Kayıtlar

dünya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hayaller Ölür Normaldir Çünkü Yenileri Doğmuştur...

Resim
Herkes insanlığın kötüye gittiğini kabul ediyor ama kimse kendisinin de kötüye gittiğini kabul etmiyor. Büyürken sevgiyi unuttuk nefreti öğrendik, zorla da olsa öğrettiler. Artık çok mükemmeliyetçi olursan çok şey kaçırır, hiçbir şey yaşayamazsın. Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar, kimileri ise zaferle küçülüp bayağılaşır. Çünkü büyüklük hem yenilgiyi hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar. Dünya küçüldü iyice artık paran varsa her yerde, her şeye ulaşabilirsin. Gereksiz romantizme gerek yok sadece sevdiklerinden ayrı kalmak zor olur. Hayal kurmak parayla değil, yıkılırsa yenilerini kurarız. Hayaller ölür normaldir çünkü yenileri doğmuştur. İnsanlar yaşam ihtiyaçlarını karşılayamazlarsa mutsuz olurlar. Öncelikle sağlıklı olma, karnını doyurma, barınma, iş vs. bu zorunlu ihtiyaçlar giderilemezse nasıl mutlu olunabilir ki? Mutsuzluk aniden gelmez onu hazırlayan nedenler vardır. Bazen hayat öğrenmediğimiz yerlerden de ödev

İletişimsiz Koca Bir Kalabalık...

Resim
Her türlü ilişkinin emek istediğini, sorunları çözmek için zaman ayırmak gerektiğini düşünen kaç kişi kalmıştır. Empati, iyi niyet ve dürüstlük ikili ilişkilerin temelidir. İletişimsiz koca bir kalabalık. Her tarafta ben daha haklıyım cümlesi, önceleri mırıltıyken şimdi çığlıklar seklinde ve üstelikte konular incir çekirdeğini doldurmayacak türden. Altında gereksiz bir üstünlük çabası yatıyor. Hangisine nasıl anlatmalı aile olmanın, arkadaş olmanın, insan olmanın bu olmadığını ve kendimizi nasıl arındırmalı bu itici kalıptan. Ne konuşmak, ne uzaklaşmak, ne yok saymak çözüm oluyor. Dahası gittikçe daha yaralayıcı hale getirilmeye çalışılıyor. Kimseye köle olmadan, kimseye boyun eğmeden yada kimsenin üstüne basmadan yürümenin birçok yolu olduğunu hangimiz anlayabiliyoruz. İlişkilerde özellikle ikili ilişkilerde partnerlerden birinin tutum ve davranışları satranç oyunu gibiyse bu ilişkinin yürümesi zordur, karşı tarafı çok yorar. Karşı taraf sürekli hamlelere karşı strateji ve

Kötüye Neden Bir Şey Olmaz?

Resim
Kötüye bir şey olmadığını nereden biliyoruz? Bir şey olduğu bizim tanıklığımızda olmayınca yada biz görmeyince evrenin ceza sistemi işlememiş mi oluyor? Başlarına karmanın döngüsünün geldiğine ikna olmak için yedi yirmi dört onlarla beraber mi olmamız gerekiyor? Kötünün başına kötülüğün alası gelir ama kötülerden uzak kalmayı tercih ettiğimiz için bunu duymayız. Yanlış insanların üzdüğü doğru insanların ahı yerde kalmaz. Er yada geç ilahi adalet yerini bulur. Ne kötü insanlar vardı bir eli yağda, bir eli balda ama yaşlılıkları iyi geçmeyen, tam huzurlu olacak yaşta sıkıntılı bir şekilde hayata veda eden, ilahi adalete inanıyorum. Herkesin başına iyi de, kötü de her şey geliyor. Bu birazda algıda seçicilik ve iyi, kötü karakterlerin olaylara karşı savunma mekanizmalarıyla da ilgili. Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa hep en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir. Bu süreci iyilerin başına geliyor da neden kötülerin başına gelmiyor diye değerlendireceği

Denedim Diyebilmek...

