Kayıtlar

zaman etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Fırıldak olmuş bu insanlar!

Resim
Ah be dünya sen dönüyorsun onu anladık ama bazı insanlar senden daha hızlı dönüyor ve bunu ortada hiçbir yörünge yokken başarabiliyorlar. Bazı insanlarla uğraşamazsınız dolama olmuşlardır, nereye döndükleri belli değildir salıverin gitsinler. Bir şeylerin eksikliğini yaşayanların gözü kara oluyor. İstedikleri her neyse ulaşmak için şereflerini, namuslarını düşünmeyip insan olduklarını unutuyorlar. Herkes değer peşinde alkış peşinde, oysa insanın alması gereken en önemli alkış kendi iç alkışıdır. Hiçbir zaman bir başkasına tüm benliğimizle güvenmemek gerekiyor, çünkü kimse kimseye tüm benliğiyle görünmez. İnsan hatalarla dolu, duygularına çok çabuk esir olandır. Alışmışız! herkesin bizim gibi olmasını, bizim gibi hissetmesini, bizim gibi davranmasını istiyoruz. Ama herkes farklı herkesin ailesi, yetiştiği yer, kapasitesi, kişiliği farklı, böyle olduğu için hiç kimsenin birbirini ötelemeye, dışlamaya hakkı yok. Farklılıklar hayatımıza anlam katar, empati yeteneğimizi geliştirir, bizi

Sevginin açamayacağı kapı yoktur!

Resim
Kıymet bilmek kaybedince arkasından ağlamak değil, yanındayken sımsıkı sarılmaktır. (Hz. Mevlana) Kafalar arasındaki mesafe kısa ise dinleyenin sözlere bile ihtiyacı yoktur, karşısındakinin yüreğini duyar. Eğer bu mesafe fazlaysa hiçbir sözün gücü ona ulaşmaya yetmez. Ne istediğini bilmeyen insanoğlu doyumsuzluğunu aşka da bulaştırıyor. Senin olana sahip çıkmazsan senin olana sahip çıkarlar sana da kaybettiklerini izlemek kalır. Çok mükemmeliyetçi olmak bazen gerçeklerin ucunu kaçırmak gibidir. Bu yüzden de aradığımız gibi birisini bulamayabiliriz. Nasıl ben mükemmel değilsem başkaları da mükemmel değil. Karşımızdaki insanı hatalarıyla kabul etmediğimiz sürece mutlu olmak mümkün değil. Nesimi'ye sormuşlar yarin ile hoş musun? Hoş olayım, olmayayım, o yar benim kime ne? Dil ile sevmek ayrı, kalben sevmek ayrı. İnsanın yürek gözü sevgiyi tanır, sözlerin içi boş ise yürek orada bunalır. Dikensiz gül olur mu? Gülü dikeniyle seveceksin ki kıymeti olsun. Evlilik zor ve meşakkatli

Ahenkle Dengele!

Resim
Tüm düzeni sağlayan denge o kadar hassas ki, küçük bir şeyin yokluğu her şeyi mahvediyor. Denge, konsantrasyon, gerçekten istemek insan beyninin gücü. Hayatın kanunu denge ne fazla, ne eksik, orta kıvam olmalı, her şey en ufak bir dengesizlikte alt üst olur çünkü. Hiçbir şeyi küçümsememek gerek bazen insanı hayatta tutan küçücük bir nedendir. Bütün mesele ahengi bularak dengeyi sağlamak. Sabırla, azimle ve inanarak inşa etmek. Bir insanın her şey bitti dediği nokta da başlar gerçek yaşamı, yapması zor bozması kolay, dengede de bu böyle. Başkalarını mutlu etmek için kendimizi ne çok harap ediyoruz. Sen bedenini sevmez ve ona hor bakarsan hayatta sana yaptıklarınla uyumlu davranır. Vaktin uçar elde koskoca bir sıfır ile kalır. Ta ki bunun farkına varana kadar. İşte o farkında olmamak kötü olan. Sevdiklerini sonsuz zamana götürmesi ve hayatların yarım kalması. Önce doğurtup sonra da yok eden zamandır. Tıpkı çatlak bardaktaki su gibi içsen de bitecek içmesen de, bari doya doya iç. Yaşa

