Kayıtlar

insanlar etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ölüm kaçınılmazsa, yaşamakta gerçek...

Resim
İstemsiz bir şekilde yaşama içgüdümüz bir yere kadar yoğun şekilde bizi hayata bağlar, bunun yanında yaşam özünde insana haz veren bir mecradır bir şekilde istemsiz de olsa umut eder istemsizce üzüldükten sonra mutlu olur, tüm duygular bir şekilde onu bulur ve yaşamı yaşanmaya değer kılar. Var olduğumuz yok olmayacağımızın delilidir. Şu an ki koşulları iyi şekilde değerlendirip yaşarsak hayatı belki fırsata çevirebiliriz ve belki hayat bir fırsatlar silsilesidir. Ölüm dediğimiz son bir anlık ve o an geldiğinde bunu anlamayacağız bile, yaşam ise her anını canlı olarak hissettiğimiz bir mucize dolayısıyla yaşama odaklanmak gerekir. Yok olmak inancında olan bir insan için yaşamak saçma gelir ve bu insan ölene kadar karamsar olur, hırsızlıktan, zinaya, haksızlıktan, öldürmeye kadar akla gelebilecek her şeyi yapabilir çünkü onun inancına göre zaten yok olacaktır. Ölümü bile insanlığın eksik ve hastalıklı bilgi birikimiyle zihnimizde canlandırıyoruz. Durum bu iken kaçınılmaz son diyo

Toplumun Mutluluk Standartları Değişti

Resim
Tükenen her şey ihtiyaç dürtüsünü azaltır, ihtiyaç kalmayınca mutlu da etmez. Mutluluğun bir doyum noktası, bir sınırı olmadığı için insanoğlu hep daha fazlasını ister. Yani mutluluk yüklenen anlama, zamana, mekana, kişilere, şartlara göre değişen bir kavram ölçülebilen bir tanımı yok. Her şeyin bir bitimi var, bugün sevdiğini yarın sevemeyebiliyorsun fikrimce bu yüzden içinde bulunduğumuz anı yaşayıp mutlu olmak gerekir sonuçta mutluluk bir amaç değil, mutlu olmak için bir çaba gerekmiyor, mutluluk anlık bir şey onun için çabaladığımız ve bunu bir amaç olarak gördüğümüz sürece mutsuz olmaya da mahkum oluyoruz. Yaşımız ilerledikçe bizi mutlu eden şeylerin aslında biz onlara anlam yüklediğimiz için mutlu ettiklerini anlıyoruz ve hayata bakış açımız değişiyor, sanki mutluluk bir topa benziyor biraz yuvarlandığında arkasından koşuyor durduğunda ayağımızla tekmeliyoruz. Zaman her şeyi değiştiriyor beni, seni, onu, içi, dışı, kavramları, duyguları... Önceden bizi mutlu eden şeyler

Ahir zamanda dinler...

Resim
Doğru din algısını yakalayabilmek günümüzde zor. Dini alabildiğine oyuncak edip, kendi çıkarlarına göre kullanıp sonra bu yozlaşmadan çıkar elde et, buna bakanlar, dinin gerçek halini bu zannedip dinden uzaklaşıyor. Öyle bir zamanın içindeyiz ki ne kadar doğru ve dolu olursan ol sömürüp boşaltıyorlar. Artan insanların içindeki umutsuzluk ve şer, azalanlar ise umutlar ve iyilik. Doğru olmak ve doğru yaşamak bu ahir zamanda deveye hendek atlatmaktan zor. Hastalık gibi giderek yayılıyor, sadece kalp ve beyinlerimizi değil, tüm hücrelerimizi ele geçiriyor. Bazı Müslümanlarla uğraşılmaz, her kabın şeklini alırlar. Çin'de bir şey olsa Budist köpekler, Afganistan'da bir şey olsa bir kişinin yaptığını İslama mal etmeyin derler. Evrime saldırır başı sıkıştı mı, Kur'an zaten evrimi yalanlamıyor derler. Yabancıların çalışkanlığı, bilimsel çalışmaları vs. ile ilgili bir şey söylense adamlar Kuran'ı uyguluyor derler. En gelişmiş, ahlaklı toplumu göster, biz niye böyle olamıyor

Hayat tüneli...

