Kayıtlar

para etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Verginin Vergisi...

Resim
Güçlüsün ama hükmetmiyorsun asıl gücün budur. Gözü toklar açları doyurur. Bizde gözü açlar kendilerini bile doyuramaz. Ortalık arabadan geçilmiyor. Kim fakir çözemedim. Ben, sen, o, biz, siz = fakir, onlar = zengin. O zaman ülkedeki bütün arabaları protesto edelim :) ÖTV'nin KDV'si, ödediği verginin vergisini ödeyen başka bir millet var mı acaba? Vergiyi verene araba hediye kampanyası gibi. Kendine bir araba alıyorsun devlete iki. Adaletin olmadığı yerlerde her yanlış kabul görür. Öderiz sıkıntı yok, itiraz eden yok, dünyanın en yüksek ve çok vergisini de öderiz, dünyanın en pahalı petrolünü de tüketiriz, mecburi yapılan hizmetlerin parasını da öderiz, yol, köprü, tünel parasını da öderiz, bu yolları kullanırken parasını da öderiz. Bir güç bizim tepki veren duyularımızı almış, yıllardır hiçbir şeye tepki vermeyen bir millet olmuşuz. Araba fabrikası kurup başını ağrıtmaya ne gerek var, aynı para zaten kazanılıyor. Üretenden fazla kazanılıyor. Ve bu fiyatlara satılm

Hazıra dağ dayanmaz!

Resim
Tüketim hastalığı yalnız satın alınabilen ürünlerden ibaret değildir. Türkiye'nin dış borcu 420 milyar dolar, dünya ülkelerinin borç sıralamasında yerimizi almışız. Oysa ki bir zamanlar şöyle denmişti, biz dışarıya ait bütün borçları sıfırladık, bundan sonra her yeni doğan bebek borçlu değil alacaklı olarak dünyaya gelecek. Ama buradan baktığımız zaman durum hiçte öyle gözükmüyor. EUROSTAD verilerine göre Türkiye'nin toplam dış borcu 420 milyar $. Kamu borç stoku 109.2 milyar. Merkez bankası pozisyon açığı 1.8 milyar. Kamu, özel ve yabancı bankaların sendikasyon kredileri 186 milyar. Özel şirketlerin yatırım finansman kredileri 110.6 milyar. Şahıslara ait borçlar 4.9 milyar. Bu rakamlar önümüzdeki 10 yıl hiç borç almadığımız takdirde ödeyeceğimiz toplam borç ve faizler. Hazıra dağ dayanmaz derler. Borcu yaparken TC, kanun ve yasaları yaparken partili. Ülkemizdeki ekonomik sınıfları şöyle tanımlayabiliriz; Üst sınıf bütün parayı elinde tutar ve vergi ödemez. Orta

Her durumda cesur olmalı insan...

Resim
Cesaret korkunun olmaması değil, istenmeyen ve korkulan durumlara karşı sakin kalabilmektir. Cesaret, mutluluk ve pişmanlık vagonları çeken lokomotif gibidir. Her ikiside mutlak suretle yaşanır. Önemli olan treni raydan çıkarmadan son istasyona götürebilecek azim ve kararlılıkta olmaktır. Hepimizin doğrusu, doğruya gidiş yolu, her doğruda anlayış yolu, her anlatılanda öğreniş yolu farklıdır, kendine özgü, kendine hastır. Gördüğümüz algıladığımız kadar yaşarız. Haklı olduğumuz durumlarda cesur olmak en onurlu duruşumuzdur. Önce kendine karşı sonrada hayata karşı cesur olmalı insan. Çünkü hayatımızda en büyük rolü sergileyen ve etki eden kararlarımız ve özgürlüğümüzdür. Cesur olmalı insan. Kendisi olmak için, uykudan uyanmak için, zihinsel şartlanmalarından arınmak için, bağımlılıklardan özgürleşmek için, değişmek ve gelişmek için cesur olmalı. Okumak bir başlangıçtır ama değişim için okuduklarını sindirmek, pratik hayatta uygulamak gerekir. Hayatın amacı eylemde değil farkında

Kapitalizmin Tanrısı Paradır...

