Kayıtlar

Modern İnsanın Problemi

Resim
Modern insanın en büyük problemi yaşama amacını kaybetmiş olmasıdır. Bir çok kez kendisini ben ne yapıyorum diye sorgularken bulur ve sürekli bir koşuşturma, sürekli bir yaşam mücadelesi neye yetişmeye çalışıyorum olayım ne der kendi kendine. Günümüzde her şeyin hızlı ve tüketime yönelik olması, fazla toplumsallığın bireyselliği yok etmesi, çağımızın yükselen değerleri bireyciliği öne çıkararak bireyi yok etmiştir. Dolayısıyla bireylerden oluşan bir toplum yok, kalabalıklar var. Yalnız kalabalıklar. Kendi topluluklarını yaratıp kendilerini X marka ürünü tüketenler diye tanımlıyor ve bunlara göre dostluk ve düşmanlıklar icat ediyorlar. Artık hayat felsefesi tüketmek için tükenmek oldu. Gelişen teknoloji insanın bireysel özgürlüklerini yok ediyor, sürekli çevrim içi olma çabası çevrim içi olmazsak veya çevrim içi olup ta cevap vermediğinde lince uğrama durumları vs. gibi yani bireysel özgürlüklerimizi yalnız kalmamak ve toplumsallık için yok ettik. Şikayetler, tespitler aynı ama

Bilmek Zor Geliyor

Resim
Bilmek zor geliyor. Çünkü bilmek için araştırmak gerekiyor, araştırmak içinde çalışmak. Oysa başkalarının oluşturduğu ideolojilere, kalıplara uyarak çaba sarf etmeden doğru davrandığımızı düşünüp kendimizi güvende hissetmek ne kadar kolay. Böylece de toplumdan dışlanmadığımız için daha huzurlu hissediyoruz. Ama toplum dediğimiz şey de bizim gibi insanlardan oluşuyor ve ideolojiler sadece sayılı insanlar tarafından oluşturulup, bilmek istemeyen insanlar tarafından yaygınlaştırılıyor. Soru üretmek demek yanıt arama sorumluluğunu da almak demektir. Yanıtını bulduğun soru ve sorunun çözümünü eyleme dökmek demektir. Önemli olan anlayacak olan kişinin anlama kapasitesi. Tabi başka etkileyici faktörler de olabilir ama insanları reel hayatta çözmüş biri, görmüş geçirmiş biri tutarlı bir şekilde yorumlayıp doğru bir tahminde bulunabilir, diğer taraftan kendisini açıkça izah eden bir insanı konu hakkında bilgisiz biri doğru şekilde tanımlayamayabilir. Herkes kendine göre haklıdır, hiçk

Verilen Önem Zamanı Dengeler!

Resim
Verilen önem zamanı dengeler. Anı yaşamak ve yaşatmak en önemlisi, saygıya değer vermeli ve ruhu incitmemeli. Her insan övgü, ilgi ve sevgiyle büyür, gelişir, yaşar çünkü. Önce ben diyebilmek gerekli sağlıklı, kaliteli ve mutlu bir yaşam için. Başkalarını mutlu edeceğiz derken hep kendimizden geçtik. Kendine bakmadan, kendini mutlu etmeden, başkaları için çalışıp çabalar sonra yorulursun, bir el beklersin, anlaşılmak istersin, buna ihtiyacın vardır sonra çalışıp, çabalayıp mutlu ettiklerin, gözünden sakındıkların seni ilk mutsuzluğa iten olurlar. Başkasına bel bağlamak peşinen yıkılmaktır, bu dünya ayakta kalabilenler için dünyadır. Çoğumuzun en güzel düşleri yarım kalıyor, gençlik heba oluyor, ailevi sorunlar, ülke gündemi, siyaseti ve yaşam derdi derken istemediğimiz bir hayatın ortasında yer alıyoruz. Güzel günlerin geleceğini umut ederek şimdiki günleri tüketiyoruz. Zaman bir noktadan sonra rutine biniyor. Hatalarla aylar, yıllar nasıl geçiyor anlamıyorsunuz bile, sadece sa

İnsanların Yerini Robotlar Alırsa...