Resim
Hepimizin iş bulmak için gayret sarf ettiği bulunca da huzursuz olduğu bir süreçteyiz. İnsanların çoğu mutsuz, umutsuz, kaygılı mecburiyet ve yaşam kavgası elini kolunu bağlamış durumda. Hayatın ne olduğu ile ilgili algılarımızı ortalama sıkıntılara denk gelecek seviyede tutarsak belki hayatımız biraz daha iyi olur. İş hayatı da insanı çalıştıkça mutlu edebilir ve insanda daha çok çalışma motivasyonu oluşturabilir. Bu da ancak insanın kendisini tanıması ve bu doğrultuda hayatını şekillendirmesi ile gerçekleşebilir. Hepimizin amacı var, hayattan beklentileri benzer. İyi bir üniversite bitireyim, iyi bir işe gireyim, fırsat olursa yüksek lisans yapayım, araba alayım, evleneyim, ev alayım, çocuk yapayım vs. üç aşağı beş yukarı aynı. Bazı insanların hayatlarında yapabilecekleri ve gerçekleştirebilecekleri sınırlı, ömürleri boyunca kazanabilecekleri para belli. Emek, stres, yaşadığı maddi, manevi, psikolojik yıpranma da çalışılan yerin rahatı ve huzuru için. Kazandığımız para is

Sistemin Kendisi En Büyük Oyun

Resim
Gelecek nelere gebedir bilmiyoruz, hayatın altının üstünden daha iyi olup olmadığını da bilmiyoruz. Sürekli değişime uğrayan bir sistemde depremlerin oluşması, doğanın şekillenmesi, iklimlerin ısınıp soğuması ile sadece dünyamız değil evrende değişime uğruyor. Biz insanlarda bu değişimin içinde gel git olayları gibi çalkalanıyoruz bir ileri, bir geri. Ama doğa insanların tersine çok akıllı, gerektiğinde neyin nasıl yapılacağını çok iyi biliyor. Cennet dediğimiz insanca yaşanan bir dünya olmalı. İnsana fazla iyi değeri yüklüyoruz aslında kötülüğün tek kaynağıdır insan ve evrime yapılmış en büyük tehdittir. Düşünmeden uzaklaştırılmış toplumların işlediği suçlar, bu suçları işleyen yapılar nasıl oluştu önce bunların üzerinde durulmalı. Kimsenin istemeyeceği türden, hangi dine mensup olursa olsun doymak bilmez hırslarıyla insanlara dehşet saçan, savunmasız insanlara saldıranlar. Günümüzde savaşların masumları savaşıp hayatını kaybeden taraf, suçluları ise savaşı başlatıp kazana

Ülkenin geneli depresyonda!

Resim
Kimse mutlu olamaz dünyamızda, bizi mutluluk için tasarlamamışlar. Çünkü gereğinden fazla özlüyoruz dünü. Ülkenin geneli depresyonda. Kimse mutlu değil, kimse kimseye tahammül edemiyor, umut edebilen insan az, çalışma şartları ağır, insanlar katı, hayatı idame etmek yorucu. İnsanlar yalnız ama başkasını hayatına almak için güçleri yok. Şükür etmek için pek çok sebep olsa da yetmiyor. Ne kadar çok şeyin farkına varırsanız, vicdanınız da varsa depresyon kaçınılmaz. Zaten sorgulayan bir beyin eninde sonunda bulunduğu hayatın gerçekleriyle mutsuzluğa sürükleniyor. Dünya üzerindeki mutluluğun hakim olunduğu yerler genellikle ekonomik yönden güçlü ülkelerdir. Bizim toplumumuzun Akdeniz ülkesi oluşu dolayısıyla duygusal olması da bir etken belki mutsuz olmaya. Bir kuşak arabesk filmleri ve müzikleriyle büyüdü, şarkılara ve filmlere ağlayarak yetişti. Günümüzün anne ve babaları o kuşağa ait. Yapılan bir deneyde Vivaldi dinletilen bitkiler ile Arabesk dinletilen bitkiler arasında büyük

Kanunlar Detaylarla İlgilenir!