İçinizdeki devi görün

Resim
Japonya’da bir çocuk 10 yaşlarındayken bir trafik kazası geçirmiş ve sol kolunu kaybetmiş. Oysa çocuğun büyük bir ideali varmış. Büyüyünce iyi bir judo ustası olmak istiyormuş. Sol kolunu kaybetmesiyle bu hayali de yıkılan çocuğun babası, Japonya'nın ünlü bir Judo ustasına giderek yardım istemiş. Usta ertesi günden itibaren tam on yıl boyunca çocuğa tek bir hareket öğretmiş ve her gün bu hareketi çalışmasını istemiş. Çocuk zaman zaman hocasının yanına gitmiş. “Bu hareketi öğrendim başka hareket göstermeyecek misiniz” diye sormuş. Hocanın cevabı “Sen aynı hareketi çalış oğlum. Zamanı gelince yeni harekete geçeriz” olmuş. 2 yıl, 3 yıl, 5 yıl derken çocuk judodaki 10’uncu yılını doldurmuş. Bir gün hocası yanına gelip “Hazır ol” demiş “Seni büyük turnuvaya yazdırdım. Yarın maça çıkacaksın.” Delikanlı şaşırmış. Hem sol kolu yok hem de judoda bildiği tek hareket var. Ünlü judocuların katıldığı turnuvada hiçbir şansının olmayacağını düşünmüş ama hocasına saygısından ses çıkarmamış.

GERÇEK BAYRAM SEVGİDİR

Resim
Mutluluklar küçük ayrıntılarda gizlidir. Biz çocukluğumuzda yaşadığımız bayramları anımsayıp özlemini duyabiliyoruz. Bizim çocuklarımız? Onların böyle anımsadıkları bir çocuklukları olmayacak. Bayramlarımıza, geleneklerimize sahip çıkabilsek keşke ama teknoloji ve geçim dünyasında çok zor. Hiç aklıma gelmezdi o zamanları arayacağım. Bağlılık vardı, masumiyet, sevgi ve saygı vardı, değerlerimizi yavaş yavaş kaybediyoruz. Bayramlaşmaları, el öpmeyi, bayram ziyaretlerini, sabahlarını, mendil içine sıkıştırılmış harçlıklarımızı ve daha neleri özlüyor insan. Her şeyden önce sofraya ailecek oturulur, kalkılırdı. Bu bile özlemek için bir neden. Şimdi hayat şartları annelerin çalışmasını gerektiriyor, çocuklarıyla fazla zaman geçiremiyorlar. Dolayısıyla yokluğunda çocukları sıkılmasın, üzülmesin biraz da vicdan yaparak ne isterlerse onu yapmaya çalışıyorlar. Çocuklar da nasıl olsa istediğimi yapıyor diye daha fazlasını talep ediyor ve istekler yerine geldikçe de mutsuz oluyorlar. Şimdi

Müslümanlıktaki hoşgörünün dibine vurduk

Resim
Mayanda yoksa edep eskiden de olsa yüz yıl sonra da olsa fark etmez edeb kişinin kendisidir. Ramazan da içki içiliyor diye Kore'li bir adamın dükkanına saldırmışlar. Asabilik ve nefret imanın önüne geçmiş. Hiç bir din de zorlama yoktur ve bizim dinimizin temeli de hoşgörüdür. Kendilerine ait kapalı bir mekanda, kimseyi rahatsız etmeyen bu insanlara saldırarak Müslümanlığı kurtardınız bravo sizlere artık bir madalyayı hak ettiniz. İçki içene gösterdiğiniz tepkinin milyon da birini askerimize çuval geçirene, teröriste gösterseydiniz ülke refah içinde olur, insanların kazandığı para size batmaz, dinin arkasına da saklanmak zorunda kalmazdınız. Yabancıların müslümanlardan neden nefret ettiğini çok iyi anlıyorum. Biz hiç bir zaman onların yerine kendimizi koymazken, neden onlar koyup anlamaya çalışsınlar, yapılan o kadar hatadan hangi birine empati yapsınlar. Avrupa ya da gelişmiş ülkeler sınırlarını açsa, bu dincilerden, milliyetçilerden, vatanseverlerden kaçı burada kalır? Si