Resim
Bazı işlerde insanların yerini robotlar alırsa ekonomik sistem bizi besler mi? Devletin gelir dağılımı önemli şimdi olduğu gibi emeklisini ikinci bir işte çalıştırmaya mecbur bırakırsa beslemez. Sistem insanları düşünmez kendi cebini düşünür. Böylece filmlerde gördüğümüz insan robot savaşları başlar, aç kalan insan ise şiddete meyillidir. İnsanlar çalışamazsa ellerinde paraları da olmaz, elinde para olmayan insan robotların ürettiği ürünü alamaz, alıcısı olmayan bir ürünü üretmek mantıklı değildir. Tüketici olmazsa üreticide olmaz. Bir çok ihtimal var ama planlı hareket edilirse herkese yetecek yer var dünyada. Yada güçlüler kendi aralarında anlaşıp kendileri dışında kim varsa herkesi öldürür dünyada bu güçlü insanlara () kalır. Böyle bir durumda can sıkıntısı nedeniyle insanların ne yapacağı bilime, sanata, kültüre meraklı, tok insanlar olursa pek sorun olmaz ama şiddete meyilli savaşçı insanlar olursa bir de devletler bu insanları doyuracak şartları oluşturmazsa sıkıntı ora

Finlandiya Türkiye Eğitim Sistemi

Resim
Finlandiya'nın şansı Ortadoğu'da olmayışı. Bütün emperyalist ülkelerin sömürmek için binlerce km'den gelerek buraya üşüştüğü, iç işlerine sürekli müdahale edilen, sürekli kargaşa ve terör ortamında tutulan, içinde binlerce haini bulunan bir Ortadoğu ülkesi olsaydı bunu yapabilir miydi? Finlandiya'nın beşbuçuk milyon nüfusu var. Türkiye'de ise sadece onsekiz milyon öğrenci var, eğitim sisteminin 20 / 30 yaş arasına yansıması nasıl, bizdeki kötülükler onlarda yok iyi analiz etmek gerekiyor. Doğru eğitim sisteminin uygulanması için öncelikle ahlaklı insan yetiştirmek gerekir. Son yıllarda artık sayısını bilmediğimiz kadar eğitim sistemimiz değişti. Finlandiyalıların merkezlerinde mutlu insan olma odaklı devlet sistemi var, bizde ise kutsal devlet sistemi var. Onlarda özgüven, bizde kaygı var. Onlarda tabulardan uzak özgür düşünen bireyler yetişirken bizde toplumsal geleneklere bağlı tabuların esiri bireyler yetişiyor. Onlar bilim adamı yetiştirir, biz film adam

Ruhunda bir kalitelisi var...

Resim
Ruhunda bir kalitelisi var. Okumuşlukla, statüyle, zenginlikle, aile yapısıyla, yaşadığı çevreyle de alakalı değil bu, çok farklı bir ambiyans ruh kalitesi. Bu kısacık hayatımızda kimsenin ego tatmini yapacağı insan olmayın bırakın gitsinler. Erkeğiyle, kadınıyla karakteri sürekli değişken insanlarla dolu ülkemiz. Hak ettiklerini yapıp ait oldukları yere yollayın. Sonraki vefasızlıklara karşı güç kazandırır, ders ve tecrübe edinir, aynı şeyleri tekrar yaşamamak adına bir nevi koruma mekanizması geliştirirsiniz. Bu durum insanlara gereğinden fazla anlam yüklememeyi de öğretir. İnsanların içi okunmuyor ki anlaşılsın. Kimisi duygularını konuşarak anlatarak gösterir, kimi susarak anlatmaya çalışır, insandan insana değişir. Bu değişkenlik o insanın duygulu veya duygusuz olduğunu göstermez. Değer vermek ile değeri ayırt edememe zayıflığımız, varlığımızı cismimizle tanımlama acizliğimiz. Kendini sevmezsen kimse seni sevmez, kendine kıymet vermezsen kimse sana kıymet vermez. Bazen an

O zaman sahne...

Resim
Hepimiz birbirimizin hayatındaki oyunculardan ibaretiz, oynanan dev bir oyunun içinde oyun oynadığımızdan habersiz. Bazen rollerimizi kendimiz seçmesekte güzel oynamaya çalışıyoruz. Roller mecburen biraz izole edilmiş ama bunların kombinasyonları da var yaşamda belki asıl incelenmesi gerekende bunlar. İnsan ömrü içinde bir kalıpta kendisini sabitleyebilir mi? Yaşam yolunda daha iyiye, daha güzele doğru yol almak ümidi ile yolculuğuna devam edebilir mi? Biteceğini bildiğimiz halde bitmeyecek sandığımız, yaşayanların özgür, mutlu olabileceği, araştıran, sorgulayan, sağlıklı bir dünyada yaşayabilir mi? Hayatımız bir tiyatro sahnesiyse eğer baş oyuncusu da biz olunca yaşadığımız şeyler, tercihlerimiz iyiden güzelden yana olmalı. Rolümüz ne olursa olsun dürüstlük, iyi niyet, üretkenlik içermeli ki, sahneden arkamızda güzel izler bırakarak ayrılalım. Yüzde doksan arka fon filmin sonunu tahmin ettirir. Doğduğumuz ortam belli bir yaşa kadar etkilidir, hayatın akışında kimi yaşananlar d