Kayıtlar

GÜZEL etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Bırakın Dağınık Kalsın

Resim
Hayat bize acıyı zaten getiriyor, bizim sorumluluğumuz neşeyi yaratmaktır. Kimi durumlarda yaşamı olduğu gibi kabullenmek ve hayatı akışına bırakmak gerekir. Bizi yoran hayatın kendisi değil, taşıdığımız maskeler ve hayır diyemediğimiz insanların sırtımızdaki yükleri, insanların halden anlamayan sağırlığı. Bizi üzen hayatın kendisi değil, insanların değişmeyen ön yargıları. Uzaklaşacaksın kafana, kişiliğine uymayan, farklı istekleri olan, değer vermeyen, sözleriyle, hareketleriyle aşağılayan, hiçbir konuda çaba sarf etmeden sadece almayı bilen, acılardan beslenen, dertleri, sıkıntıları hiç bitmeyen, sadece kendi dediği olsun isteyen, egosu yüksek, duygularını, insanca davranışlarını önemsemeyen sevgisiz soğuk kişilerden. Birazda kendin için yaşayınca güzelleşiyor hayat, biraz durup soluklanınca dinleniyor yürek. Gelmeyeni umursamadığın, gideni sessizce uğurladığın, sadece kendin istediğin için bir şeyi yaptığın zaman özgürleşiyor insan. Herkesi mutlu etmek zorunda değilsin.

Mutluluk Oyunu Oynuyoruz!

Resim
Sana verilen bir yaşam var, iyi yaşarsın kötü yaşarsın bu senin tercihin olur. Belki sadece gerçek sensin ve senin algılarındır, belki bir döngüyedir hizmetimiz. Egomuzdan sıyrıldığımız zaman doğal döngü içinde görevimizi yerine getirmemiz dışında yaptıklarımızın izi kalır o kadar. Keşke kalp kırılan değil, bükülen bir ey olsaydı o zaman daha kolay olurdu eski haline gelmesi. Fikrimce iyileşmenin temeli bırakmak, eski, çürük, yıpranmış şeyleri attığımızda enerji de yenilenip tazelenecek gibi geliyor. Tabi neyi, ne zaman bırakmamız gerektiğini anladığımız zaman daha da rahat olur, dolayısıyla keşkelerle yaşadığımız hayat yerini neyselere bırakır. Güçlüklere boyun eğmemek zor olsa da her umutsuzlukta bir umut, her karanlıkta bir aydınlık, her bitişte bir başlangıç vardır. Son nefese kadar umut edebilmeli ve hayallerden vazgeçilmemeli ki hayatımızda çekilir olsun. Arada yalnız kalarak kendimizle yüzleşmek iyi gelecektir. Kalabalıklar kaçıştır ama yalnızlık başlı başına bir yüzle

Ve sonra ne oluyor biliyor musun?

Resim
Ve sonra ne oluyor biliyor musun? Yarım kalıyorsun, değişiyorsun. Biraz güvensiz, biraz umutsuz, biraz da umutlu. Ve bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Ve sonra ne oluyor biliyor musun? Bir zamanlar uğruna dünyayı karşına alabileceğin adam yabancılaşıyor sana. Adım adım uzaklaşıyorsun. Kör kalsa, yatalak olsa, bacaklarını kaybetse vazgeçmeyeceğin adamın buna hiç değmediğini fark ediyorsun. Bir an geliyor bir şeyler kırılıyor içinde, bir şeyler dökülüyor ve geçiyor, bitiyor. Ve sonra ne oluyor biliyor musun? Ölmeye gidiyoruz diyerek ellerini tutsa, tereddütsüz gideceğin adamı hayretle izliyorsun. Usulca ağlıyorsun bir köşe de, gidişine değil, yaptıklarına, zamanına, vazgeçtiklerine ve bunu hak etmeyişine ve aslında kendin için ağlıyorsun. Ve sonra ne oluyor biliyor musun? İp kopuyor en sağlam yerinden. En güvendiğin adamın bıçak izi kalıyor sırtında. Kelimelerle anlatılamayacak kadar sarsılıyor hayallerin. Grileşiyorsun. Oysa biraz umudun olsa, her şeyi yapardın uğr

Her sorun içinde bir armağan saklar...