Resim
Büyük beyinler fikirlere, orta beyinler olaylara, gelişmemiş beyinler ise kişilere sarar. Doğruları konuşmak, tartışmak yürek ve doğruluk ister. Bir doyumsuzluk hırsı, bir de içinde bulunduğumuz olumsuz durumlardan kurtulma hırsımız var. Biliyorsan anlat öğrensinler, bilmiyorsan sus ki adamdan saysınlar derler. Bilgi dipsiz bir kuyudur bitmez, indikçe dibi aydınlanır, aydınlandıkça yeni bilgiler gelir. İnsanlar yaptıkları ile kendi etiketlerini belirlerler, kimse bunu değiştiremez kendisi haricinde. Bir insanın en büyük vasfı onurlu ve dik duruşudur. Onun için tarih onurluları ebediyen yaşatır. Bağımsızlık karakterin değilse efendin çok olur. Kalabalıklara ve onların kafalarına sığınanlar korkaklardır. Kendimizi biraz da başkalarına göre tanımlarız evrensel ölçütler dahil olsa da, yani sürüye dahil olmadan ama sürüyle birlikte. Yine de kendi olamayan insan evrimi kaçırır ve başkalaşır. Beceri, akıl, yeterlilik ile özel mülk ve maddi değer elde edilemeyen sistemlerde, insanın teme

İnsan kendini unutmak için sever!

Resim
Aşık olduğunu söyleyen bir arkadaşım demişti ki, insan kendini unutmak için sever ve aşık olur. Yunan Mitolojisindeki inanca göre Zeus lanetlemiştir insanı ve bu yüzden insanlar arar yıllarca diğer yarılarını. Aşk her insanda vardır, diğer yarımızı arar, iki kişiden bir kişi yapmaya çalışırız. Her birimiz bir bütün insanın eşleşen yarılarıyız ve her birimiz bize uyacak o diğer yarımızın arayışı içindeyiz. Sevgi insanlığın ortak lisanıdır, kendimizi unutup biz olabilmemizi sağlayan tek dildir, her insanın sevmeye de, sevilmeye de ihtiyacı var. Bazen sevilmek için değil sevdiği için sever, sevgisini hak edecek birini de seçemez. Hayatta bazı şeyler sebepsiz oluyor, sevmekte öyle hiç fark etmeden bir bakarsın sevmişsin. Genellikle eksikliğini hissettiği şeylere sahip kişilere aşık olur insanlar farkında bile olmadan. Korkak bir erkek cesur bir kadına, suskun ve çevresi olmayan birisi sosyal ve konuşmasını bilen birisine aşık olabilir. Çok istediği şeye gerçekten sahip olduğunda artı

Para

Resim
Kabahatin büyüğü Lidyalılar ve Fenikeliler de. Parayı biri buldu diğeri ticaret yolu ile yaydı, menfaat denilen yan ürünü de beraberinde para getirdi. Sevgiyi, erdemi ve barışı böylece bozdular. Gerçi her konuda bir suçlu bulmak kolay insanoğlu bir türlü paylaşmayı öğrenemedi çünkü. İnsanlar arasında kötülüklerin büyük çoğunluğu özel mülkiyetle başlamakta. Bütün bu savaşlar, haksızlıklar hep para yüzünden oluyor. Menfaatler yerine şahsi iyi niyetler tüm insanlığın başarısı olmalı. Doğru olduğunu bildiğimiz şeyler uygulamaya geçildiğinde işe yarar yoksa sözde kalır, bizlerde 'he' der geçeriz. Dünya malı dünyada kalır, geriye bırakılacak miras insanlık adına yapılan güzellikler yada açgözlü, yalancı, hırsız, zalim olarak hatırlanmaktır. Dünyanın nüfusu yedi milyarı geçti. Beşinci sanayi devrimi başladı. Şehirleşme kölelerinin sayıları arttı. Günümüzde bir çoğumuz sistemin esir ettiği modern köleler olduk. Bir kişiyi yada toplumu köle yapmak istersen ona bir şekilde ya

İki büyük lider...

