Yaşamın Tılsımlı Adaleti Var



Bazı hastalıkların ilacı vardır ama her ilaç her hastalığa iyi gelmez. Zaman da öyledir bazen acıyı dindirir, sabrı kuvvetlendirir, bazen de tam tersini yapar. Tabii olaylara göre ilaç mı, değil mi değişir, çünkü zaman kabullenmektir, unutmak değil. İnsan korktuğu şeylerle imtihan olur, korktuğu da başına gelir derler. O yüzden her şeyi akışına bırakmak en güzeli. Bazı sorunları çözmek bize bağlı olmadığı halde çözmek için kendimizi parçalamak yerine bırakalım çözüleceği varsa çözülsün. Yoksa hayat bizimle dalga geçmeye devam eder. Biz hayatla dalga geçelim ve hayatın tadına vararak yaşayalım. Biz de, bizi sevenler de mutlu olsun.

Zamanı gelince değişecek diye hayatı ertelemek saçma. Kimse kimseye uyum sağlamak, boyun eğmek zorunda değil ve silvrilmeye de gerek yok ki mutlu olabilelim. Koşulları düşünme, hayalini kovala, denemekten vazgeçme ki, akıl zora gelirse öfke ininden çıkar. Amaçlarımızın kapılarında kilit yok sadece kapalı, ufak bir itişle açma cesareti istiyor ve kimbilir belki kapı bile yoktur da kapalı olma hissi vardır. Hayallerimizin bizi ayakta tuttuğu bir gerçek ama çok daha kısa süreli hedefler koyup ufaktan bir şeyler yapmaya başlamak bence çok daha tatmin edici sonuçlar almamızı sağlayacaktır.

Saygı kayığına binmeden sevgi denizi geçilmezmiş. Zamanı gelince değişecek olan şey ne? Sonuçta içinde bulunduğumuz kabın etrafını saran çevreden radikal bir karar almadığımız sürece kaçıp ayrılamayız. Kaçtığımız yerde de yeni bir bir başlangıç yapmaya çalışırken, oluşturacağımız yeni çevre de pek farklı olmayacak ve bu böyle devam edecek. Belki neden zevk aldığımızı bulup ona vakit ayırmak bir çözüm olabilir, çünkü uğraşlar bizi her zaman zinde ve canlı kılıyor. Hayat ve yaşam her saniyesiyle ayrı bir ders. Kimse kimseye benzemiyor. Herkes kendine özgü gülüşüyle, duruşuyla, konuşmasıyla farklı, benden bir tane daha yok, senden bir tane daha yok.

Yürürken kafan arkaya dönükse düşmemen de imkansız. Yani geçmişi düşünerek yaşarsak mutlu olmak imkansız. Yarını da bilmeden yaşıyoruz ama bir senaryo var, oyuncular bizleriz, verilen rolü oynuyoruz ve bunu filmin sonunu bilmeden yapıyoruz. Bazen kendisi, bazen de etkenler tarafından zorlaşıyor yaşantımız. Bunun için zorlukları aşmak zorundayız, hayat çok kısa ve bu hayattan ölü çıkıyoruz. Fazla da zorlamamak lazım ama bakmak değil, görmek de lazım. İyisiyle, kötüsüyle hayattaki en büyük başarı öğrenmek ve gelişmek. Ben hiç pes etmedim ama doğruyu söylemek gerekirse yoruldum. Zor günlerimi yalnız atlattığım için olsa gerek, şimdi hiçbir şeyin eksikliğini hissetmiyorum. İnsan artık kendi kendini dost ediniyor. Ruhun bedene hapis oluşu belki de özgürlüğe böylesine tutkun, derinliğe muhtaç, uzaklara hasret kıldı yüreklerimizi. Geçiyor zaman nasıl geçtiğini anlamadan, biz istemeden kaybediyor zaman, öyle uzun uzadıya yaşayamadan.

HÜLYA ÇAKICI

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süleyman Demirel'den bir fıkra ile günümüz :)

Ayağınızdaki 6 Güçlü Nokta

Hayat Kişiye Özeldir