Tam Bir Kısır Döngü
Çarpık tüketimi pompalayan çarpık yönetimlerdir. Çarpık tüketim, davet edilen kapitalizim, emperyalist güçlerin içerideki temsilcileriyle bu günlere geldik, sürekli hesapsız tüketip, hızla borçlanıyoruz.
Bazı Avrupa ülkeleri en iyi sözü vaktinde söylemişler. İşleri bizim dinimiz gibi, dinleri ise bizim işlerimiz gibi. Her iyide bir kötü aramanın anlamı yok, iyi olanı örnek alalım kötüsü kalsın. Çamur atmak için harcadığımız zamanı gelişmek için harcayalım.
Avrupalı rahat yaşamayı sever. Eve, giyime, arabaya önem vermez. 1789 Fransız devrimi ile dini hayatlarından çıkardılar. O günden beri mutlu, huzurlu yaşayıp kendilerini eğitime, bilime ve üretime verdiler.
Biz israfta, gösterişte bir numarayız, sefillikte peşimizi bırakmaz. Maalesef ülkemizde alış veriş çılgınlığı var pandemi bu süreci sorgulamamıza yardımcı oldu.
Bir ülkede israf ve gösteriş varsa bilin ki o ülkede rüşvet ve yolsuzluk vardır, alınteriyle hakkıyla kazanılan parayla hiç kimse bu saçmalığı yapmaz, elalem çalışmak için okur biz ise kazanmak için okuruz, işin içine kazanmak girmişse her türlü hileye başvurmayı kendimize lütuf olarak görürüz.
Batılılar kıyafete, gösterişe fazla önem vermezler, gösteriş budalası olan Araplardır. Avrupalılar eğitime önem verirler, kuralları olan ve bu kuralları uygulayan insanlardır. Bu durum Asya, Afrika, Ortadoğu halkları için geçerli değildir, onlarda ve bizde israf ve gösteriş düşkünlüğü son sınırdadır.
Bu birazda zihniyet meselesi. Dünyanın neresinde yaşarsanız yaşayın hiç fark etmez. Her ülkede her dinden, her milletten yardımsever, onurlu, omurgalı, kurallara saygılı, ihtiyacı kadar tüketen, doğaya saygılı, geçmişinden kopmadan yaşam sürdüren insanlar var. İnsan olmak için bir dine ya da milliyete mensup olmak gerekmez.
Ülkeleri ve toplumları soyulan, halkı fakirleşen Ortadoğu toplumlarında yöneticiler ve siyasetçiler, o ülkenin haramzade zenginleri insanlara aklı bilimi, demokrasiyi, sosyal adaleti hedef göstermezler. İnsanları dindar yapıp sorunlarının çözümünü Allah'tan beklemeye yönlendirirler. İktidarın ve sermayenin hizmetindeki din adamlarının görevi budur.
Her şeyi olan insanın gösteriş kaygısı olmaz. Bu tür şeyleri kendine sorun haline getirmez. Olmayan insan komplekslidir. Marka ayakkabı alsa ayakları yerden kesilir. Aynı şey ülkeler içinde geçerlidir. Gelişmiş ülkelerde bunların bahsi bile nadirdir, kimse bununla ilgilenmez, abartılı kıyafetli insanlar göremezsiniz her şeyleriyle mütevazilerdir. Örneğin altın takı takmayı sevmezler. Bunun için bizim ülkemiz tam bir bataklık, araba, ev, eşya, takı ve daha binlerce şey buna konu olur. Zengin ve ünlüler ne giyerse giysinler tanınacak kişilerdir, her zaman saygı ve iyi muamele görürler bu yüzden giyimlerine çok özen göstermezler. Bu durum fakir ve orta düzeydekiler için böyle değil, kıyafetle saygı görmeye çalışırlar. Tam bir kısır döngü.
Bazı kişiler dış görünüşe, kişinin yaşam aksesuarına önem verir, bazı kişiler ise bilgi birikimini dile getirenlere önem verir. Ülkeler ve üretimleri gibi.
Toplumda güven ortadan kalkarsa insanlar bireyselleşir ve güdülmeleri daha kolay olur. Emekçiler ve kamuda kuvvetli sendikalar olursa, toplumda sivil toplum kuruluşları ve vakıflar kuvvetli olursa, çiftçilerin kooperatifleri sağlam olursa ve desteklenirse güçlü bir toplum ortaya çıkar, bu da birbirine güvenmekten geçer.
Başımıza ne gelirse sorumluluktan kaçma ve bananeci tutumumuzdan gelir. Az'a kanaat getirmek, haksızlığa susmak, haksızlığa alışmak anlamına gelmemeli. Yönetenler lüks içinde yaşarken, açlık çeken halka kuru ekmekle nasıl doyulacağı ile ilgili akıl veriyorlar. Aç kalmanın, az yemenin sağlık açısından faydalarını dillendiriyorlar. Baharı beklerken kışa yakalanmak. Eskiden kemerleri sıkın derlerdi şimdi kemerler koptu yenisini alacak para da yok ne yapmak lazım, gelen vurdu, giden savurdu misali.
HÜLYA ÇAKICI
Yorumlar
Yorum Gönder