Resim
Temeli yıkarsan inşaa olmaz. Tesadüf denen bir kavram yoktur. Toplumu topyekun imha etmek illa top ve tüfekle olmaz, zihnine ve algılarına sahip olduğunuz her birey artık kölenizdir. Cehalet yıkılamaz, çünkü ahlakı sahiplenip ahlaksızca saldıran insanlar cahildir. Öyle bir toplum haline geldik ki kendinden olmayana hemen bir yafta yapıştırıyoruz. Kanunlar detaylarla ilgilenmezse gerçekler nasıl ortaya çıkar? Hukuk devletlerinde yargıçlar tarafsız ve adildir o yüzden sabit kalırlar zemine göre oraya buraya oynamazlar. Bir ülkede bağımsız, tek taraflı yargı varsa her şey değişken olabilir. Geniş milletiz mangal gibi yüreğimiz var. Acaba başka bir Türkiye daha yedekte varda bizlerin mi haberi yok. Buna gerçeklerden uzaklaşma deniliyor, kendimizi bir hayalin içinde kaybetmiş ne istediğimizi, nereye gideceğimizi şaşırmış durumdayız. Anlatabilme kapasitesi yada karşı tarafın anlayabilme kapasitesi yetersizdir bazen. Çünkü inanç konusu algıda niyete dayalıdır. Niyetin neyse ona gö

................ bıraktım!

Resim
Öncelikle Allah'a Zamana İnsanları Geçmişi geçmişte Akışına Umut etmeyi Çaba göstermeyi Yarını düşünmeyi Boşa kürek çekmeyi Beni kullanan insanları Öfkelenmeyi Kızmayı Konuşmayı Gereksiz akrabaları Sürekli para isteyenleri Kendime yalan söylemeyi Duygularımı Güvenmeyi Çok iyi insan olmayı İnanmayı Değiştiremediğim şeyleri Değiştirebilme arzusunu Kötü niyetli herkesi İnsanlara güvenmeyi Başkaları için yaşamayı Başkalarını kendimden çok düşünmeyi Başkaları üzülmesin diye onların istedikleri gibi olmayı Üzülmeyi Umutsuzluğu Hayal kırıklığını Güvenmeyi Umut etmeyi Bir şeyler beklemeyi Konuşmayı Susmayı Ağlamayı Tartışmayı Birilerinden bir şeyler beklemeyi Sevmeyi Aşık olmayı Herkes için iyi şeyler istemeyi Gülmeyi Beklemeyi Değer vermeyi Aptallığı Ucuz insanlara fazla değer vermeyi Aldanmaları Olaylara üzülmeyi Hayatımdaki faydasız insanları Hayal etmeyi Alışkanlıklarımı Bırakmayı Hayata dair güzel umutları geride Dünyayı İnsanl

Her şey karşılıklı...

Resim
Dik duranlar hayatı yeterince tanımış, görmüş, geçirmiş ve dik durmak zorunda kalmıştır. Büyüdükçe, olgunlaştıkça, yükseldikçe insanlara saygıdan eğilirler ezik oldukları için değil. Ve bilirler ki kendi ellerinden başka tutunacak el yok nereden ve nasıl bakarsa bakılsınlar. İnsanın annesi bile onu karşılıksız sevmezken bunu bir yabancıdan nasıl bekleriz. İdeal aşk beklentisi buysa hayal kırıklıkları kaçınılmaz ama yine de başka türlüsü kabul edilemez geliyor. Aslında kimse karşısındakini maskesiz görmek istemez, bu çirkinliğe kimse katlanamaz, gerçeğine tahammül edemez. Bir çok insan var ailesine rest çekip ayrı evde yaşayan, birbirlerini yıllardır görmeyen, üç karış toprak, üç kuruş para için birbirini silmiş ebeveyn, evlat ve kardeşler. Tüm iyi şeyleri sadece bir olay silip harcıyor, onlarca yaşanmışlıkları sonlandırabiliyorsun ve buna getirilebilecek bir açıklama yok. Hepimiz bir gün öleceğiz ama hiç ölmeyecekmiş gibi kalp kırmaya, zarar vermeye devam ediyoruz. İnsanlar

Hayatın içinde var, hayatın dışında yok!

Resim
İnsan gerçeklerle yüzleşse bile onu aşacak erdeme henüz sahip değil, çünkü zayıf canlılarız. Çözüm öneremiyorsanız problemin bir parçası olmayın, kendinize saygılı olun yeter. Dönemsel değişen olgular insanı bir yere vardırmıyor, ayrıca sizi anlayabilen bir kitlenin olması gerekiyor. Yarışa aynı pozisyonda başlamış olmanız aynı şartlarda yarışacağınız anlamına gelmez. Bu durumu tam anlamıyla kavramak sürekli algısı değişen bir bilince sahip olduğumuz içinde zordur. Teknik olarak sadece bulunduğumuz an içinde bunu tam olarak anlayabiliriz. Çünkü ben anladım sende anla ihtiyacı insan tarafımızın dışa vurumudur. Algı değiştikçe hayattan algıladığımız her şeyde farklılaşacağı için hayatı da tam anlayamayabiliriz. Yani tam anlamıyla anlamanın ölçüsü yok, hayatın içinde var hayatın dışında yok. İnsanlar farklı kişilik ve görüştedir. Birisi herkesi sevecek, onun kişilik özelliklerine değer verecek diye bir durum yok ki, olması da normal değil zaten. Hepimiz aynı özelliğe farklı değe

Emperyalizm kapitalizmin ilk aşamasıdır!