Resim
Serçe günlerdir dalında hiç hareket etmeden, ötmeden öylece duruyormuş. Melekler Tanrıya sormuşlar; Tanrım bu serçe her sabah uzun uzun öterdi son günlerde sus pus oldu ötmüyor, uçmuyor, ne oldu? Tanrı meleklere sabırlı olun o bana gelecek demiş. Melekler birkaç zaman sonra tekrar sorunca, Tanrı serçeye derdin nedir, neden sustun, ne oldu? Serçe; "Yüce Tanrım ben bir garip seçeyim, şu dalın üstüne bir yuva yaptım barınıyordum bir fırtına çıkardın yuvamı yıktın" demiş. Tanrı; ben yuvana seni sokmak üzere gelen yılandan korumak için o rüzgarı çıkardım, sen yuvadan oldun ama, hayatta kaldın deyince serçenin gözlerinden iki damla yaş gelmiş. Yaşamımızdaki her sorun içinde bir armağan saklar, sadece kendisi yaşıyor zanneder insan bu yaşadıklarını, acılarını, kederlerini, zamanın ona yaşattıklarını görmez. Her zorluğun arkasında bir kolaylık vardır ve bu yaşananlar bize tecrübe olarak kalır hayatımız devam ederken. Hayatın tümünü anlamak için küçük bölümlerinde bıraktığın

ÖNYARGI..!

Resim
Kimse kimsenin insanlığını yargılayacak kadar insan değildir. Önyargılar pranga gibidir kırmak şarttır. Söz konusu cahil insanlar olunca önyargı da hazırında bekler. İnsanlar sadece önyargılardan ibaret oluyorlar bazen ama bilmiyorlar ki, kalp sızısı, neşe, sevinç, hüzün, azim vs. bir insanın hayatı. Benim hayatımı gör çaresizliğe nasıl sabır denilirmiş o zaman anlarsın. Benim sustuğum gibi sus o zaman beni yargılamaktan vazgeçip beni anlayabilirsin. Beni yargılamak istiyorsan ilk önce hissettiklerimi hisset, yaşa ve gör kısaca. Kim bilebilir kimin neler yaşadığını ancak insanın kendisi bilir neler neler yaşadığını. İnsanoğlu bu kendi açığını görmez ama başkalarının açığını aramaktan da geri duramaz. İnsan bazen anlamaya çalışmadan önce yargılama yoluna başvuruyor, seçtiği en kolay yollardan birisi bu çünkü, daha çok işine geliyor. Bir başkasının kabahati hakkında konuşmadan önce daima kendi çarığının içine bakacaksın. Önyargı insanların hayatlarının önüne çektiği kocaman, yıkı

Hayat ne zaman başlar?

Resim
Hayat, anne karnından dışarıya çıktığın andan itibaren başlar. Artık dünya'ya gözlerini açmışsındır. Hayat, insan kendi bilincinin farkında olunca başlar. Hayat, mücadele etmeye başladığın da başlar. Dünyanın kaç bucak olduğunu öğrenirsin. Hayat, herşeyin boş olduğunu anladığın da başlar. Hayat, hayatı hafife aldığın an, satıldığın an, kırıldığın an başlar. Başkalarının dayattığı hayattan kurtulup, kendi yaşamımızı kurduğumuz an başlar. Herkes elbet bir gün kendi kalbinin ekmeğini yer. Kişi kaderini kendi çizer. Allah yolları verir. O yollardan birini seçmek kişinin kendi nefsi ile ilgilidir. Dünya imtihan yeri. Kazanmakta, kaybetmekte kişiye bağlı. Herkesin bir çizgisi vardır hayatıyla ilgili. Doğru ya da yalnış. Ben yolumda ilerliyorum. İhanete gelince sırtım doludur hançerlerle, en sevdiklerimin hançerleriyle. Yani ben doğruysam herkes doğru olmuyor ve ben yaşanılan bir olay karşısında kendimi yerden yere atsam da o olay akibetini değiştirmiyor, acıyı azaltmıyor. Ölümd

Pardon! Kaç yüzünüz var?

Resim
Öyle insanlar var ki, her şey hakkında konuşurlar. Doğru ya da yanlış olması önemli değildir! Her konuyu herkesten iyi bilirler? İşte bunlara evet BUNLAR yeterli kelime, fazlası değer vermek olur çünkü! Bunlara HERBOKOLOG deniyor. Bilmediğini bilmeyenlerdir ve her konu da bilgi sahibidirler :) Ne kadar zayıf ve aciz, kendilerinden habersiz, bir zavallı olduklarından bile haberleri yoktur BUNLARIN. İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir. Bilmediğini bilmemek bunu gerektirir. Alimin bilmediği çoktur ama cahilin bilmediği yoktur. Herkesin her konu da bir fikri var ama bilgisi yoktur. O yüzden Türkiye'de 79 milyon teknik direktör, 79 milyon Başbakan, 79 milyon profesör vs. var. Oku, dinle, araştır. Soran olursa anlat. Ama ukalalık boyutun da değil. Hayat neyi istediğimizle alakalı. Bir çoğumuz neyi isteyip, istemediğimizi bilemediğimizden veya ufak şeylerle  mutlu olamayı beceremediğimizden, bazen maymun iştahlı olduğumuzdan, zaman su gibi akıp giderken, yaşamak istediğimiz

AH DOKSANLI YILLAR!

