Kayıtlar

mutluluk etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Düşe Kalka Bir Hayat!

Resim
Yankıyı alıp evrene yansıtmak, bilmek bildirmek. Ruh ve şeytan savaşı. Ruhumuz olumlu düşünüp uyarırken, nefsimiz geçmiş, gelecek kaygı, korku hisleriyle andan koparır. Düşe kalka bir hayat, misafir geldik gideceğiz. Her şeyimiz ödünç. Düşüp kalkmalı ki bir çocuk anlamalı hayatın zorluklarını. Böyle büyümek iyide düşe kalka ölmek zor, zamanda kör topal gitmek zor. Evren çözmek yada fazla kafa yormak için değil, sakin izole bir hayat sürüp ölüm sırasını beklemek içindir. Önemsendiği oranda her söze doğru, yanlış, eksik, fazla milyarlarca cevap verilebilir hafızamızda fazlaca veri tabanımız var. Bilmediğim tek şey öğrenemediklerim, sonu olmayan tek şey bilmediklerimdir. Mutluluğumuz bugünü, anı yaşamaktadır. Günümüzde anı öldürüp bitirme gayreti içindeyiz. Dün dediğimiz bugün bitse de yarın gelse, geldi bu sefer bugün bitse de yarın gelse, yarında aynısını söyleyip anın tadına varmadan devam ediyoruz hayata. Mutluluk biraz olaylara değil bakış açısıyla ilgili, iyi bir yalancı

Yaşam Mucizeyi görmektir

Resim
İnsan eksikliğini hissettiği şeyi arar, onu bulduğunda tam olup tamamlanır. Akıllı insan kendi kusurlarıyla uğraşır başkalarının kusurlarıyla ilgilenmez. Alışkanlıklarımızın esiri oluyoruz bunlarda zamanla bağımlılığa dönüşüyor. Keşke herkes bir gün yaşattıklarını yaşasa ama dünya adil bir yer değil. Kendimize sözlerle, davranışlarla sınırlar getirip acıyı kendimiz yaratıyoruz. Oysa hayatta mutlu olmanın o kadar çok yolu var ki. Beklemeyi bilirsen her şey ayağına gelir. İnanç göreceli bir kavram. Bir şeye biat edip körü körüne inanmakla, savaşta yada herhangi bir yarışta bir şeyi icat etmek uğruna kazanacağına inanıp normal gücünün üzerine çıkmak başka bir inançtır. Zor durumda sevdiğine yada bir dostuna olan inancınla, onun geleceğine inanmak yine başka bir inançtır. Mucizeleri bu tür inançlar yaratır, körü körüne bir dogmaya inanmak değil. Hayat beden ve akıldan ibaret dersek tamam ama kalbi ve ruhu nereye, sevgiyi nereye, merhameti, vicdanı nereye koyacağız. Aşkın vuku bul

Aşkın Doğası

Resim
Aşk insanoğlunun sen ben kavramından biz kavramına sancılı bir şekilde geçiş süreci. Aşk bir insanı olduğu gibi sevmek, ruhunu kendi ruhunda yaşatmak önce insan olarak değer vermek. Sıradanlık yerine, farklılıklar hissetmeniz ilk alarmıdır aşkın. Kendi üzerindeki psikolojik ve ruhsal değişimi fark edersin. İlk andaki verdiği heyecan, mutluluk ve etkinin kalmayabileceği yoğun beğenme halidir aşk. Şimdilerde ise hemen cinselliğe dönüştürülmeye, çabuk tüketilmeye çalışılan bir şey. Sevmek bedavayken biz cehenneme çevirdik, cehennem egolarımızla da sonrasında üzerine cenneti aradık. Yazık ki birçok şeyin canına okuduk. Bir türün içerisindeki farklı cinsiyetten olan bireylerin kendileriyle en uyumlu olacak bireyleri gerek içgüdüsel, gerek algısal olarak seçmesi, doğanın en temel yasalarından biri olan cinsel seçilimi yansıtmaktadır. Beynimiz gerek biyolojik gerek kültürel olarak seçim yapar ve aşık olur. Aşık olduğumuz kişiyi diğerlerinden ayıran özellik kişiden kişiye de farklı