Resim
Yoksulluğun kaderle bir alakası yok. Dünyadaki yoksulluğun sorumlusu emperyalizm. Emperyalistler sömürdükleri ülkelerin devamlılığı için gelişmesini istemez olabildiğince geri bırakırlar. Emperyalizm kapitalizmin ilk aşamasıdır. Kapitalizmde hakim sınıf burjuvazi yani üretim araçlarının sahipleri zenginlerdir. İnsanlar yaşayabilmek için temel gereksinmelere ihtiyaç duyarlar. Kapitalizmde işçiler üretim araçlarından yoksundur, emeğini satarak burjuvazinin yani zenginlerin fabrikalarında çalışırlar. Temel gereksinmeleri için alın terlerini satar, sömürülürler. Kapitalistler yaşayabilmek için işsiz bir kitle bırakırlar, bütün kapitalist ülkelerde işsizlik vardır. Para biriminin yarattığı esarette refaha ulaşmak için paranın şart koşulmasından dolayı insanlar iyi şartlar altında yaşayabilmek uğruna kapitalizmin mecbur kölesi olup vakitlerinden çaldırıyorlar. Bu durumların düzelmesi ise adil düzen ve yasalarla mümkün ama kapitalizmin ve hukuksuzluğun dibine vuran ülkelerde bu duruml

Bildiklerine çok güvenen geveze olur!

Resim
Kendi başarısızlıklarına çözüm bulamayanların davranışıdır yakınındaki kişinin başarısızlığından keyif almak. Karaktersizliğin bir basamak daha altı olsa gerek bu durum. İnsanların zor zamanları olabilir önemli olan düşeni kaldırmak, zor zamanlarında ona yardım etmek en azından köstek olmamaktır. Cahil ile sohbet etmek güçtür bilene, cahil ne gelirse söyler diline. Sözün gümüş olduğunu bilmeyen sükutun altın olduğunu anlayamaz. Cehalet kadar tehlikeli hiçbir bomba yoktur, insanların başına ne gelirse cahilliği sayesinde gelmiştir, cahil toplum yöneticilerin işine gelir istedikleri gibi at oynatırlar, kandırılması, susturulması kolay olur. Bazı insanlara düşüncesinin yanlış olduğunu anlatmak istediğimizde hemen bizi susturmak için bağırarak konuşurlar böylece haklı görüneceklerini düşünürler. Başkalarını aşağılamaya çalışırken kendilerinin konuşma ve anlama özürlü olduğunun farkında bile olmazlar. Onlara göre herkes aptal ve suçlu onlar her zaman akıllı ve bir numaradır. Kimse

Işık saçan insanlar!

Resim
İyiler asla yıkılmazlar sadece bazen sallanırlar. Ama herkesin o köprüyü görmesini bekleyemeyiz. Öncelikle fikri güzel, eylemi güzel olabilmeli, kendi hayatında figüranlığa soyunanların doğruyu, yanlışı ayırt etmesi biraz zordur. Bazı insanlar vardır ki onlar gerçek birer ışıktırlar ve o ışığı kimse görmek istemez. Görmek istemeyenlerin çoğuda negatif insanlardır, öyle suretleri vardır ki gülümseme içinde, sevimli görünürler. Işık olanın ışığını sünger gibi emerler, asla istemezler ışık saçmasını ve böylece gerçek ışık kapanır, kapattırılır. Gerçek ışık açığa çıkmak, parlamak ister tekrar yine izin vermezler. Işık ister izin verin ışığımı yansıtayım, bakar olmuyor hiç olmayı seçer, hiçlik mertebesi boyutuna erişir, yaşar. Hiç sanılır hiç kimse, öyle görürler, görmek isterler. Bilmezler, bilemezler, bilmek istemezler, bilmemeyi seçerler, o hiç olan bir ışıktır. İnsanın içindeki potansiyeli açığa çıkarması elinde olmuyor bazen ve kendisini insanlara teslim etmek zorunda kalıyor