Resim
Dünyaya iki büyük lider gelmiştir. Birincisi Allah tarafından alemlere rahmet olarak gönderilen dinimizin peygamberi; Hz. Muhammed Mustafa, diğeri Allah tarafından ülkemize nasip edilen, silah arkadaşları ile birlikte ezanımızın dinlenmesini, bayrağımızın inmemesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk'tür. HZ. MUHAMMED (SAV), cahiliye döneminde sahte dinler üreten, sahte Tanrılar piyasaya süren, zengin ve para babalarına karşı direnip, halkını İslamla buluşturmuş, köleliği kaldırmıştır. Kız çocuklarının diri diri öldürüldüğü bir zaman da kızını omzuna alıp gezdirmiş, 'ilim Çin'de de olsa gidiniz' diyerek halkına cehaleti değil, aydınlığı göstermiştir. Bugün ise onun ismini kullanarak kendilerini şeyh, şıh ilan edenler ve onların kandırdığı halk ellerinde Kur'an, kalplerinde kinle dolaşıyorlar. Halk okumak yerine dinletilerek uyutuluyor ve dinletenler de kendi uydurdukları şeyleri dinletiyorlar. İsrail Amerika'ya Müslümanları öldürtüyor, Müslüman da Müslümanı

Adil olan tek şey ölüm...

Resim
Ağzı olanın konuştuğu bu dünyada beyni olanında düşünmesi gerekmez mi? Kendine güvenip ağzı laf yapanlara, laf yaptığı içinde kendini adam sayanlara kısa bir hatırlatma; lafla adam olunmuyor. Karakterine göre değil de giyimine, arabasına, parasına göre rağbet görüyor yenilerde insanlar. Cahilliklerini de yalanlarla besliyorlar. Ama karakter ve şeref parayla satılmaz, satın alınmaz kişinin genlerinde olacak. Görünüş kalpten bakıldığında berraklaşır, dışarı bakanlar düş kurar, içe bakanlar uyanış yaşar. Ve bazı insanlar bulut gibilerdir, kaybolduklarında hava birden güzelleşiverir. Sonradan görme insanlar maymuna benzerler. Yükseldiklerini görürsünüz, yükseklere çıkmaktaki becerilerini takdir edersiniz ama doruğa ulaştıkları zaman ancak utanç verecek yerleri görülür. İnsanlara "aslan gibisin" denilirse kasılır, "hayvan gibisin" denilirse üzülürler, "kendin ol" denilirse işte buna asla yanaşmazlar. Egoları o kadar tavanlardaki fare gibi kuyrukları hep d

Ekonomi, maaş, para...

Resim
Toplum yaşamında ağırlığını üzerimizde en çok duyduğumuz kurumdur devlet. Her yönden kuşatmıştır bizi her şeyiyle etkiler, karışmadığımız ve en az tanıdığımız da odur. Devletin ne olduğunu bilemeyiz çoğunlukla. Dünya ekonomisinin genel durumu ise; biri çıkıp devlet hazinesinin değer karşılığını gösterin dese ve buna devletleri mecbur kılsa dünya ekonomisi birden çöker. Üretimin ekonomik değerin yegane kaynağı olduğu gerçekliğinden kopup borsa oyunlarıyla, kredi sistemiyle değer üretenlerin ekonomileri ellerinde patlayacak bir gün. Maaş devlet ananın gözünde her daim çocuk kalırmış, analar evlatlarının büyüdüğünü görmek istemezler. Maaş bildim bileli hep cüce kaldı gelişim bozukluğundan dolayı veya bilinmeyen bir hastalığı var, doktora götürsek belki tedavisi vardır. Aslında büyümek istiyor ama izin vermiyorlar ve durmadan tepesine vuruyorlar. Nasıl büyüsün genleri ile oynanmış büyümez, eksen tohum tutmaz, beddua almış hiç büyüme küçük kal diye. İki cm büyüyene kadar arkadaşları o

Gün Döner, Devran Döner!

