Kayıtlar

Eğitim düzeyi ile nüfus yapısı arasındaki ilişki...

Resim
Eğitim düzeyi ile nüfus yapısı ters orantılıdır. Eğitimin arttığı yerde nüfusun azalması büyük olasılık çünkü eğitimli insanlar topluma yararlı bireyler yetiştirmenin zor olduğunu bilir ve bunun için bakabileceği kadar çocuk sahibi olurlar. Eğitim arttıkça nüfus kontrollü olarak artar, eğitim düştükçe nüfus kontrolsüz şekilde artış gösterir. Eğitimli insanlar çocuk yaparken düşünürler, çocuğunun geleceğini, maddi açıdan çocuğa verebileceklerini bu yüzden fazla çocuk değil bakabilecek, eğitebilecek kadar çocuk yaparlar. Bunu gelişmiş ülkeler ve geri kalmış ülkelere bakarakta anlayabiliriz. Biri yükseldikçe diğeri düşer. Allah nasibini verir diyerek gelir ve gider hesabı yapmadan düzine şeklinde çocuk yapıp sonra onları fakirlik, sefalet, rezillik içinde yaşatmak ancak cahil insanların yapacağı şeylerdir. Hayat koşulları içerisinde eğitim ve toplumun refah düzeyi gibi konuları barındırır. Dolayısıyla sadece eğitim konusunu baz alarak karşılaştırmak doğru olmayacaktır. Eğitim va

Affet Ve Vazgeç...

Resim
Affetmek yüreğinde artık onu taşımamaktır. Vazgeçen insan mutludur. Affetmeyi gerektiren kusur güveni sarsar. Güven duygusu yoksa huzurda zor bulunur, hep şüphe, hep acaba mı demektense vazgeçmek en iyisidir. Affetmeden vazgeçtiğinde ise hatırlayıp üzülürsün. En iyisi affet ve vazgeç. Sal ipini gitsin. Affetmek barışmak değil, affetmek özgürlüktür. Bugüne kadar yapılan yanlışları affettikten sonra o insanların çoğunun üstünü çizmişimdir. Ne kalmayı, ne gitmeyi beceremiyor, sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz. Çünkü mutsuzuz, mutsuzluk bir uzvumuz gibi olmuş, çünkü umutsuzuz. Hemen hiçbir şeyin iyi yanını göremiyoruz çünkü artık bakmayı dahi tercih etmiyoruz. Üstelik sonsuz yaşam, sonsuz güç, sonsuz kaynak sonrası tatminsizlikten falan da değil bu. Ülkenin ekonomik çöküşü, toplumun ruhsal çöküşünün yanında daha çözülebilir bir sorun gibi geliyor. Kocaman bir mutsuzlar ülkesi olduk, sanki yaşamıyor sadece hayatta kalıyoruz. Kendimizden vazgeçmişiz yani, başkasına sıra gelmiyor. İnsa

Dünyada Her Dokuz Kişiden Biri Aç

Resim
BM'ye göre her 9 kişiden birisi yetersiz besleniyor. Yani her 9 kişiden birinin hakkını zenginler yiyor, yani şirketler, yani küresel güçler, yani yetersiz beslenme değil. Emperyalistler insanları sömürmeyi bırakırsalar insanlar da daha güzel hayatlar yaşayabilir. Yapılan araştırmalara göre silahlara harcanan para ile dünyada en az on yıl hiç aç insan kalmazmış. Açlığı BM bilimsel olarak açıklamış. O halde aşırı beslenen Emperyalistler, Suudi Arabistan, vs. körfez ülkesinin özellikle yetersiz beslenen Afrika ülkelerine fonlama yapmaları gerekmez mi? Böylece obezitenin verdiği zararlardan da bir ölçüde kurtulmuş olurlar. Nedense ülkeler savaşmak ve ibadethane açmak için parayı bulabiliyor ama fakir ülkelere yardım için para ve gıda bulamıyorlar. İnsanlığın doğduğu bir medeniyetler beşiğidir Afrika. İnsanlık bu kıta da ortaya çıkmış ve uzunca bir süreçten sonra diğer kıtalara yayılmıştır. Afrika'da tedavisi olmayan bir çok hastalık ortaya çıkmış ama buna sebep Afrika kı

Dünya Romantik Değil...