Hassas İnsanlar Toplumu

Resim
Mutluluk, kimseyi incitmeden doğruyu söyleyebilmektir. Eğer doğru söylemeyi özümsemiş bir toplumda yaşıyorsak söyleme biçimi de aşılmış demektir. İnsanların doğruyu bilmeleri gerekir. Ama gerçekle yüzleşmeyi bilmeyen, hassas insanlar toplumudur bizimkisi. Gerçeği ne şekilde söylersen söyle alınır, kabul etmez ve küseriz. Her şey doğruyu söyleyince başlar. Tüm kirler, açgözlülükler, çekemezlikler, ihanetler ortalığa saçılır ve sonuç kaçınılmazdır. İnsan sürekli egosunun tatminini isteyen bir varlıktan başkası değildir. Gerçeği anlatabilmek için adeta bilge biri olmak gerekir. Konuşmaya korkarız çoğu zaman incitiriz diye, doğruyu söylüyorsak birileri mutlaka incinecektir. Lütfen o çöpü yere atmayın, çevreyi kirleterek çocuklarımızın geleceğinden çalıyorsunuz, deseniz nasıl bir cevap alırsınız. Bazı kimseleri rencide etmeden her hangi bir mesaj iletmenin yolu yok maleseff. Doğruyu söyleyemeyince beyaz yalanlar devreye giriyor. Beyaz da olsalar insanın içinde bir şeyleri tahr

Affet Ve Vazgeç...

Resim
Affetmek yüreğinde artık onu taşımamaktır. Vazgeçen insan mutludur. Affetmeyi gerektiren kusur güveni sarsar. Güven duygusu yoksa huzurda zor bulunur, hep şüphe, hep acaba mı demektense vazgeçmek en iyisidir. Affetmeden vazgeçtiğinde ise hatırlayıp üzülürsün. En iyisi affet ve vazgeç. Sal ipini gitsin. Affetmek barışmak değil, affetmek özgürlüktür. Bugüne kadar yapılan yanlışları affettikten sonra o insanların çoğunun üstünü çizmişimdir. Ne kalmayı, ne gitmeyi beceremiyor, sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz. Çünkü mutsuzuz, mutsuzluk bir uzvumuz gibi olmuş, çünkü umutsuzuz. Hemen hiçbir şeyin iyi yanını göremiyoruz çünkü artık bakmayı dahi tercih etmiyoruz. Üstelik sonsuz yaşam, sonsuz güç, sonsuz kaynak sonrası tatminsizlikten falan da değil bu. Ülkenin ekonomik çöküşü, toplumun ruhsal çöküşünün yanında daha çözülebilir bir sorun gibi geliyor. Kocaman bir mutsuzlar ülkesi olduk, sanki yaşamıyor sadece hayatta kalıyoruz. Kendimizden vazgeçmişiz yani, başkasına sıra gelmiyor. İnsa

İnsanlar neden zalim?

Resim
Mutluluğu insanlardan beklersek sonuç hüsran olur. Hayat acımasız hepimiz dar bir boğazdan geçiyoruz. Mücadeleyi bırakmayıp her şeyden önce kendimiz için yaşayamalıyız, akrabayı, çevreyi, kimseyi mutlu etmek zorunda değiliz. Herkesin hanları, hamamları, fabrikaları yok, asgari ücretle mutlu olmaya çalışan milyonlarca insan var. Ayaklarımızın üzerine sağlam basmalıyız yoksa sonuç kaçınılmaz. İçindeyken bazı şeyleri göremiyoruz zamanımızın dışına çıkıp kendimizi izlemeye vaktimiz olmuyor. Buna rağmen bize sadece kendimiz doğruymuş gibi geliyor ve bu arada zamanda çok hızlı akıp gidiyor. Geriye dönüp baktığımda anlıyorum ki, eski günler çok güzelmiş mutlu ve berabermiş insanlar, şimdi paran varsa yanındalar insanların işine geldiğin kadarsın. Özlediklerimiz, sevdiklerimiz yok artık, gelecekle birlikte hayallerimizi, insanlığımızı, duygularımızı, gülüşlerimizi, huzurumuzu, saygımızı, nefsimizi kaybediyoruz. Paranın her şey olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İnsanların çoğunun hedefi y