Resim
Çark nasıl olsa dönüyor. Ne oldum değil ne olacağım demeli. Güzel ve iyi işler içerisinde bulunmaya daha çok önem vermeli. Gün dönüyor devran dönüyor. Zenginken fakir, fakirken zengin olunuyor. Önemli olan her şart ve durum da adaletli ve merhametli olmak. Merdivenleri çıkarken rastladığınız insanlara, gün gelip merdivenden inerken de rastlayabilirsiniz. Onun için insanlara adil, hak edenlere saygı ve sevgiyle davranmak gerekiyor. Çok iyi bir insandır dediğiniz insanlar bazen koşullar değiştiğinde, bazen de canları öyle istediğinde öyle davranışlar da bulunurlar ki, dumura uğrarsınız. Acınız geçer ama aldığınız dersi hiç unutmazsınız. Sessiz ve sabırlı insanlar genel de yapılanları asla unutmazlar sadece edep der beklerler. Ama sabırları taştığında da sel olup bütün bendleri yıkarlar. Tıpkı sel gibi her şeyi ve herkesi sürükleyip atarlar. Yada sabretmenin sonucu değiştirmediğini öğrendiğinde, sabrını zorlayanları görmezden gelmeyi öğrenirler. Çünkü bilirler ki, üzenlerin şimdi es

Can yakanın canı olmaz!

Resim
O kadar çok taviz verildi ki ışığı gören geliyor. Ülkedeki bütün yabancıların geri gönderilmesi gerekir ki temizlik böyle yapılır. Ülkeye giren kişilerin ne olduğu araştırılmadan alınmasına izin verilmemeli ve kimliği araştırılmalı. Çünkü bütün terör eylemlerini gerçekleştiren kişiler yabancı uyruklu. Gelecekte daha büyük sıkıntılar çekeceğiz yurdumuz da bulunan yabancılardan ne oldukları belli olmayan bu kişilerden. Ülkeyi mesken edinenleri, elini kolunu sallayarak girenleri, vatandaşlık verilecekleri / verilenleri ne yapacağız ülkeyi ringonun ahırına çevirdiler ve bunların ülkeye girip çıkmasına göz yumanlar önce size sormak lazım. Ülkemiz yaşanacak yer olmaktan çıktı her yer bunlarla dolu ve hala da göz yumuluyor. Yabancıların elini kolunu sallayarak ülkemizde kayıtsız, belgesiz dolaşmaları her zaman tehlikedir. Ayrıca işsizliğin olduğunu biliyoruz ve kaçak çalışanlar ekonomiye zarar veriyor. Savaştan kaçarak sığınmacı olarak kalanlara iyi niyetli davranıyor olabiliriz ama her

Kindar neslin son sürümü!