BEYİN GÖÇÜ

Resim
Ülkedeki devlet opera ve balesi rağbet görmediği ve ödeneklerini ödeyemediği için kapatılıyor. Tübitak tarafından kabul görmeyenlerin yurt dışında birinci olduğu bir ortamdayız. Dünyada başarılı Türk asıllı kişilerden hiçbiri bu ülkede kalıp bir şeyler başaramamışlar. Sonuç olarak yurt dışında Türkiye değerlerine girmek gösteriyor ki, her başarı yurt dışından geçer. Ama acı olan bu insanların ülkesi dışında büyük işler başarmış olması yani beyin göçü. Ve neredeyse hiçbiri Türkiyeyi temsil etmez, ülkede o kadar az değer görmüş ve hor görülmüşlerdir ki, zekalarının farkına varan ülkeleri temsil ederler. Çok uzun zamandır acımasızca beyin göçü veren bir ülkeyiz, bu da acı bir tablo. Ülkede akıllı, kültürlü, üreten insana tahammül yok, birilerinin gözü açılır millet gerçekleri görür falan filan. Başarılı olabilmek için imkan ve teşvik lazım ama bize çok uzak bunlar. Ülkemizde kalarak dünyaya kendini kanıtlamış olan biri var mı Atatürk dışında. Zihniyeti ve beyni gelişmemiş bir toplum

Mert insan net, kıvırcık insan kıvırtandır!

Resim
Kimine göre şah paradır, kimine göre şöhret, kimine göre de konum. Bence üçü de piyondur. Fikir beyan etmekle, mücadele etmek birbirinden farklı şeylerdir. Mert insanlar her zaman nettir. Kıvırcık insanlar bulundukları topluma göre hareket ederek sırıtmamaya çalışırlar. Korkaklar ise doğruyu söyleyemez şakşakçılığı seçerler, bunlar bir araya gelince ahlak bekçisi olup, bütün iğrençliklerini gizlerler. Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den bir Arap devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış: - Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş. Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye'ye yansımış. Halk meydanda toplanmış. Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra kararını açıklamış: - Bu dişi deve Şamlınındır! Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş: - Ey cemaat, bu dişi deve kim

Ekonomik adaletsizlik!

Resim
İnsanlar moral ve korku ile güdülenir. Dünyada üretenlerin üretmeden kazananlardan daha az kazanan insanlar olduğunu düşünürsek bu dünya için pek iyi bir kazanım değil. Paylaşılmış, gasp edilmiş dünyada haklı kazanımlara da saygı göstermek gerekir, esas olan sorun oradan kaynaklı değil çünkü. Eğer dünyadaki mülkiyet haksızlığını bitirirsek işte o zaman herkes adil bir ortam ve koşulda kendini öldürmeden, köleleşmeden çalışıp üretecek ve kazanacak, oyunun kurallarını güçlüler değil, halklar belirleyecek. Olay kapitalist sistemin egemenliği üstüne kurulmuş. Sömürüyü ortadan kaldırmayı düşünen insanı ötekileştiriyorlar. Kapitalist sistemin açgözlülüğü ve hırsı sınıflar arasındaki mesafeyi daha çok açarak dünya üzerindeki eşitsizliklerin ve problemlerin temel kaynağı olmuştur. Eski emperyalist ülke sömürme düzeninin yerini, yeni ve hepimizin kabul ettiği ticaret ve teknolojiye dayalı sömürü düzeni almıştır. Baş rolde Amerika'nın olduğu bu düzende hak değil hep güç karar verir

Tapu Güvencesi kalkıyor…

Resim
İnsanda mal kabilinden sayılacak yani bilançoda bir kalem oluyoruz. Artı değer, eksi değer konumuna geldik, insan değil kuluz, kulun tapusu olmaz kendisi maldır. Artık ev garantimiz de kalmadı, bu işin ucu en çok şakşakçı mülk ve arsa sahiplerine dokunacaktır. Koyunlar çobanların kaval sesine odaklanırken başka seslere sağır kalırlar çünkü. Bal tutan parmağını yalıyor. Denetimin, hesap sormanın olmadığı yerlerde savurganlık ve aşırılık olur. Belki suç hiçbir şeye ses çıkarmayıp sınırsız imkanı veren sorgulamayanlardadır kim bilir. Özgür olduğumuz duygusu oluşturarak koşulların sağlandığı ama nasıl davranacağımızın ve yaşayacağımızın sınırlarının çizildiği zamandayız. Aldığımız para kadar özgür hissediyoruz sonuç olarak özgürlük dağarcığı kısıtlı olanın ne hayali, ne reel bir katkısı olur. Garantili, rahat, risksiz işler peşinde olan bir milletiz. Ama devlet kendini bu kadar rahat, cazip, çekici yapmasaydı ve ayrıca özel sektörde en azından asgari düzeyde devlet koşullarında

Kapitalizmin Tanrısı Paradır...