Duygularımız Doğru, İnsanlar Yanlış...

Resim
Savaştıkların seni yener. Sevdiğin her şey ise amacına hizmet eder. Yaşam ve hayat tarlasına bunları ekiyoruz kendimizce ama yaşamda değişmeyen ilkeler de vardır. Birlikte yaşamak, uzlaşmak, dayanışma içinde olmak, ortak yaşama kültürü geliştirmek önemli ve gereklidir. Gülmek beyin hücreleri tarafından salgılanan endorfin salgısını artırarak vücudumuzu rahatlatır. Hayatın en güzel eylemidir, her ne varsa sizi bundan alıkoyan onları yok edin. Gülmek için mutluluğu beklemeyin sonra belki tebessüm bile edemezsiniz. Hiç kimse bizden daha mutlu değil bunu gördüğünüz zaman şikayet etmeyi de bırakırsınız. İnsanlar çeşitli dertlerle sınanıyor, kimsenin hayatı bir diğerine benzemiyor. Hangi kapının ardında hangi dert var görebilmek için gönül gözünle bakmak gerekiyor. Ancak gönül gözü anlar dilsiz acıları ve mutlulukları. Hayat alıştırarak öğretir insana olgunluğa erişmeyi, kimi, neyi, ne kadar ciddiye almak gerektiğini. İnsanlığa karşı yeterince nefretle dolduğun zaman ironik bir şekil

Verilen Önem Zamanı Dengeler!

Resim
Verilen önem zamanı dengeler. Anı yaşamak ve yaşatmak en önemlisi, saygıya değer vermeli ve ruhu incitmemeli. Her insan övgü, ilgi ve sevgiyle büyür, gelişir, yaşar çünkü. Önce ben diyebilmek gerekli sağlıklı, kaliteli ve mutlu bir yaşam için. Başkalarını mutlu edeceğiz derken hep kendimizden geçtik. Kendine bakmadan, kendini mutlu etmeden, başkaları için çalışıp çabalar sonra yorulursun, bir el beklersin, anlaşılmak istersin, buna ihtiyacın vardır sonra çalışıp, çabalayıp mutlu ettiklerin, gözünden sakındıkların seni ilk mutsuzluğa iten olurlar. Başkasına bel bağlamak peşinen yıkılmaktır, bu dünya ayakta kalabilenler için dünyadır. Çoğumuzun en güzel düşleri yarım kalıyor, gençlik heba oluyor, ailevi sorunlar, ülke gündemi, siyaseti ve yaşam derdi derken istemediğimiz bir hayatın ortasında yer alıyoruz. Güzel günlerin geleceğini umut ederek şimdiki günleri tüketiyoruz. Zaman bir noktadan sonra rutine biniyor. Hatalarla aylar, yıllar nasıl geçiyor anlamıyorsunuz bile, sadece sa

İnsanın Değeri Parayla Ölçülür Mü?