Resim
Ön sıralar ayaktaysa arkadakiler sanırım yer çekimine meydan okuyorlar. Onbeş yıl önce bizim elimizde de bir adet Cumhuriyet vardı bakalım gözümüz açıldığında ne kalmış olacak. Avrupa bin yıl önce haçlı seferleriyle öğrendi dinle bir yere varılamayacağını. Sonra bunlar dünya lideri oldu, dindar ülkeler de bunların maşaları. Artık umutları da tüketiyoruz sevgiyi, kardeşliği tükettiğimiz gibi. Acaba diyorum bazen, ilk kelime 'Oku' değil de 'Okuma' olsaydı senaryo yine böyle mi olurdu? Biçtiğini beğenmeyen ektiğini gözden geçirmeli. Bir konu hakkında 'gerizekalı' yerine konulmak istemiyorsan o konu hakkında ne medya da gördüğüne inanacaksın, ne de siyasetçilerden duyduğuna. Ülkede hiç sorun yokmuş gibi davranmak hiçbir sorunu çözmez. Dini imanı para olanlar vatan, millet çıkarı nedir bilmezler. Bu güzel topraklar da böylesi kalbi, beyni kirli insanlar nasıl oluştu. Hiçbir görüşleri yok, herhangi bir konuda bilgileri yok, sevdikleri hiçbir şey yada canlı yo

Dürüstlerin aforoz edildiği toplum

Resim
Kimler neyin hesaplarında, şeytana sorsak beni karıştırmayın der. İnsanlar gerçek olmayan vaadlere inanmaya daha çok istek duyuyor. Öyle ki elinde sihirli değnek varmış gibi konuşanlar, işin uzmanı olmayan kişiler daha çok çekiyor milletimizi. Yani ülkece umuda, mucizeye ihtiyaç duyuyoruz. Ülke de nerede dolandırıcı, sahtekar aynı zamanda vasıfsız, kendisi hakkında bile fikri olmayan, beyni olmayan ama iyi taklitçi varsa sosyal medya fenomeni oluyor. İnsanlar takip edip, bilmeden tanımadan bunları popüler yapıyorsa asıl sorun insanımızda, toplumumuzu oluşturan bireylerdedir. Dudağı şişik, sosyetik olunca istediği kadar kandırabilir. Diploma önemli değil dayın olsun yeter. Gerçek olan neyimiz kaldı acaba? Televizyona çıkıyorsa doğru söylüyordur mantığıyla hareket eden insanlar dinlediği kişileri iyice araştırsınlar. Böyle yüzlerce insan var. Lisansı olmadan psikolog olan mı ararsın, diyetisyen mi ararsın, genel müdür mü ararsın, ceo mu ararsın böyle sürer gider. Ülkede herkes her

Garip olaylar ülkesiyiz!

Resim
Uygarlığın gerçek ölçüsü ne nüfus, ne kentlerin büyüklüğü, ne de üretimdir. Gerçek ölçü, ülkenin yetiştirdiği insanların nitelikleridir. Karanlığa karşı, karanlıkla mücadele edilmez. Sistem bozuk insanlar sadece kurban. Türkiye'de işini doğru dürüst yapacak ehli insan kalmadı. Paran varsa insansın yoksa bir hiçsin. Kader deyip geçiştirirler olayı, insan hayatı bu kadar ucuz. Hasta mazlum, doktor masum. Sonuç, hakimler hekimleri severler. Hipokrat yemini eden doktorlar göreve başladıktan kısa zaman sonra doktorluğun insani bir görev olduğunu unutuyorlar. Bilgilerini yenilemiyor ve değişik vakalarında olabiliceğini göz ardı ediyorlar. Türkiye'de doktorların %95'i kasap. Kesme, biçme başına göre prim alıyorlar. Doktorlar artık doktor değil pazarlamacı olmuş. Suriyeli doktorları da Kanada, Amerika, Almanya kaptı bize işe yaramazları kaldı. Her yere tıp fakültesi açarak, performans sistemiyle sağlık sorunu bu kadar çözülür. Sağlıkta devrim dedikleri bu olsa gerek. Ticare

Beynin Sahibini Bulmadan Çözemeyiz...