Resim
Büyük beyinler fikirlere, orta beyinler olaylara, gelişmemiş beyinler ise kişilere sarar. Doğruları konuşmak, tartışmak yürek ve doğruluk ister. Bir doyumsuzluk hırsı, bir de içinde bulunduğumuz olumsuz durumlardan kurtulma hırsımız var. Biliyorsan anlat öğrensinler, bilmiyorsan sus ki adamdan saysınlar derler. Bilgi dipsiz bir kuyudur bitmez, indikçe dibi aydınlanır, aydınlandıkça yeni bilgiler gelir. İnsanlar yaptıkları ile kendi etiketlerini belirlerler, kimse bunu değiştiremez kendisi haricinde. Bir insanın en büyük vasfı onurlu ve dik duruşudur. Onun için tarih onurluları ebediyen yaşatır. Bağımsızlık karakterin değilse efendin çok olur. Kalabalıklara ve onların kafalarına sığınanlar korkaklardır. Kendimizi biraz da başkalarına göre tanımlarız evrensel ölçütler dahil olsa da, yani sürüye dahil olmadan ama sürüyle birlikte. Yine de kendi olamayan insan evrimi kaçırır ve başkalaşır. Beceri, akıl, yeterlilik ile özel mülk ve maddi değer elde edilemeyen sistemlerde, insanın teme

Para

Resim
Kabahatin büyüğü Lidyalılar ve Fenikeliler de. Parayı biri buldu diğeri ticaret yolu ile yaydı, menfaat denilen yan ürünü de beraberinde para getirdi. Sevgiyi, erdemi ve barışı böylece bozdular. Gerçi her konuda bir suçlu bulmak kolay insanoğlu bir türlü paylaşmayı öğrenemedi çünkü. İnsanlar arasında kötülüklerin büyük çoğunluğu özel mülkiyetle başlamakta. Bütün bu savaşlar, haksızlıklar hep para yüzünden oluyor. Menfaatler yerine şahsi iyi niyetler tüm insanlığın başarısı olmalı. Doğru olduğunu bildiğimiz şeyler uygulamaya geçildiğinde işe yarar yoksa sözde kalır, bizlerde 'he' der geçeriz. Dünya malı dünyada kalır, geriye bırakılacak miras insanlık adına yapılan güzellikler yada açgözlü, yalancı, hırsız, zalim olarak hatırlanmaktır. Dünyanın nüfusu yedi milyarı geçti. Beşinci sanayi devrimi başladı. Şehirleşme kölelerinin sayıları arttı. Günümüzde bir çoğumuz sistemin esir ettiği modern köleler olduk. Bir kişiyi yada toplumu köle yapmak istersen ona bir şekilde ya

Dinin ticarete dönüştürüldüğü yer...

Resim
"Sizden herhangi bir ücret istemeyenlere uyun. Onlardır doğruyu ve güzeli bulanlar." (Yasin Suresi 21. Ayet) Belki en fazla para karşılığı okunan suredir Yasin Suresi. Bu ayeti en çok okuyanlarda defalarca umreye giden Müslümanlardır. Allah dedi ki; benden başkasına tapmayın. Allah'ın sınava tabi tuttuğu başkasından dilek dilenir mi, hepsi Allah'ın kulu ne dileyebilirsiniz ki? Allah'tan başka kimseden bir şey istenmez, şirktir.  Din ahlaklı olmaya yönlendirir ve güzel ahlakı tamamlar. İlerde bekleyen değişimler mutlaka olacaktır ve inandığımız bir çok şeye inanmaz hale gelebiliriz. Bilinç ve sorguyla ilerleyerek akılla kalbin dengesini kurabiliriz. Hiçbir şeyi sonsuz düşünmek olası değil, sonsuzluk kendini açığa vurmak için biçim almak zorunda, düşünce nasıl sözde bütünlüğe ererse sonsuzlukta ancak biçiminde gerçekleşir. Anlama çabaları ve bu çabaların hangisinin daha kuvvetli olup olmadığının aksine önemli olan insanın yaşantısıdır. Din insanın alg