor. Gerçekten teknolojide ileri mi gitmişiz? Belki geriye gidiyoruz. Akıllı telefonlar çıkınca aptallaştık, ne arayacağımızı bilemiyoruz, telefonlardan dolayı bireysel iletişim eksildi. Bir zamanlar din konusunda hiçbir şey bilmedikleri için korku ile "Eyvah din elden gidiyor" diyenlerin, günümüzde hiçbir bilgi ve fikir sahibi olmadıkları halde "Eyvah bilim elden gidiyor" versiyonu doğmakta. Ayrıca bi

Fikrimiz Aklımızın Ölçüsüdür

Resim
Sorumluluk bilinci ne kadar yüksek olursa o kadar hassas oluyor insan. Yaşamak, mutlu olabilmeyi bilmek, yenilginin ardından kazanmayı hedeflemekle oluyor. Şunu öğrendim ki, bazılarının aslında olmak istedikleri benmişim, bana yaptıkları, benim gibi olmak için çabaları da onların cezasıymış. Ben yıllardır bunları sorgulayıp yaşarken onlar kıskançlıktan kendilerini yiyip bitirmişler. İlacı bendeymiş. Neden cevap vermediğimi kafama taktığım zamanlar yanlış yapmışım. Aslında cevap vermemek daha etkili oluyormuş. Ben insan olarak yaşarken, onlar beşer sıfatının gerekleri içinde yaşayıp gidiyorlar. Bu insanlardan uzakta ailem ve hobilerimle, kimseye kırgınlık göstermeden ama selamdan öte geçmeyen bir ilişki içinde yaşayıp gidiyorum. Olaylara uzaktan bakıp analiz ettiğimde aslında kazanan hep ben olmuşum diyorum. Bunu bana kanıtlayan insanlarda oluyor. Sizinle tekrar görüşmek isteyip kırdığının farkına varıyor ama artık seçiciyim. Hiçkimse sizden daha değerli ve özel değil, sizi kıranı sizde

Farkındalığı yüksek bireylerin yalnızlaşması...

Resim
Bir toplumda neyi bilip bilmediğini bilmeyen milyonlarca insan varken, ne istediğini bilen çok daha az insanın olması mutsuz toplumların oluşmasına neden oluyor. Farkındalığın en berbat hali... Sahte insan, sahte kalabalık ve onların sahte oyalantılarının zerre mutlu etmemesi. Ve yalnızlığa açtığı o dipsiz kapı. Fark etmekte, fark etmemekte birbirinden yorucu. Yüksek sezgileri olan insanlar pek sevilmezler, gizliden hayranlık duyulurlar ama çoğu zaman işlerine gelmedikleri için sevilmezler, onlarda gerçekleri bildiklerinden çevrelerindekilere mesafelidirler, bu insanlara hayat ekstra zor ve yorucudur. Farkındalık yükseldikçe çok şeyin sahteleşmesi. Özünde saf sevgi bulamadığın her şeyden jet hızıyla uzaklaşman, adeta kendi içinde kurduğun dünyanda kendinle sohbet etmen, kendinle yaşaman. Farkındalık tahammülsüzlük getirir. Gerçekte yalnız olduğunun farkına varılması da farkındalığa dahildir. Farkındalık yalnızlığı bilinçli bir karardır. Bir süre sonra kimseye tahammülü kalmıyor insanın

Dünya Evrenin Merkezi mi?

Resim
Bilim hep şu soruyu sorar / söyler? Bildiğimiz her şey yanlış olabilir, eksik bakıyor olabiliriz. Hiçbir şey değişmez değildir. Matematik fiziğin dilidir. Fizikten bahsediyorsak kesinlikle matematikle anlatabilmeliyiz doğayı. (Ama matematikçiler fizik dalının her alanına hakim değildir.) Gözlemlenebilir evrenin merkezindeyiz. Ama evrenin kendisinin merkezinde olduğumuza dair hiçbir bulgu yok. Nicolas Copernicus (19 Şubat 1473-1543) kitabında evrenin merkezinin güneş olduğunu değil, güneşe çok yakın bir yer olduğunu söylemiştir. Evrende birçok şeyle ilgili bulgu yok. Zamanla bulunacak belki ancak bu zamanla bulunacak olan bulgular düşünce deneyleri ve matematiksel modellerle gerçekten olup olmadığı kanıtlanabilir. Örneğin, Einstein kütle çekim dalgaları gibi. Buna göre evrenin şu anda bilinen kesinliklerinden hareketle evrenin merkezi ile ilgili bir düşünce deneyi tasarlanabilir. Bu evrenin genişlemesi ve büyük patlamaya dayandırıldığında ise artık bulgu yoktur denemez. Evrenin merkezi

Kötü Ve Bencil İnsan

Resim
Negatif insanlara maruz kalmak, radyasyona maruz kalmak gibidir. Kısa süreli düşük dozlara dayanabilirsiniz. Ancak sürekli maruz kalmak sizi öldürür.  ( Thomars Stearns Eliot ) Kötülük yapıp arkandan küfür ettireceğine iyilik yap, dua etsinler.  Empati yoksunluğu diyeceğim ama çoğu insan empatinin ne anlama geldiğinden bile habersiz. Vicdanları, merhametleri olmadığından, karakterlerinin bozukluğundan, fesat oluşlarından insan olmayı tam olarak başaramadıkları için kötüdürler. Vicdandan yoksun olmak kötülüğün başlıca sebebidir, çünkü önce kendilerini düşünürler. Yüreğine kötülük tohumlarını ekmişse ondan beslenirler, kök salmıştır kötülük içlerine değişmez, değiştiremezsiniz. Gözünüzün içine baka baka, yalan söylediğinin karşısındakinin bildiğini bile bile konuşurlar.  Ben insanları ikiye ayırıyorum. İlki, iyi ve sevgi dolu insanlar. İkincisi, kötü ve sevgiden haberi olmayan, bencil ve çıkarcı insanlar. Hepimiz hayatımızda bu iki tür insanla karşılaşmışızdır.  Seçimin kendi yarattığınd

Bir çocuğa hayat dersi vermek gerekseydi...

Resim
Kısa bir hayat dersi vermek gerekseydi... Koşulsuz sevmeyi öğren. Hiçbir beklenti içine girmeden, önyargılı olmadan, ötekileştirmeden sev. Yüreğine vicdanı, sevgiyi ek. Yetiştirdiğimiz çocuk bizim aynamızdır, biz nasılsak o da öyle olacaktır. Ben annemden babamdan ileri, çocuğumdan geriyim.  Yaşanmışlıklardan ötürü merak ve heyecan zamanla azalıyor. Derdim ki, durma derin bir nefes al ve yürü, nasıl olsa hayat bir sürü heyecanlar çıkartacak önüne, sen hep ilerlemelisin. Hayatta hep sıkıntılar üzüntüler olmaz, mutlu olabilmeyi kendine aşıla, doğa, güneş, deniz, kum ve insanları hayatından eksik etme. İşte dans etmenin kuralları ama ayağına kimseyi bastırma. Ruhun şarkı söylerse hayat seni mutlaka dansa kaldırır. Her zaman iyiler kazanmaz, kötüler daha çok kazanır, kalp kıranlar kazanır, dostunun arkasından kuyu kazanlar kazanır ama sen bu kadar kötülüğün içinde iyi bir insan olmayı başarırsan senin kazancın hep doğruluk olur. Merhametli, vicdanlı ve sevecen bir birey ol  ama samimi görm