Resim
Günümüzde insanların değeri parayla ölçüldüğünden ne kadar paran varsa o kadar değerli bir insan oluyorsun. Bu bağlamda insan değer görmek istiyor ve paraya ihtiyaç duyuyor. Döngüye ayak uyduran insanlar parayı güç olarak görüyor. Kapitalist sistemde paran yoksa aç kalırsın, yaşamını devam ettirebilmek için para en büyük önemi oluşturuyor. Doymayan ve tatmin olmayan ruhlarımız var. Hiçbir şeyde tam olarak kendimizi bulamıyor, arayışlarımıza sürekli devam ediyor ve hep bir eksiklik duyuyoruz. Huzuru, mutluluğu, kalplerdeki boşluk ve açlığı para ile satın alabileceğimiz şeylerle doldurmaya çalışıyoruz. Daha çok kazan, daha çok harca sisteminin birer kölesi olmaya devam ediyoruz. Ev alıyoruz daha büyüğünü daha güzelini arzu ediyoruz, araba alıyoruz marka, model, yaşını dert ediyoruz. Kıyafetleri, yiyecek içecek stoklarını konuşmaya gerek bile yok. Aldığımız ve sahip olduğumuz şeylerle benliklerimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Arkadaşlık ve dostluk desek o kavramları da tükettik nere

Her durumda cesur olmalı insan...

Resim
Cesaret korkunun olmaması değil, istenmeyen ve korkulan durumlara karşı sakin kalabilmektir. Cesaret, mutluluk ve pişmanlık vagonları çeken lokomotif gibidir. Her ikiside mutlak suretle yaşanır. Önemli olan treni raydan çıkarmadan son istasyona götürebilecek azim ve kararlılıkta olmaktır. Hepimizin doğrusu, doğruya gidiş yolu, her doğruda anlayış yolu, her anlatılanda öğreniş yolu farklıdır, kendine özgü, kendine hastır. Gördüğümüz algıladığımız kadar yaşarız. Haklı olduğumuz durumlarda cesur olmak en onurlu duruşumuzdur. Önce kendine karşı sonrada hayata karşı cesur olmalı insan. Çünkü hayatımızda en büyük rolü sergileyen ve etki eden kararlarımız ve özgürlüğümüzdür. Cesur olmalı insan. Kendisi olmak için, uykudan uyanmak için, zihinsel şartlanmalarından arınmak için, bağımlılıklardan özgürleşmek için, değişmek ve gelişmek için cesur olmalı. Okumak bir başlangıçtır ama değişim için okuduklarını sindirmek, pratik hayatta uygulamak gerekir. Hayatın amacı eylemde değil farkında

Durum içinden durum çıkarmak

Resim
Dünyanın en etkili zehri de o zehre ilaçta insandır. En büyük zehir insanın kalbindeki kin ve nefret zehridir, içten içe öldürür insanı. Düşünce sahibini ortadan kaldırmakla düşüncenin yok olacağını sanmaktır. Durum içinden durum çıkarmak, iyinin içindeki kötüyü, kötünün içindeki iyiyi çıkarmaktır. Kendini keşfettiğin anda doğarsın. Mükemmel olan herkes merhametli olmayabilir ama merhametli olanlar mükemmel görünebilir. İnsanları birleştiren duygulardır. Bir odada yanan dört mum varmış. Önce sevginin mumu sönmüş ardından yavaşça barışın arkasından mutluluğun mumu sönmüş derken odaya bir çocuk girmiş ve aaa mumlar sönmüş diye yakınmış. Adı umut olan dördüncü mum demiş ki, korkma ben ve sen olduğumuz sürece diğer üç mumu da yakabiliriz ve çocuk alıp umudu diğer üç mumu da tekrar yakmış. Umut insanın içinde sönmeyen bir ışıktır. Keşkelerimizin değil, iyikilerimizin olduğu bir hayat gerek bizlere. Yaşamımız niyetlerimizle anlam kazanır, arzu ve isteklerimiz yaşama anlam katar. Ha

En çokta ezikler nankör oluyorlar!