Resim
Fotoğraflar da yüzler farklı farklı konuşur. Bazen şiir okur. Bazen hikayesini anlatır. Müzik de etkilidir insanın anların da. Hani bazı anlar vardır unutmuşsunuzdur. Ama bir melodi tam da o anı hatırlatır eksiksiz. Hayatımın en güzel dönemleridir 80'li ve 90'lı yıllar. Şimdi bir fırsatım olsa oraya gidip geri gelmemek isterim bir daha. Yazlık sinema ve gazoz en büyük keyfimizdi. Bizler çok şanslıymışız ki o yılları yaşayabilmişiz. Otobüsler skoda, dolmuşlar ilave sıralı, dolmuş taksi chrsysler, ford. Pantolonlar ütülü, insanların içi dışı temiz. Üç beş minübüs belli adreslere, müzik, lezzet, yaşam güzellikler ve duygularla bezeli. Para var ya da yok şekil aynı. Özledim yaşadığım güzel yılları :) Hep geçmişe bir özlem var artık. Şarkılar bir başkaydı o zaman, gerçek aşk vardı, gerçek dostluklar! Yoksulluk vardı ama insanlar mutluydu. Arkadaşlıklar çok değerliydi. Şimdiki gibi cep telefonu, bilgisayar yoktu. Arkadaşlarla ya önceden randevulaşılırdı ya da evden çağırırd

Gece sessizliğim benim.

Resim
Bir gece kapını çalarsa yalnızlık, açma bırak dışarıda kalsın.  Hayatı öyle mutlu yaşa ki, kapıdaki yalnızlık yalnızlığından utansın. Unutulduğunu sansa da bile insan. Her önemli günde akla ilk yürekten sevilenler gelir. Gece sessizliğim benim. Ay doğar, gözlerin aklıma düşünce. Rüzgarlar aralar penceremi. Perdelerim uçuşur, göklere savrulur. Bir türkü dolanır, kalbimin kenarında. Sonra güneş doğar penceremden içeriye. Tekrar gece gelir. Ve nihayet yaşam biter, ölüm gelir.  Yarasaya gel, kartala git dersen. Ruhu efkar basar, stres hoş geldim der. Aşkı başka bir dudaktan duyarsan. Kalbe nefes gelir, hoş gelir. Bana ilaçları sordular.. ANLAT DEDİLER... Sorun bakalım dedim. Gelecek için? Sabır dedim. Düşmanlık için? Barış dedim. Nefret için? Sevgi dedim. Cahillik için? İlim ve bilim dedim. Başarısızlık için? Korkmamak dedim. Fakirlik için? Çalışmak ve aklını kullanmak dedim. Kötülük için? İyilik dedim. Zayıflık için? İnanç ded

Sevgilisi olmayanlar sarılın kardeşlerinize. Olmayanların kardeşlik günü olsun bugün :)

Resim
HERKESLER GÜNÜN ANLAM VE ÖNEMİNİ ANLATACAK. SEVGİLİM OLMADIĞI VE OLACAK GİBİ DE GÖRÜNMEDİĞİ İÇİN,  BEN DE İŞİN BAŞKA BOYUTUNDAN GÖSTEREYİM 14 ŞUBAT SEVGİLİLER GÜNÜNÜ :) Sevgililer Günü Hakkında Muhtemelen Bilmediğiniz 11 İlginç Bilgi 1. Tarihindeki karanlık noktalar Tarihçiler, Sevgililer Günü’nün aslında Lupercalia isimli bir doğurganlık festivaline dayandığını düşünüyor. Lupercalia boyunca hayvanlar kurban ediliyor ve kurban edilen hayvanların derileriyle kadınlar vücutlarından kan gelinceye kadar kırbaçlanıyordu. Bu kan, kadının doğurganlığını sembozlie ediyordu. Nasıl, çok romantik değil mi? 2. 1300’lü Yıllarda resmileşti. O yıllarda Hıristiyanlaşan bu özel gün, kuşların çiftleşme dönemi olduğuna inanılan Şubat ayının ortasına denk getirildi. Kumruların aşkla ilişkilendirilmesi de bunda etkili oldu. Böylelikle gün, pagan adetlerinden uzaklaştı. 3. Aziz Valentine, tek bir kişinin ismi değildi. Aslında iki hatta üç kişinin ismi Aziz Valentine’di. İçlerinde 40 günlüğüne