Resim
Her gül yaşamla buluşunca kokusunda bütünleşir. Bazı Güller ise bereketsiz topraklar da kirli sularla gelişirse güneşten çok karanlık köşelere terk edilirse dikenlerinden ibaret olmaya mahkum olurlar. Sonrasında Güneşin altında hak edilmemiş yerdeymiş gibi düşünülür. Kimse kötülüğe hizmet için dünyaya gözlerini açmaz ruhunu kirleten etmenler olur. Bakışını nereye çevirirse görüşü o olur, nasıl düşünürse karşılığında onu görür. İçleri kin, öfke, nefret, dışları tebesüm, sevgi, dostluk kokan insanların arasında yaşıyorsak kimseden de beklentiniz olmaz. Ve hiç birimiz daha olgunlaşamadık. İlla ki şaşırıyoruz / şaşırtıyorlar. Beklentilerden kurtulup anda yaşamayı öğrendikten sonra hayat çok daha rahat. Yaşananları sadece deneyim olarak görmeye başlayınca olumlu olumsuz, iyi kötü demeden kabulleniyor insan ve mutsuz olmak için neden kalmıyor. Hiç bir mutluluk sürekli değil, sürekli olan değişim ve ona ayak uydurabilmek. En büyük mutluluk mutsuzluğun kaynağını yok etmek. Hiç bir başarı

Kimse kimseden üstün değildir!

Resim
Hiç kimse bir başkasının sırtındaki yükü bilemez, çünkü yükün ağırlığı görünmez. Öğretmenimiz hayat olunca seçemiyoruz yaşayarak tecrübe ediyoruz. Kim ne kadar değere layıksa o kadar değer verilmeli. Bu ülke para sahibi olmayı zenginlikle karıştıran insanların ülkesi, ortalık sonradan görme kaynıyor. Devir öyle bir devir oldu ki, her tarafta saygısızlık, terbiyesizlik diz boyu. Düzen para olmuş artık en büyük silah para. Kalbe, ahlaka ve inanca kıymet verilmiyor, cüzdanın kalınlığı bütün kusurları kapatıyor. İnsanlar saygıyı yada aşağılanmayı ünvanları ile değil kişilikleri ile hak ederler. Öncelikle insan olmak gerekir. Ünvana bakarak küçümseyen yada yücelten kişi sadece zavallıdır. Böylelerini ciddiye almaya gerek bile yok, mesleğinin zirvesinde olduğunu düşünen, mükemmel olduğunu düşünen öyle çok egoist var ki etrafta. İnsana ve emeğe saygınızı kaybetmeyin, hizmet sektöründeki bütün meslekler birdir ve her insanın hizmete ihtiyacı vardır. Öğretmen, ebe, hemşire, doktor, garson

Neden daha fazla para basmıyoruz?

Resim
Ekonomiye ilgi duyan herkesin hayatında en az bir kez kendisine yada çevresine sorduğu bir soru vardır; Madem ki borcumuz var, o halde neden daha fazla para basıp bu borçları ödemiyoruz?  Öncelikle para arzının enflasyona neden olması için para arzı artış oranının toplam çıktı artış oranından fazla olması gerekir. Eğer hızları aynı ise enflasyon olmaz, çıktı artış hızı fazla ise de deflasyona neden olur. Paranın miktar teorisine göre para arzı artışı fiyat sevyesini arttırır. Klasikler paranın dolaşım hızını sabit kabul etmişlerdir ama gerçek hayatta paranın dolaşım hızı sabit değildir. Yani para arzı artışının enflasyona neden olacağını söyleyebilmek için öncelikle para dolaşım hızının hesaplanması gerekir. Amerika ekonomik kriz geçirdiği 2008 yılında fazla para basmamıştır. 2008'den itibaren paralara bakarsak tasarruf ve kısa dönem vadeli mevduatların nakit paradan çok daha fazla arttığını görüyoruz. Neden? Çünkü bir ülkenin borcu olmasından çok kime borcu old

Parası olan düdüğü çalar...