Resim
Farkındalık zamanla insana okuduklarıyla kazandırılır ve süreklilik gösterdiği ölçüde zihne yerleşir. Farklı olmak güzeldir, düşünce farkları güzeldir. Farklı insanlar olmasaydı hayat nasıl olurdu? Farklı görüşlerden yararlanarak kendi düşüncelerimiz oluşur. Beyin kullanıldıkça gelişen bir organdır, her şey beyinde başlayıp beyinde biter. Beyninize hükmedin, hükmetmeyi öğrenin. Kafanın arada bir karışması iyidir insan bir kafasının olduğunu hatırlar. Bir şeyi çok iyi bir şekilde bilmenin önemi yok, önemli olan bildiklerini insanlarla paylaşmaktır. Öğrendiğimiz bilgiye göre yaşamıyorsak uzaktan kumandalı bir oyuncaktan farkımız kalmaz. Sözlerin, davranışların vs. doğruluğu, gerçekçiliği başka bir şey, uygulama alanı bulmak çok daha başka bir şey. Bazen hayat sizi o kadar çaresiz bırakır ki kendinizden başka suçlu bulamazsınız. Yani hem hayattan, hem ölümden korkarak son sefere gelmiş olur ve bu son duraktır. Geçiyor hayat sonra başka bir şiirin başka bir dizesine sıra geliyor. A

BİR SORUNUN MU VAR?

Resim
Umut, hiç bitmeyen bahar mevsimidir. İçine kar da yağar, fırtına da kopar ama çiçekler hep açar. Benim zamana bıraktığım hiçbir konu ve insandan beklentim yok. Olsaydı zaten bırakmazdım... Mutsuzluk o kadar çok enerji çekiyor ve tüketiyor ki başka bir şey yapmaya hali kalmıyor insanın. Eğer mutsuzsanız çözüm bulmaya çalışın yoksa vücutta ciddi rahatsızlıklar oluşuyor. Başkalarını mutlu etmek için kendi mutluluğumuzdan vazgeçmeyelim. Sonuçta mükemmel ve kusursuz insan yok. BİR  SORUNUN MU VAR? Önce mücadele et, gerektiğinde yardım al, bir bilene danış, ara ara dinlen ve yeniden düşün, yeni bilgiler öğren, sonuçları değerlendir, kabullenmeyi öğren. Her sorunun bir çözümü vardır. İster beğen, ister beğenme.  Küçük insanlar diğer insanlarla uğraşır. Çünkü suçlamak anlamaktan daha kolaydır ve anlarsa değişmesi gerekir. Bu durum da mücadeleye devam. Eğer gerçekten güçlü olmak istiyorsan tek başına savaşmayı öğrenmelisin. Bunun yolu da erdemli insan olmaktan geçe

Hayatın kendisi sensin ve değerlisin

Resim
Mutluluk dediğin öyle uzun boylu bir şey değil azizim. Seni lafta değil, gerçekten düşünen birisinin olmasını bilmek yetiyor. Hangimiz istediğimiz hayatı kendi tercihlerimizi yaşıyoruz? Hayır demeyi öğrenebildik mi? Katlanmak zorunda kaldığımız insanları hayatımızdan bir kalem de silip atabiliyor muyuz?Çalıştığımız işyerinde haksızlığa uğradığımızda çıkış yapıp bu benim hakkım diyebiliyor muyuz? Önce ben demeyi öğrenebildik mi? Sorumluluklarımız ne olursa olsun ister ailemiz, ister çocuğumuz önce kendimiz, önce biz iyi olmalıyız, iyi hissetmeliyiz ki karşımıza da bunu yansıtabilelim. Şahsen ben gerçek anlam da mutlu olabilmek için köprüleri yıkamıyorum. Çünkü bana dayatılmış bir hayat var ve ben çocukluktan itibaren bu şekil de kodlandım. Herkese bakmak, her sorumluluğu almak, her işi ben yapmak zorunda gibi hissediyorum. Yani bize öğretilmiş hayatları yaşıyoruz. Önce anne ve babanın evladı, evlenirsin kocanın karısı, çocuğun olur onların annesi, boşanırsın her şeyin yükü vs. bu