Resim
Kendini bilen dünyayı bilir, dünyayı bilen evreni. Denemek ve kendine yenilmek de güzeldir. Hayat kısa, kuşlar mutlu ve uçuyorlar. Bazen yenildik sanırız yoksa bu bize başka bir kapının açılması için fırsat mıdır? Konuya nasıl baktığımız önemli olan. Sonsuz kapı olduğunu fark ettiğimizde yenilgi başarı olur. Dünyayı bugünkü durumuna getiren nedir? Yarım işler, yarım konuşmalar, yarım günahlar, yarım iyilikler. Yapabileceklerini sonuna kadar yapan, yenilecekse de daha iyi yenilen, en çokta yolun sonunda denedim diyebilenler, kaybettiklerinde bile kazananlardır. İnanç, sorgulamaya ve şüpheye engel olduğunda sonuç felaket olur. İnancın gerçek karşısında devrilmesine de ızdırapdan çok aydınlanma diyebiliriz. Doğuştan kör olan zenci bebeği beyaz bir aile evlat ediniyor, hiçkimse çocuğa zenci olduğunu söylemiyor. Çocuk beyaz olduğuna inanarak büyüyor, yetişkinliğinde oldukça ırkçı birine dönüşüyor ve tüm zencilerden nefret ediyor. En sonunda yapılan ameliyatlardan biri sonuç veri

Affet Ve Vazgeç...

Resim
Affetmek yüreğinde artık onu taşımamaktır. Vazgeçen insan mutludur. Affetmeyi gerektiren kusur güveni sarsar. Güven duygusu yoksa huzurda zor bulunur, hep şüphe, hep acaba mı demektense vazgeçmek en iyisidir. Affetmeden vazgeçtiğinde ise hatırlayıp üzülürsün. En iyisi affet ve vazgeç. Sal ipini gitsin. Affetmek barışmak değil, affetmek özgürlüktür. Bugüne kadar yapılan yanlışları affettikten sonra o insanların çoğunun üstünü çizmişimdir. Ne kalmayı, ne gitmeyi beceremiyor, sağlıklı ilişkiler kuramıyoruz. Çünkü mutsuzuz, mutsuzluk bir uzvumuz gibi olmuş, çünkü umutsuzuz. Hemen hiçbir şeyin iyi yanını göremiyoruz çünkü artık bakmayı dahi tercih etmiyoruz. Üstelik sonsuz yaşam, sonsuz güç, sonsuz kaynak sonrası tatminsizlikten falan da değil bu. Ülkenin ekonomik çöküşü, toplumun ruhsal çöküşünün yanında daha çözülebilir bir sorun gibi geliyor. Kocaman bir mutsuzlar ülkesi olduk, sanki yaşamıyor sadece hayatta kalıyoruz. Kendimizden vazgeçmişiz yani, başkasına sıra gelmiyor. İnsa

Kimine Çok Kimine Yok

Resim
Adaletsiz dünya yüzümüze vuruyor adaletsizliğini kimine çok, kimine yok. İnsanların çıkar mantığı kültürler ile beslendiğinden kişilik toplumsal, maddi, manevi çıkarlar çerçevesinde oluşuyor. Fakirler olmasa bizi kim yönetecek? Zengin nasıl daha zengin olacak? Onları başımıza kim seçecek? Fakir, fukara, yoksul olsun ki, karın tokluğuna çalışsın. Aslında yoksulluk yaşayanların değil, yaşatanların sorunu olmalı. Üretimde çalışanlar iyi şartlarda mı çalışıyorlar, haklarını gaspetmiyor mu patronları? Biri üretecek, diğeri villada keyif yapacak, ona keyif yaptıran da üretimde bulunan. Bu iki olgu arasında her iki aşırı uçtan da uzak olmalı. Zengin fakirin sırtından para kazanarak zengin oluyor, adaletsizliğin bir örneği sistemin kötü ilerleyişi, yaradılış da hepimiz eşitiz ama işin içine para girince çalışan değil çalıştıran olmak istiyoruz. Herkesin çalışarak kazanması, insanların kendini gururlu, mutlu hissetmesi gerekiyor ki, toplumca refaha erişebilelim. Buna da iş imkanları

Bu Devirde Farklı Olmak Suç...

Resim
Farklıysan ilk seni görür ve ilk seni yok etmek isterler. Doğru olanı yapıyor olsan bile farklıysan dışlanırsın. Temiz kalmanın ayıplandığı kirli bir medeniyet. Topluluğu kirleten kötü insanlar temiz ve masum insanları aralarında istemezler. Bu yüzden onları suçlu olarak görürler. "Vardığın yer körse şaşı bakacaksın" derler. İkiyüzlü bir toplumda doğru olursan suçlusun. İyilerin, temiz insanların kabul edilmediği bir devirdeyiz, herkes nerede bir çıkar varsa orada, kalbinde kötülük olmayan, doğru yoldan ayrılmayan düzgün karakterli kişileri daima dışlarlar. İnsanların geneli kötüdür bu yüzden iyi olanlar genellikle yanlızdır. Bir yanlışı çoğunluk yapınca doğru yanlış gibi gösterilir. Anormal olan çoğunlukta ise normaller anormal olarak kabul edilir. Doğru azınlıkta ise yanlış haklı ve doğru kabul edilir. Çoğunluğun anormal olduğu yerde anormal normal olur, azınlık olan normal ise anormal olur. Kimse kendi yanlışını kabul etmez oysa doğru bir tanedir. Ne kadar doğr

Karşılıklı Aşk

Resim
Aşk bir zaman kavramıdır, er yada geç doğru insanı bulmak değil. Ölümlü dünyada kimin kiminle karşılaşacağı belli olmaz. Aşk en derin anlamını özümüzde, iç dünyamızda buluyor. Böylece sevilenin varlığı yokluğu, yaşayıp yaşamadığı bile önemini kaybediyor. Bir bilgeye sormuşlar "Coşkulu yaşamak istiyorum. Ne yapmalıyım?" Bilge cevap vermiş "Aşık ol". Tekrar sormuşlar "O zaman coşkulu yaşar mıyım?" Bilge cevap vermiş "Aşık olursan canından bile vazgeçersin. Öyle bir gün gelir ki, coşkulu yaşama isteğini bile unutursun". Aşk bütün duyguların en uçta yaşandığı andır. Öyle kuvvetli bir ateştir ki, hem o coşkuyu, hem kendini, hem de aşka düşeni yakıp kül eder. Gözleri öylesine kamaştırmıştır, öylesine susatmıştır aklını, ruhunu öylesine ele geçirmiştir ki aşk, kendini küllerden yeniden yaratmayı becerenin de yine tekrar tekrar aşka koşmasına neden olur. Fikrimce aşkın karşılıklı olanını bu dünyaya fazla gelir. Düşünsenize, her ikinizde birbiri

İyilik Bile Ekosisteme Göre Değişiyor

Resim
İnsanlar iyi olmayı unuttular artık önemli olmaya çalışıyorlar, sadece sanmak bizimkisi gerçekler ise tamamen bambaşka. Mutlu olsak din, dil, ırk ayrımı yapmadan, zengin, fakir, güzel, çirkin, kadın, erkek, sizden, bizden diye ayrıştırmadan. Egomuzun boyu kadar konuştuğumuz için meydan balonlara kaldı. Bense deneme yanılma olayını çok ilerlettim, artık hiç denemeden direkt yanılabiliyorum. İnsanlar hem iyi, hem kötü olabilir bunlar göreceli kavramlar. Neyin iyi, neyin kötü olduğu düşüncesi kişiye, zamana, yere göre değişir, bu etikle ilgilidir doğuştan olmaz, yaşadığın toplum iyilik yada kötülükle ilgili değerleri bireye dayatır yani iyilikte, kötülükte öğrenilir. Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde de bir iyilik mutlaka vardır. İnsanlar vicdani yönleri ve empati kurabilme yetenekleri olduğu için iyilik yaparlar, yine kıskançlık ve başarılı olma yönleri olduğu içinde kötülük yaparlar. İlk ana rahmine giderken bile yarışa giriyoruz, diğerleri geride kalıp üzü

Bilemeyebiliriz Ama Öğrenebiliriz

Resim
İnsan öğrendikçe aslında ne kadar çok şeyi bilmediğinin farkına varıyor. Kendisini tamamlayan insanlar genellikle komplekssizdir. Bilgili insanlar ısrarla savunmaz konuşarak çözerler, bir çok konuda da şiddete maruz kalır. Çünkü öz güven ve sevgi eksikliği olan insanlar kendilerini ispat çabası içindedir. İnsanlar belirsizliği sevmiyor varlığına tehdit olarak algılıyor. Belirsizlikler huzursuzluk yaratıyor. Bu huzursuzlukla baş edebilmek içinde yanlış bile olsa bilgi sahibi olmayı tercih edip genellikle de yanlış bilmeyi hiç bilmemeye tercih ediyor. Böyle bir bilgi rahatlığına erişince de huzurunun bozulmaması için kendisini yeni bilgilere kapatıyor.  Gerçeğin aydınlığı şüpheyle başlar, şüphe ise insanı sarsan can yakıcı bir şey. Bu can yakan şeye ne kadar tahammül gösterebilirsek gerçeklerle ilişkimizde o kadar sağlıklı olur. Yani can yakan şüphenin getireceği doğrunun peşinden gidebilir yada bildiğini zannetmenin karanlık rahatlığı içinde uyuyabiliriz. Her yeni cevap b

Karakterli Olmak

Resim
Azim etmeden, emek harcamadan, risk göze almadan başarıya ulaşamazsın. Zorluklar ve engeller bizleri hayata hazırlar sorunlarla baş edebilmeyi öğretir. Her merdiven bir engel, her engel bir sabır ve başarıdır. Dünyaya nasıl geleceğimizin garantisi yok, neyle sınanacağımızı da bilemeyiz ama kendi karakterimizi belirleyebiliriz. Vicdan ve hoşgörü sahibi olmak ise iyi bir karakter gerektirir. İçinde yaşadığımız döneme bakmadan hiç kimsenin, hiçbir şeyin, hiçbir eşyanın, hiçbir canlının etkisi altında kalmadan, ne olursa olsun insani vasıfları yerine getirebilmektir karakterli olmak. İnsanların konuşmalarındaki rahatlık, kin, haset, nankörlük, gereksiz özgüven, kendini bilmezlik karşısında şok olarak ve sadece onları dinleyerek değerlendirme yapamaz hale geldik. Çirkinleşiyor insanlar, alıştıkları gibi davranmayınca, dürüst olunca hazımsızlık yaşıyor, saygıyı ihlal ediyorlar. Siz de susmayı yeğliyorsunuz, büyüsün istemiyorsunuz ve kendinize kızıyorsunuz. İnsanın sahtesi de pı

İpe Örülmüş Akıllar

Resim
Çırak olmayı bilmeyeni usta yaparsak olacak olandan da kaçınılmaz olur. Sonradan gelen yetkinin vermiş olduğu üstünlükle kompleksiz kişiler bile devamlı egolarını tatmin etmeye çalışan kişilere dönüşebiliyorlar. Ama her silah bir süre sonra sahibine çevrilir. Cehaletin sebebi bilgiyi kabullenememe egosudur, cahilliği kabul etmeme ve öğrendikçe öğrenmemiz gereken daha bir çok şeyin olduğunu anlayamamadır. Bunların cahil ve basit dünyası dışında az da olsa ufkunun gelişmesi gerekir ki, bilginin düşmanı olanlar her seyi bildiğini zannetmesin. Önce cahilliğin arkasındaki nedenlere bakılmalı, haritasına bakılsa belki sebebin ne olduğu daha iyi görülebilir hayatımızın içinde sık sık karşılaştığımız ve yaşadığımız gerçekler bunlar. Görünen o ki, bir gün herkes aklını bir yerlere koymuş, sonra o akılları satılığa çıkarmışlar ve sonra herkes kendi aklını tekrar satın almış gibi. Yani cahilin cesarati kendisini kral sanmasından, bilgili insanlar mütevazidir yada öyle olmak zorundadırlar. C

Mutsuz Olan, Mutsuz Eden İnsanlar...

Resim
Tek başına olmadığın dünyada kendi doğrunun pek bir önemi yok. Çoğu plan yapılmak için seyir halindeyken yolda yön değiştirebiliyor. Zincirin en güçlü halkası koptuğu yeri kadar. Sanırım önemli olan haklı olmak değil mutlu olmayı bilmek. Her gülen mutlu olmadığı gibi her ağlayanda mutsuz değil. Hayat inişleri, çıkışları ile var, en iyisi ufak şeylerden mutlu olmaya çalışmak ve yaşadıklarımızdan ders çıkartıp hayatı kolaylaştırmak. Mutsuz insanlar genellikle başkalarını mutlu etmek için uğraşırlar, çoğu ön yargılarının ve diğer insanların düşüncelerinin kölesidirler. Gerçekte doğru gözünle görür, yüreğinle hisseder yine de inanmak istediğin için inanırsın. Kullanmadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler, kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarar. Hatayı her zaman karşı tarafta arayan, kendini mükemmel görüp aynaya hiç bakmayanlardır. Hayatta karşılarına çıkan her şeyde bir kusur bulan, bardağın dolu tarafına bakmak istemeyen kişiler hiç mutlu olamayacaklardır. Mutsuz olma

Verilen Önem Zamanı Dengeler!

Resim
Verilen önem zamanı dengeler. Anı yaşamak ve yaşatmak en önemlisi, saygıya değer vermeli ve ruhu incitmemeli. Her insan övgü, ilgi ve sevgiyle büyür, gelişir, yaşar çünkü. Önce ben diyebilmek gerekli sağlıklı, kaliteli ve mutlu bir yaşam için. Başkalarını mutlu edeceğiz derken hep kendimizden geçtik. Kendine bakmadan, kendini mutlu etmeden, başkaları için çalışıp çabalar sonra yorulursun, bir el beklersin, anlaşılmak istersin, buna ihtiyacın vardır sonra çalışıp, çabalayıp mutlu ettiklerin, gözünden sakındıkların seni ilk mutsuzluğa iten olurlar. Başkasına bel bağlamak peşinen yıkılmaktır, bu dünya ayakta kalabilenler için dünyadır. Çoğumuzun en güzel düşleri yarım kalıyor, gençlik heba oluyor, ailevi sorunlar, ülke gündemi, siyaseti ve yaşam derdi derken istemediğimiz bir hayatın ortasında yer alıyoruz. Güzel günlerin geleceğini umut ederek şimdiki günleri tüketiyoruz. Zaman bir noktadan sonra rutine biniyor. Hatalarla aylar, yıllar nasıl geçiyor anlamıyorsunuz bile, sadece sa

Finlandiya Türkiye Eğitim Sistemi

Resim
Finlandiya'nın şansı Ortadoğu'da olmayışı. Bütün emperyalist ülkelerin sömürmek için binlerce km'den gelerek buraya üşüştüğü, iç işlerine sürekli müdahale edilen, sürekli kargaşa ve terör ortamında tutulan, içinde binlerce haini bulunan bir Ortadoğu ülkesi olsaydı bunu yapabilir miydi? Finlandiya'nın beşbuçuk milyon nüfusu var. Türkiye'de ise sadece onsekiz milyon öğrenci var, eğitim sisteminin 20 / 30 yaş arasına yansıması nasıl, bizdeki kötülükler onlarda yok iyi analiz etmek gerekiyor. Doğru eğitim sisteminin uygulanması için öncelikle ahlaklı insan yetiştirmek gerekir. Son yıllarda artık sayısını bilmediğimiz kadar eğitim sistemimiz değişti. Finlandiyalıların merkezlerinde mutlu insan olma odaklı devlet sistemi var, bizde ise kutsal devlet sistemi var. Onlarda özgüven, bizde kaygı var. Onlarda tabulardan uzak özgür düşünen bireyler yetişirken bizde toplumsal geleneklere bağlı tabuların esiri bireyler yetişiyor. Onlar bilim adamı yetiştirir, biz film adam

Umutsuzluğa kapılınca...

Resim
Depremler farklı farklı yerlerde olsa da enkazlar hep aynıdır. Adanış ve bozgun doğal süreçlerdir, eldeki güçlerle belirlenen amaca ulaşılamayacağını gördüğümüzde yeniden durum değerlendirmesi yapmak gerekir. Kaygıyı hissedebilen beyinler belkide hayatları boyunca bu iniş çıkışlara maruz kalacaktır. İnsanız ve içimizdeki cevheri sıkıntılı zamanlarda dışarı çıkararak işleme gibi bir huyumuz var. Umut hep vardır, bugün olmayan umut yarın başka bir görünümde karşımıza çıkar. Çaresizliktir kötü olan, insan çaresizlikten umudunu kaybeder. Umudumuz boşa çıkınca sayısız düşüncelerle dalgın dalgın çevreyi izleriz. Her ne kadar tinsel hali değişken varlıklar olsak da, acıyı sonuna kadar hissedip her seferinde daha güçlenerek hayatımıza devam ederiz. Bazen biraz şanssız olduğumuzu, daha fazla çalışmak gerektiğini düşünüp zamana bırakıyoruz. Üzülmeye değmez hayata bir kere geliyoruz, umutsuzluğa itecek her şeyi hayatımızdan çıkarmak gerekiyor. Yaşam ne kadar sadeyse, yapay olana daha az

Sevdiğine Alışır, Alıştığını Seversin...

Resim
Sevdiğine alışır, alıştığını seversin alışkanlık dediğimiz bir bütündür. Seven uzaklaşsa da unutmaz sadece alışır yokluğa. Önemli olan sevginin varlığıdır, azı, çoğu yoktur. Sevgi insanı içten gülümsetebilen tek şeydir. Sevgiyi göstermek için illa söze gerek yoktur, bir dokunuş, bir göz teması bile yeterli olur bazen. İnsanın içi sevgiyle doluysa bunu etrafinada yansıtır. Her şeyde bir güzellik görür, gittiği her yere ışık saçar, sevgi çok etkili bir iksirdir. Zor yaşamlarda bile ufacık bir sevgi yaşama bağlılığın işaretidir. Dünyada ne kadar kötülük yapmak için sebep varsa güzellik yaratmak içinde bir o kadar sebebimiz var demektir. Kalbe sığabilen güzelliklerdir sevgi. Beklemek, umut etmek, özlemek, ağlamak, gülmek, yaşamak, mutlu olmaktır içine sığdırabildiğin kadar. Abartılacak en güzel şeydir özünü bilen için eğrisiyle, doğrusuyla, koşulsuz sevgi. Özgürlük ve cesaret bir noktada birleşir, sevdiğini söyleyebilmek bir parça olsa da mutluluğa adımdır. İnsan bazı şeyleri y

Ezber Yaşamlar

Resim
Toplumları oluşturan halklar acemi birliği olduğu sürece kulanışlıdırlar. Demokrasilerin iyi işlemesi için iyi eğitilmiş bir halk, her şeyin tartışıldığı özgür bir ortam gerekir. Bizler ise yalnızlığı tercih ederek, fikir ve akıl insanlarını bulundukları yerlerde yalnız bırakarak dişliler arasında paramparça olmalarını izliyoruz. Seçimle, demokrasiyle sistemler gidip gelmez, hükumetler gidip gelir. İktidarlar ellerindeki gücü rejimi değiştirmek için değil ülkeyi yönetmek için kullanırlar. Toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun herkese eşit olanaklar sağladığı sürece seçimler demokrasiye hizmet etmiş olur. Oylar da, insanlar da ancak o zaman eşit olur. Biri dinden, milliyetçilikten yada her hangi bir ideolojiden fanatik bir şekilde bahsediyor, insanları gaza getirmeye çalışıyorsa ona güvenmemeniz gerekir. Cahil çeşidi çoktur. Hiçbir şey bilmeyen, bilmesi gerekeni bilmeyen, gereksiz bir sürü şey bilen gibi. Bizler toplum olarak örgütlenme yeteneğine sahip değiliz. Toplumu

İnsanlığa Ulaşmak!

Resim
Dinsizin hakkından imansızın gelmesiyle vuku buluyorsa beşeri adalet, o halde ya siyah ya beyaz diye dayatanlara inat gri bakabilmektedir ilahi insaniyet. Ve aslında medeniyet senden olmayanların dahi hakkını koruyabilmekten ibaret. Kaliteliyi fark edilmese bile üretmeye çalışanlar geleceği de belirliyor. Her araç televizyon, basın, sosyal medya vs. doğru kullanıldığında insana hizmet eder, aksi durumda ise araçlar kendine hizmet ettirir. Görsel basın insanlığa ulaşmanın en iyi araçlarından birisidir, mesele bu gücü kim, hangi amaç için kullanacak sorunudur. Dünyada bu gücü egemen güçler kontrol etmektedir, insanlığı daha çok köleleştirmek için verilmiş yüksek dozda morfin gibidir. Bütün değer yargılarını şekillendirip parayı insanların hayatında en büyük değer haline getiriyor, zamanla gerçek değerleri yok ediyorlar. Böylece sadece ihtiyacımızı gidermesi gereken yiyecek, içecek, giyinme, barınma, dinlenme ihtiyaçları bir statü gösterisine dönüşüyor. Lüks arabalar ve evler ha

Ölüm Nedir?

Resim
Ölüm her canlının doğal olarak kaçınılmaz sonudur, bir yok oluştur. Daha dünyaya gelirken ömrün kum saati çalışmaya başlar, hücreler yıpranır, eskir. Yaşam denilen biyokimyasal reaksiyon zincirinin son bulmasıdır. Bu aynı zamanda bilincin de son bulması yani benliğin ortadan kaybolmasıdır. Hepimizin tadacağı bir gerçektir ölüm. Kimine göre unutulmak, kimine göre yeniden doğmak, kimine göre ruhun bedenden ayrılması, kimine göre bedenin işlevini yitirip ruhun başka bir boyuta taşınmasıdır. Ölümün ne olduğuna yaşadığımız sürece cevap veremeyiz bu durum hayata yüklediğimiz anlamlara göre değişir, tıp alanında tanımı farklı, edebiyata göre tanımı farklı, bilime göre tanımı farklı, dine göre tanımı ise tamamen bambaşkadır. Sokrates amaç, Mevlana kavuşmak, Spinoza hiç, Schopenhauer kurtulmak, Nietzsche bayramdır diyor ölüm için. Yeniden başlamak için yok olmak gerek ama bir yok oluş gibi değil de küllerinden doğmak gibi, uykudan uyanmak gibi, yaşama içgüdüsüyle donatılmış bireyin