Resim
Dünya romantik değil, aşkın dünyası hayal meyal, aldatan aşk değil insan, bu yüzden hep cesurların işi olmuş aşk. Ne kadar cesur davranırsa hayatının o denli genişlediğini, ne kadar korkak davranırsa hayatının o denli daraldığını insan çok sonra anlıyor. Biriyle kocaman bir zamanı harcayıp sonra onun tamamen bir yabancı olduğunu öğrenmek ise en büyük kayıp oluyor. Hayatın tekrarı yok, zaman boşluk kabul etmiyor. Sizin ihmal ettiğiniz yeri başkaları ihlal ediyor. İnsanlar birbirlerine çok kolay ulaştığı için çokta kolay harcıyor. Gidenin yerine yenisini hemen buluyorlar (eş, dost, sevgili, akraba, arkadaş) ve kısa zamanda çok insana uğrak yeri oluyorlar, bu yüzden ilişkiler daha sığ, insanlar hata konusunda daha özensiz. Affetmek sürekli size yapılan haksızlığa, yanlışa kredi vermek, hak ediyorsun demektir. Kasıtlı, bilerek, bencilce kıranları affetmek kolay mı? Affetmeye gerek var mı? Affetmeye çalışırken karşıdaki aynı hatayı sürekli yapıyorsa, bu hatalara devam eden insan

Kimine Çok Kimine Yok

Resim
Adaletsiz dünya yüzümüze vuruyor adaletsizliğini kimine çok, kimine yok. İnsanların çıkar mantığı kültürler ile beslendiğinden kişilik toplumsal, maddi, manevi çıkarlar çerçevesinde oluşuyor. Fakirler olmasa bizi kim yönetecek? Zengin nasıl daha zengin olacak? Onları başımıza kim seçecek? Fakir, fukara, yoksul olsun ki, karın tokluğuna çalışsın. Aslında yoksulluk yaşayanların değil, yaşatanların sorunu olmalı. Üretimde çalışanlar iyi şartlarda mı çalışıyorlar, haklarını gaspetmiyor mu patronları? Biri üretecek, diğeri villada keyif yapacak, ona keyif yaptıran da üretimde bulunan. Bu iki olgu arasında her iki aşırı uçtan da uzak olmalı. Zengin fakirin sırtından para kazanarak zengin oluyor, adaletsizliğin bir örneği sistemin kötü ilerleyişi, yaradılış da hepimiz eşitiz ama işin içine para girince çalışan değil çalıştıran olmak istiyoruz. Herkesin çalışarak kazanması, insanların kendini gururlu, mutlu hissetmesi gerekiyor ki, toplumca refaha erişebilelim. Buna da iş imkanları

Bu Devirde Farklı Olmak Suç...

Resim
Farklıysan ilk seni görür ve ilk seni yok etmek isterler. Doğru olanı yapıyor olsan bile farklıysan dışlanırsın. Temiz kalmanın ayıplandığı kirli bir medeniyet. Topluluğu kirleten kötü insanlar temiz ve masum insanları aralarında istemezler. Bu yüzden onları suçlu olarak görürler. "Vardığın yer körse şaşı bakacaksın" derler. İkiyüzlü bir toplumda doğru olursan suçlusun. İyilerin, temiz insanların kabul edilmediği bir devirdeyiz, herkes nerede bir çıkar varsa orada, kalbinde kötülük olmayan, doğru yoldan ayrılmayan düzgün karakterli kişileri daima dışlarlar. İnsanların geneli kötüdür bu yüzden iyi olanlar genellikle yanlızdır. Bir yanlışı çoğunluk yapınca doğru yanlış gibi gösterilir. Anormal olan çoğunlukta ise normaller anormal olarak kabul edilir. Doğru azınlıkta ise yanlış haklı ve doğru kabul edilir. Çoğunluğun anormal olduğu yerde anormal normal olur, azınlık olan normal ise anormal olur. Kimse kendi yanlışını kabul etmez oysa doğru bir tanedir. Ne kadar doğr

Kapatın Kapıları Evde Yokuz...

Resim
Ortadoğu'nun derdini Türkiye üstlenmek zorunda mı? Bizim problemlerimiz yok mu? Suriye'nin nüfusu ne kadar? Hepsi zaten Suriye'yi terk etmedi mi? Peki geride kalanlar kim? Şimdi gelecek olanlar kim? Terörist gruplar. Suriye'den ülkemize 4 milyon mülteci girdi, 45 milyar dolar para harcadık, 2 milyon mülteci de yolda. Kendi insanımıza bakacak kadar aciz ama dışarıdan gelenlere kucak açıp, bağrımıza basacak kadar şevkatli bir ülkeyiz. Gün gelecek kendi ülkemizde sığınmacı konumuna düşecez. Memleket iyice çığırından çıkacak o zaman bizi kim kabul edecek. Sınırı kapatıp önlem alın, İran'a, Katar'a, Arabistan'a, Kuveyt'e vs. gitsinler. Neden biz? Neden Avrupa? Sınır yol geçen hanı değil, alırsınız gereken önlemleri geldikleri gibi de dönerler. Sokaklar Suriyeli, Afgan, Gürcü, Bulgar, Azeri, Nepal, Kenya, Özbek, Kazak, Kırgız vs. dolu hiç kimse de demiyor ki bunlar burada ne yapıyor? Peki biz bu ülkenin çalışıp vergi veren vatandaşları olarak azınl