HER ŞEY EMANET

Resim
İnsan bir kere tek başına kalmaya görsün nerede olsa tek başınadır. Meydan savaşımda bile. (Kemal Tahir) Aslında bizim olan hiçbirşey yoktur. Her şey emanet. Bir hayalin varsa ve aklındaysa peşini bırakmamalısın. İnsanlar kendi yapamadıkları şeyleri bizim de yapamayacağımızı söylerler. Oysa o vazgeçiren aklındakinin gölgesidir. İnsan kendisi için mutlu ise başkasının ne düşündüğü önemli değil. Tutkusu rüzgar da kalmış kişinin, beyni dalgalanır, hüznü coşar, sevinçleri dağınık kalır. Her yaşta bir şey öğrenir insan. Yeter ki istesin. Ve bu öğrenimin kestirmesi de yoktur. Yaşayacaksın ve göreceksin önünde ne kadar engel olduğunu. İnsanların bazıları karakterleri gereği yaşayarak, bazıları etrafı gözlemleyerek hayatın iyi veya kötü yanlarını öğreniyorlar. Önemli olan geç kalmamak. Çünkü her şey zamana bağlı. Gerek olgunluk, gerek sevgi, gerek aşk, gerek iman, gerek sabır vs. her şey. İnsan olmak hele de iyi insan olmak zordur. Toprak ezdikçe sertleşir, insan dertlerine şükrettikçe

Korkak ister! Cesur üretir!

Resim
Her şey bir şifrenin yerine oturmasıyla başlar. Şifre çözülür ve cennet bahçesinin kapıları ardına kadar açılır. Mutluluk aslında her zaman bizimle. Kolye gibi takıyoruz. Hayat her şeye rağmen çok güzel. Güneşi göremesek de varlığını biliyoruz. Nefes alabiliyorsak her şeyi başarabiliriz. Yapamadığımız, yarım kalan ne varsa. Damarın da kan dolaşıyorsa, hala soğumamışsa, bedenin her şeyi yapabilir ve başarabilir. Yaşamak sevmek için yaratılmış. Dünya sevgi üzerine kurulmuştur. Şanslar, kayıplar, kazançlar, günahlar, İyilikler, yaşam, ölüm vs. hepsi bizim. İnsana insanlık katan duygular. Kimimiz mutlu, kimimiz umutlu, kimimiz acının tutsağı, kimimiz korku vs. hepsinin çıkacağı yol inanç, şükür ve onun insana sunduğu mucizeler. İçimizde derin de bir yerde yatan insanı keşfedersek sevgi bize yol gösteren ışığı yakacak, bizi mutlu kılacaktır. Sevgi bizimle yaratıldı, tüm gücünü keşfedip kullanarak değerli yapabiliriz. Kadınlar kulaklarıyla, erkekler gözleriyle sever. Bundan dolayı

Mutluluğun peşinden gitmek...

Resim
500 kişi bir seminerdeydi. Birden konuşmacı durdu ve bir grup çalışması yapmaya karar verdi. Herkese bir balon vererek başladı.  Herkes gazlı kalemle balonuna adını yazmalıydı. Sonra bütün balonlar toplandı ve bir odaya kapatıldı. Katılımcılar odaya alındı ve 5 dakika içinde üzerine isimlerini yazdıkları balonu bulmaları söylendi.  Herkes deli gibi kendi adını aramaya başladı, insanlar çarpıştılar, bir birlerini ittirdiler, tamamen bir kaos ortamı oluştu. 5 dakikanın sonunda kimse kendi balonunu bulamamıştı. Konuşmacı bu sefer herkesin bir balon almasını ve üzerinde adı yazan kişiye o balonu vermesini söyledi.  Bir kaç dakika içinde herkes kendi balonuna kavuşmuştu. Konuşmacı dedi ki: "Yaşamımızda bunu görüyoruz. Herkes deli gibi mutluluğu arıyor ve nerede olduğunu bilmiyor.  Bizim mutluluğumuz başkalarının mutluluğunda gizlidir. Onlara mutluluk verin; sizinki size gelir.  Ve insanların yaşam amacı da budur. Mutluluğun peşinden gitmek." Tiffany Moore Ba

Herkesin sevdiği bir başkasını seviyor, onun sevdiği de başkasını. İlk kaydırmayı kim yaptıysa artık :)

Resim
Herkesin sevdiği bir başkasını seviyor, onun sevdiği de başkasını. Demek ki sıra bozuk, ilk kaydırmayı kim yaptıysa artık :) Tiryaki gönlüm de olmasın kuşkun. Tek sana müptela, tek sana düşkün. Ardından bir ağıt yakalım aşkın. Adını elveda koyalım gitsin.  Güven varsa sevgi vardır, sevgi varsa huzur vardır, huzur varsa para vardır, para varsa aşk vardır, aşk varsa eşin evden gitmiş demektir :) Demek ki kaybetmeyi anlamıyorsan. Bu da büyük bir kayıp.  Kaybetmeyi anlamayan  değer  vermeyi de bilmez.  Kaybetmeyi öğrendik,  bilmeyene de  öğretiriz. Kalbe vurulan bir mührü silemezsin, unuttukça kaybedemezsin.  Hep sorarlar kadınlar ne ister diye ve bir sürü şey sıralarlar arkasından. Para, güç, sahiplenme, makam ve rahat diye. Oysa ben sadece iki şey sayarım; Kadın güven ve huzur ister. Güç beklemez bir kadın çünkü erkekten daha güçlüdür. Sahiplenmek istemez kadın çünkü zaten kendine sahiptir. Para ve makam istemez bazı kadınlar çünkü geçici şeyler olduğunu bili

Hayat dediğin bir kapıdan giriş, bir kapıdan çıkıştır!

Resim
Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış! Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk da dahil. Bir gün, adanın batmakta olduğu, duygulara haber verilmiş. Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar. Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş. Çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş. Ada neredeyse battığı zaman, Aşk yardım istemeye karar vermiş. Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde, geçmekteymiş. Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın?" diye sormuş. Zenginlik, "Hayır, alamam. Teknem de çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş. Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir'den yardım istemiş. "Kibir, lütfen bana yardım et!" Kibir "Sana yardım edemem, Aşk. Sırılsıklamsın ve yelkenimi mahvedebilirsin." diye cevap vermiş. Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş "Üzüntü, seninle geleyim." Üzüntü "Of Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya i

Yalan silahım olmadı. Doğru söyleyince yalnız kaldım.!

Resim
Ne yazık ki insanlığın geldiği nokta bu kadar acı işte :( İnsan her zaman yaşamak için umut dünyasına başvurur. Yalanların tatlı, gerçeklerin ise acı olduğu varsayımı doğrudur. İnsanlar her zaman duymak istedikleri şeyi duyar ve görmek istedikleri şeyi görürler. Yüzeysel bir rahatlama. Yalanlara inanmayı seviyoruz, çünkü plasebo etkisi denen bir şey var. Tabii ki, bilginin inançtan farkı KESİN olması. O yüzden aynı etkiyi yaratmıyor. Bu durum evrimsel açıdan neden yalana ihtiyaç duyduğumuzu az çok açıklıyor. Ama her zaman daha fazlasını isteyen insan egosu haliyle bunun da cılkını çıkartmış. İnsanlar kendilerini rahatlatmak için bir tür meditasyon türü de olan yalana sarılmak davranışına başvurabiliyorlar. Bu kadar farklı kültürün olduğu bir tarihsel dönem ve mekanda beklenen sonuçtur. Şu koca bilgi okyanusunda. Tek yol gösterici bilimdir. Yalan her türlü kullanabilen ve her açıdan yorumlanabilen bir sosyal gerçektir. İnsanın sosyalleşmesi ve iletişime geçmesiyle daha da artmıştı