MEVLANA SU FELSEFESİ

Resim
Bir an için sen su olduğunu düşün. Su denli özel, su denli yararlı ve su denli çok tükenmez. İnanıyorum ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ, ister nehirler dolusu ak, dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın. Yani seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın. Unutma daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin, gürültünün parçası olursun yalnızca. Suyun yanında olanlar suyu en az içenlerdir. Çünkü Su nasılsa burada, gerek yok ki suyu kana kana içmeye diye düşünürler. Tıpkı sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi. Ormandaki hiçbir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye dek. Hepsi hep sabahın en sakin anını bekledi suyun durgun yerlerini bulabilmek için. Gittiler ve sakin sakin gereksinimlerini giderdiler. Onlar için en uygun olan kendi istedikleri zamandı. Sen hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi vazgeçilmez. Ve su gibi yaşam kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol. Su gibi yıkıcı, sürükle

Benim Adım Lady

Resim
Benim Adım Lady; Ne zaman doğduğumu bilmiyorum. Günü saati bile belli değil. Annem farklı babam farklı ırklardan geliyor. Hatırladığım şey dünyaya gözlerimi açtıktan bir süre sonra  bir Alman bayanın beni himayesine aldığı. Annemden ve babamdan ayrıldıktan sonra bana en az onlar kadar şefkat gösterdi. Beni dünya da nasıl ayakta durmam konusunda eğitti. Onu çok üzdüğüm zamanlar oldu. Bilseydim hiç üzmezdim. Sahibim değildi benim hep öyle derdi bana. Ben senin hayattaki en iyi dostunum ve benim korumam altındasın derdi bakışlarıyla. Aynı dili konuşamasakta ben onun ne istediğini gözlerine bakınca anlardım.  Hayattaki en büyük dostumu daha 8 aylık iken hastalıktan dolayı kaybettim. Çok ağladım. Mezarını bana göstermediler. Uzak diyarlarda bir yerde olduğunu biliyorum. Yakın olsa mutlaka kokusunu alır giderdim. 15 gün boyunca orada burada hayatımı sürdürmek için çaba gösterdim. Zordu benim için çünkü koruyucu meleğim yoktu. Aç kaldım, susuz kaldım ama üzüntüm bunlardan daha çok acı ver

Paranı cebinde taşı. Kalbin de değil.!

Resim
Çok zengin ama cimri bir adam, bir bilgenin yanına gidip nasihat almak istedi.  Bilge onu pencerenin yanına götürüp sordu, Pencereye baktığında ne görüyorsun? Yoldan gelip geçen insanlar görüyorum. Bir de yolun kenarında oturmuş dilenen fakir bir adam var. Bilge, başka bir odaya gidip elinde büyük bir aynayla döndü. Peki bu aynaya baktığında ne görüyorsun? Kendimi. Yani artık başkalarını görmüyorsun! Farkında mısın, pencere camı da aynı da maddeden, yani camdan yapılmıştır. Ama aynanın camının üstüne incecik bir gümüş tabakası kaplandığı için, ona baktığında kendinden başkasını göremiyorsun. İşte, insan kalbi de cam gibi aslında şeffaftır, başkalarını görmemize engel değil vesile olur. Onlara merhamet besleriz o zaman. Ama ne zaman ki altın gümüş gibi dünya süsleriyle kalbimizi kaplarsak o zaman sadece kendimizi görürüz. Kalbimizden de merhamet çekilip atılır. Yapman gereken şey kalbini temizlemek. Altınları ve gümüşleri cebinde taşı, kalbinde değil. O zaman bencillikten kurtu

Doğru, her zaman azınlıktadır.

Resim
Almanya’da bir lise müdürü, her eğitim öğretim yılı başında öğretmenlerine şu mektubu gönderirmiş. “Bir toplama kampından sağ kurtulanlardan biriyim. Gözlerim hiçbir insanın görmemesi gereken şeyleri gördü. İyi eğitilmiş ve yetiştirilmiş mühendislerin inşa ettiği gaz odaları, iyi yetiştirilmiş doktorların zehirlediği çocuklar, işini iyi bilen hemşirelerin vurduğu iğnelerle ölen bebekler, lise ve üniversite mezunlarının vurup yaktığı insanlar. Eğitimden bu nedenle kuşku duyuyorum. Sizlerden isteğim şudur.Öğrencilerinizin insan olması için çaba harcayın.Çabalarınız bilgili canavarlar ve becerikli psikopatlar üretmesin. Okuma yazma, matematik, çocuklarınızın daha fazla insan olmasına yardımcı olursa ancak o zaman önem taşır.” Yaşımın ve yaşadıklarımın bana öğrettiklerine her zaman minnet duydum. Zamanla elde edilen bilgi birikimlerini Tecrübe/deneyim olarak adlandırabiliriz. Eğer tecrübelerimizi gelecek kuşaklara  aktarabilirsek hem kalıcılığını, hem de yararını sağlamış oluruz.

Mutluluğun peşinden gitmek...

Resim
500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı.  Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı. Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi.  Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı. Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi.  Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor.  Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir.  Ve insanların yaşam amacı da budur. Mutluluğun peşinden gitmek." Tiffany Moore Ba

Hayat dediğin bir kapıdan giriş, bir kapıdan çıkıştır!

Resim
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış! Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk da dahil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş. Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknem de çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!" Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya i

Einstein'ın İzafiyet Teorisi

Resim
Bu teori oldukça basit. Einstein'ın teorisi, daha sonradan yapılan onlarca deney ile doğruluğu kanıtlanmış iki varsayımda bulunuyor. Işık hızının hiçbir zaman değişmeyeceği ve fizik kurallarının her durumda aynı olduğu. Einstein'ın doğruluğu kanıtlanan ilk varsayımı; Işığı gözlemleyenlerin hızına veya ışığın kendi kaynağının hareketine bakılmaksızın, ışık hızı her gözlemci için aynıdır. İkinci varsayımı; İster hareket eden ister sabit duran bir zemin üzerinde olun, gözlemleyeceğiniz fizik kuralı hiçbir şekilde değişmez. Yapılan tüm deneyler bu iki varsayımın da doğru olduğunu kanıtlamış durumdadır. Bu iki varsayımın doğurduğu sonuç ise Zaman akışının yavaşlaması. İki aynı yaşta insandan birisi uzaya gidiyor ve diğeri dünya da kalıyor. 5 yıl sonra uzaydan gelen 5 yıl yaşlanırken dünya da kalan 110 yaşına geliyor. İkizler Paradoksu olarak bilinen bu durum aslında yalnızca klasik fizikçiler için bir paradokstur. Einstein'a göre bu durumun bir paradoks olmakla uzaktan yak

Kimse kimseyi kaybetmez. Giden başkasını bulur, kalan da kendisini...

Resim
Bazen bilirsiniz tarif edemezsiniz. Belki sizi kimse anlamaz ama yine de anlatmaya çalışırsınız bir umutla. Belki hayatınızda şimdiye kadar her şey ters de gitmiş olabilir. Ama yine de bir umut çocuk gibi  görmediğiniz ama bildiğiniz  tanışmadığınız bu mutluluğa koşarsınız. Bazen hayat keşke yanımda olsa dediklerimizi uzağımıza atarken. Yüzünü bile görmek istemediklerimizi gözümüze sokar. Bazen hayat sinirlerimizi alt üst eden şeyleri. Sabrımızı sınamak istercesine üzerimize gönderir. Neden kimse birlikte yaşamayı öğrenemez.  İnsanların birbirlerine ihtiyaçları varken yokmuş gibi davranır.  Yalnızlık marifet gibi.  Başkasının derdine ortak olmak, çok mu zor. Yanında ağlayana mendil uzatmak, düşeni kaldırmak insanca yaşamak çok mu zor. Ve şimdi uzağınızdadır belki  yanı  başında  olmasını istediğiniz. Ve kim bilir belki de uzağınızda olan senin için en değerli, en özel ve seni en çok anlayandır.  Üzülme sakın neden şimdi yanı başımda değil