Ahenkle Dengele!


Tüm düzeni sağlayan denge o kadar hassas ki, küçük bir şeyin yokluğu her şeyi mahvediyor. Denge, konsantrasyon, gerçekten istemek insan beyninin gücü. Hayatın kanunu denge ne fazla, ne eksik, orta kıvam olmalı, her şey en ufak bir dengesizlikte alt üst olur çünkü. Hiçbir şeyi küçümsememek gerek bazen insanı hayatta tutan küçücük bir nedendir. Bütün mesele ahengi bularak dengeyi sağlamak. Sabırla, azimle ve inanarak inşa etmek. Bir insanın her şey bitti dediği nokta da başlar gerçek yaşamı, yapması zor bozması kolay, dengede de bu böyle.

Başkalarını mutlu etmek için kendimizi ne çok harap ediyoruz. Sen bedenini sevmez ve ona hor bakarsan hayatta sana yaptıklarınla uyumlu davranır. Vaktin uçar elde koskoca bir sıfır ile kalır. Ta ki bunun farkına varana kadar. İşte o farkında olmamak kötü olan. Sevdiklerini sonsuz zamana götürmesi ve hayatların yarım kalması. Önce doğurtup sonra da yok eden zamandır. Tıpkı çatlak bardaktaki su gibi içsen de bitecek içmesen de, bari doya doya iç. Yaşamayı hayatı öğrendiğinde anlıyorsun. Her düştüğünde neden düştüğünü ve bir daha aynı durumla karşılaşırsan daha düşmeden o engeli atlatıyorsun. Bu hem tecrübe hem de yetenek kazandırıyor ve dengeliyor bizi.

Doğruyu kabul etmeyen kişiyle yüzleşsen ne olacak? Yüzsüz her zaman aynıdır, uzak duracaksın böyle insanlardan. İstediğin kadar konuş anlaşamazsın ve diyaloglar zamanla azalır. Sonuçta iyi niyet daima sömürülür. Ne ağlıyana ne de gülene, kimseye inanma, herkes iki yüzlü olmuş, kim dost kim düşman belli değil. Kaybettiğimiz en önemli şey sağlığımızdır. En çok sevdiğimiz olmazsa ben de yok olurum, ölürüm dediğimiz nice değerleri üç gün sonra unutuyoruz. Önemli olan bizim için vazgeçilmez olan değerlerin kaybetmeden kıymetlerini bilmek. İnsan mutlu olduğu şeyleri unutabilir ama omuzunda ağladığı kişiyi unutmaz, insanları yakınlaştıran mutluluktan çok ortak sıkıntılardır. Herkes tek başına ölüyor. Eğer birileri için bir şey ifade ediyorsan, birilerine yardım etmişsen yada birilerini sevdiysen, tek bir kişi bile seni hatırlıyorsa belki de aslında hiç ölmezsin. Ve belki bu bir son değildir.

Bazen yaşanmışlıklar, anlaşılamamışlıklar ve insanlara karşı derin kırgınlıklar vardır, öfke içimizdeki birikimlerin dışa vurumudur. İnsan nereye giderse gitsin iç huzuru yoksa mutlu olamaz. Huzur bulunduğumuz yerde değil kendi içimizdedir. Değişebilmek de bir değişimdir, gelişimdir. İçinde yeterince ışığı olan insanlar da karışır kalabalığa. Aydınlanmak için değil aydınlatmak için.

HÜLYA ÇAKICI 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir