Kayıtlar

İkna olmadan ikna edebilen politikacıdır!

Resim
Adaletin gücü bittiğinde gücün adaleti başlar. Öyle bir zamandayız ki nereden geldiğimizi, nasıl geldiğimizi bilmeden yaşıyoruz, biraz zorluğu aşıp rahata kavuşunca geçmişimizi unutup hırsımızla gözümüzü kör ediyoruz. Siyaset inançlarınızla oynamayı sever kullanır, yönetir. Bundan dolayı siyasetçi değil devlet adamı yetiştirmeli ülkeler kendi çıkarlarını görüp kollayan. İkna olmadan ikna edebilen politikacıdır. İkna olup ikna edemeyen dincidir. İkna olup ikna edebilen matematikçidir.İkna olmayan, ikna edeni de, ikna olanı da cahil gören ve ikna olmayı yanlış bulana da Felsefeci denir. Genel olarak birini ikna etmeye ne kadar çabalarsan onda o ölçüde direnç yaratırsın. Fikrini değiştirmesini ne kadar istersen o kadar az değiştirir. Fizikçiler bunun uzun zamandır farkındalar (dinamik yasası). Bu bağlamda Isaac Newton bir madde üzerinde belli yoğunluktan bir kuvvet uygularsan bunun aynı yoğunluktan zıt bir kuvvet yaratacağını kanıtladı. Dünyayı allak bullak eden batılı emperyal

Dinin ticarete dönüştürüldüğü yer...

Resim
"Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar." (Yasin Suresi 21. Ayet) Belki en fazla para karşılığı okunan suredir Yasin Suresi. Bu ayeti en çok okuyanlarda defalarca umreye giden Müslümanlardır. Allah dedi ki; benden başkasına tapmayın. Allah'ın sınava tabi tuttuğu başkasından dilek dilenir mi, hepsi Allah'ın kulu ne dileyebilirsiniz ki? Allah'tan başka kimseden bir şey istenmez, şirktir.  Din ahlaklı olmaya yönlendirir ve güzel ahlakı tamamlar. İlerde bekleyen değişimler mutlaka olacaktır ve inandığımız bir çok şeye inanmaz hale gelebiliriz. Bilinç ve sorguyla ilerleyerek akılla kalbin dengesini kurabiliriz. Hiçbir şeyi sonsuz düşünmek olası değil, sonsuzluk kendini açığa vurmak için biçim almak zorunda, düşünce nasıl sözde bütünlüğe ererse sonsuzlukta ancak biçiminde gerçekleşir. Anlama çabaları ve bu çabaların hangisinin daha kuvvetli olup olmadığının aksine önemli olan insanın yaşantısıdır. Din insanın alg

İş kişinin kendisinde başlar ve biter!

Resim
Doğruluk kendine saygısı olanların ilkesidir. Doğru doğrularla anlatılırsa gerçeğe ulaşmakta kolaylaşır. En derin karanlıklar bile küçük bir ışık tarafından yok edilir. Aynı şekilde sıkıntılar ve hatta derin depresyonlar küçük bir umut ışığıyla dağıtılabilir. Sonuçta aydınlıklara karanlıklardan geçerek ulaşılır, karanlık ne kadar koyu olursa olsun insanın bilgisi koyu karanlığı mutlaka aydınlığa, ışığa kavuşturacaktır bunun içinde bir güneşe ihtiyacımız vardır. İnsan insanı hor görmeye başlayınca bozulmaya başladı düzen. İnsan kendisini bilir, ağzından çıkan doğru mu, yanlış mı? Ve bazen kendisini, bazen de karşısındaki inandırmak için umursamayan, ilgilenmeyen birisi olur. Sonuç olarak kendisine inanıyorsa başkalarının kendisine inanıp inanmaması hiç önemli değildir. Sorun samimiyetsiz samimiyetlerden çok, samimiyetsizleri samimi zanneden insanlarda. Kırılan yapıştırıldığında nasıl eskisi gibi olmuyorsa, ne kadar mükemmel yapıştırırsanız yapıştırın o izlerin orada olduğunu bil

Gördüğünüz ben, baktığınız sizsiniz...

Resim
Dedim: Çok yalnızım. Dedi: Ben sana çok yakınım (Bakara 186). Dedim: Bunca günahım var hangisinin tövbesini yapayım. Dedi: Allah bütün günahları bağışlayandır (Zümer 53). Dedim: Yine bağışlar mısın? Dedi: Allah'tan başka günahları bağışlayacak olan yoktur (ali-imran 135). Dedim: Rabbim benim senden başka kimim var? Dedi: Allah kuluna kafi değil mi? (Zümer 36). Açlığa sabredersin adı "oruç" olur. Acıya sabredersin adı "metanet" olur. İnsanlara sabredersin adı "hoşgörü" olur. Dileğe sabredersin adı "dua" olur. Duygulara sabredersin adı "gözyaşı" olur. Özleme sabredersin adı "hasret" olur. Sevgiye sabredersin adı "aşk" olur. (MEVLANA) Dilin kıymetini “ârif” olandan, Gözün kıymetini “âmâ” olandan, Sözün kıymetini “lâl” olandan, Ekmeğin kıymetini “aç” olandan, Aşkın kıymetini “hiç” olandan öğren! (Şems-i Tebrizi) Hak şerleri hayr eyler... Zannetme ki gayr eyler... Arif anı seyreyler... Mevla g

'KOT' Efsanelerin gizli yüzleri...

Resim
Dilimize "kot pantolon" olarak yerleşmiş olan terimdeki "kot" kelimesinin, kumaşın yada pantolonun cinsiyle ilgisi olmayıp, Muhteşem Kot'un, 1940'ta Fransa'da blue jeanle tanışıp, Türkiye'ye dönüşünde burada üretmeye başladığı bu pantolonları kendi soyadı olan "KOT" ismiyle markalaştırmasından ibaret. 1992'ye kadar işin başındaki oğul Aytaç Kot'un, bunun sadece kendilerine ait bir pantolon markası olduğu ve diğer blue jean'lere kot denmemesi konusundaki türlü girişimleri sonuç vermemiş. Aynı her tür ve marka kağıt mendili "Bir selpak alabilir miyim?" şeklinde istememiz gibi. Blucin yapımında kullanılan kaba pamuklu kumaşa verilen denim adı da Fransanın Nimes kentinden alınmadır. Bu kentte İş giysisi olarak dokunan bu kumaş 400 yıldan bu yana "de Nimes" (Nimes'den) sözcüğü yuvarlanarak 'Denim" olmuş. Kumaşı çözgü ipliği beyaz, atkı ipliği indigo mavisi iken Genes (Cenova) kentinde dokunan ve

Göksel Çaydanlık

Resim
Russell'ın çaydanlığı diğer bir adıyla göksel çaydanlık, filozof Bertrand Russell tarafından dinlerin yanlışlanamaz savlarının yanlışlanması görevinin kuşkuculara düştüğü görüşünü çürütmek amacıyla ileri sürülen bir benzeşim. Illustrated dergisinin 1952'de içeriğine kattığı (hiç yayımlamadığı) "Bir Tanrı var mı?" isimli makalesinde Russell şöyle yazmış; Eğer ben Dünya ve Mars arasında eliptik bir yörüngede güneşin etrafında dönen Çin seramiği bir çaydanlık olduğunu öne sürseydim ve bu çaydanlığın en güçlü teleskoplarımızla bile tespit edilemeyecek kadar küçük olduğunu ekleyecek kadar da dikkatli olsaydım kimse bu görüşümün tersini kanıtlayamazdı. Ama devam edip de bu savımın yanlışlanamaz nitelikte oluşundan dolayı insan aklının ondan kuşku duymasının kabul edilemez bir küstahlık olacağını söyleseydim herkes haklı olarak saçmaladığımı düşünürdü. Ancak eğer böyle bir çaydanlığın varlığı eski kitaplarca onaylansaydı her Pazar günü kilisede kutsal gerçeklik olarak ö

Son karedir hafızalarda kalan

Resim
Birine en son davranışınız onda bıraktığınız son karedir. Birinin kalbini kırmadan önce iki kere düşünün. Üstelik o kişi sıradan biri olmamışsa hayatınızda, son fotoğrafınız noktayı nasıl koyduğunuzdur çünkü. Söylenenleri doğru duyup, duyduklarını doğru tatbik edenlerden olmalı ve öyle kalmalı hafızalarda. Bir bakış, bir gülüş, söylenen bir söz belki yıllarca unutulmaz, belki başkaları için anlamsız gelen sizin için bir ömürdür. İyi bir insan kendine yapılan iyiliği unutmaz ama yapılan kötülüğü hiç ama hiç unutmaz bu da unutulmamalı hiçbir zaman. Geçmişte yapılanlarla gelecekte karşılaşmamak için aynı şeylere tekrar güvenmemek gerekir. Bir insanın kendine yaptığı kötülüğü yedi cihan bir araya gelse yapamazmış. Anı yaşarken görmezmiş gözler de yaz da kışı, kışta yazı yaşarmış. Geçmişi kendi şartlarında değerlendirmekten başka seçeneğimiz yok. Geçmişi değerlendirmek başka, suçlama çabası içinde olmak başkadır. Geçmişi suçlamak bugünkü beceriksizliğimizi temize çıkarmak acizliği olm