Resim
EĞER ÇIKARLAR SÖZ KONUSU OLURSA  SAVAŞ BARIŞI ALT EDİYOR. Asıl sorun burada. Yağmalayanla yağmalanan zihniyet bir. Bu yüzden sorunlar hiç bitmeyecek, etrafımızda binlerce şikayet eden ama küçük çapta da olsa şikayetinin aynısını yapan insanlar var. Bazı şeyleri sadece kendi çıkarımız söz konusu olduğunda hatırlıyoruz. Halbuki en az karşısındakine verdiği zarar kadar kendisininde zarar gördüğünü bir anlayabilsek. Yine de ilginçtir çatlayan yok, sadece hacimleri artıyor, şimdilik.  İnsanoğlu tüm çağlar boyunca adaleti, paylaşmayı, şefkati, kardeşliği bir türlü gerçek hayata geçiremeyen bir üretim. Dünyadaki mutsuzluklar zenginlerin gözünün doymamasından oluşuyor her şey gibi az da olsa istisnalar olabilir. Genellikle gözü tok olanlar elindekinin kıymetini bilip başka insanları da düşünen kişilerdir. Bencillerin gözü bir türlü doymadığından başkalarının elindekini de almak istiyor, en son örnek Suriye ile yeniden başlayan Ortadoğu olayları. Sadece kazanmanın öğretildiği bir düny

Fakir bir ülke de parayla hava atmak!

Resim
Fakir bir ülke de parayla hava atmak ancak utanç vericidir. Bu kişilerin bir çok kişi sefalet içinde yaşarken söyledikleri ve yaptıkları içlerine siniyorsa ne diyebiliriz? Ama kişilere takılmamak gerek, olayların özüne inmeden hiçbir şey düzelmez. Maalesef fakir sömürülmek için, zengin sömürmek için doğmuş. Çocukların okullarını bahane edip kaçan kaçana. Sanırsınız ki bir tek onların çocukları var. Bu ülkenin kıt kaynakları ile rüyanızda görmediğiniz kadar zengin oldunuz. Sanatçı duruşu artık tamamen laçkalaşmış, elinizden bayrağı, dilinizden de Atatürk'ü bırakın sözde sanatçı ve milliyetçi geçinenler. Söze gelince Vatan sevdalısı olanlar, vatan zora girince ülkeyi en başta terk ederler. Gemi batarken önce fareler terk edermiş, son zamanlar da sanatçıların çoğu ülkeyi terk ediyor. Şaşalı günler geride kalınca hepsi kaçacak delik arıyor. Nereye giderseniz gidin siz Türksünüz ve vatanınız da burası. Türkiye'yi beğenmeyen insanlar burada meşhur olup, burada halkı uyutarak

Din ile Ahlakı karıştırma!

Resim
İnsanlara paylaşmayı, kardeşliği, sevgiyi, merhameti, dostluğu, saygı duymayı, elindekiyle yetinmeyi bilmeyi, fakirin hakkını ona teslim etmeyi emreden bir dindir İSLAM DİNİ. Kusurlu olan ise dini kullananlar insanlardır. Dinlerin amacı insanları güzel Ahlaka yöneltmek değil midir? Belki dinleri korkular yaratmış olabilir ama Ahlak insanın davranışlarıyla ilgilidir. Zamana, mekana ve şartlara göre farklılıklar olsa da sonuç değişmez, bir insanda ahlak yoksa şeref ve haysiyette yoktur. Dinler daha çok ahlaksızlığı bahane olarak kullanırlar. Ahlaktan yoksun olan kişiler, Müslüman olduklarını iddia ediyorlar ama sadece kendilerini kandırıyorlar. Düzgün ahlak hiçbir inanışın tekelinde değildir evrensel bir değerdir... Allah'ın dini tek ve İSLAM en güzel din bana göre, bize göre, tüm Müslümanlara göre. Dünya kalabalık ve insanlar başka dinleri tercih edebilirler, hangi dine mensup olursa olsun önemli olan insanların ahlaklı, merhametli, dürüst ve alçak gönüllü olmalıdır. İnsanlı