Kayıtlar

dünya etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Hayatı Askıya Almak

Resim
Hayat her anı ile yaşanmak içindir. Bazı şeyler için zaman şimdidir, öncesi erken, sonrası geçtir. Arada bir frene basmakta iyidir. Beklemeye hayatı değil kendimizi alırız, çünkü zaman bize değil hayata göre akar. Hayat askıya alınmaz askıya aldığı kişinin kendisidir. İstek ve arzular askıya alınır. Bence yaşayın gitsin, kaçıyor sonra yarın ne olacak bilinmiyor. Hayatı askıya almak hastalığa davetiye çıkartmaktır. Küçük değişikliklerle hayata kaldığımız yerden devam etmek gerekir, tamamen askıya alırsak yaşam biter. Bazende en iyisi budur, tıpkı toplumca geçirdiğiniz bu günlerde olduğu gibi. Özellikle şu dönemde hayatı elimizden geldiğince askıya almamız lazım, en azından zaruriyetler dışındaki durumlar askıda olmalı. Askıya değilde akışa bırakmak diyelim buna, çünkü hayat öyle yada böyle devam ediyor. Yapılabilen eylemler askıya alınır, bir süre beklemeye alırız ama nefes aldığımız sürece hayat devam eder. Askıya alınan hayatta hayatımızdır, aldığımız her nefes hayattır. B

Korona öncesi, Korona sonrası

Resim
Salgın öncesi ve salgın sonrası diye yaşam ikiye ayrıldı. Bazı şeyler artık eskisi gibi olmayacak. Salgından birkaç gün öncesine kadar hepimizin farklı planları, günlük telaşları vardı. Anın kıymetini bilmiyorduk hep koşturmaca içindeydik o yüzden farkına varamadık olacak şeylerin. Nelere sahip olduğumuzu, ne kadar şükretmemiz gerektiğini, sağlığın kıymetini öğrendik şimdilerde. Bizde yani Türk insanında koronadan daha tehlikeli iki hastalık var. Biri bize bir şey olmaz. Diğeri cehalet. Şu yaşananlardan ders alacak millet değiliz. Birisi kıtlık olacak erzak doldurun dedi bir baktık market stantları boşalmış. Sonra uzmanlar kolonya ve benzeri şeyler kullanın dedi fiyatları en az on katına çıkarıldı. Aldığımız tek ders kaos yaratıp bundan yararlanmak olmuş. Korona gidecek illaki. Ya sonra ne olacak. O kolonyaların, sabunların yüzüne bakılmayacak. Ziyarete gideceksin sana kolonya tutacaklar nazikçe teşekkür edip geri çevireceksin. İnsanoğlu ders almayan bir nefse sahip. O yüzden nef

Sorumluluk Mu? Kontrol Mü?

Resim
Sorumluluk almak ihtiyaçtan ortaya çıkan bir olgudur. İçinde sahip çıkmak, korumak gibi özelliğinden dolayı şefkati de barındırır. Kontrol etmek ise onu hep aynı düzen içinde tutmaya çalışmaktır. Kontrol edeni yorarken, kontrol edilenin de kendi doğal gelişimine engel olur. Sorumluluk almak kendine düşeni yapabileceğine inandığın, yapabileceğin şeyleri üstlenmek ve bu konuda çabalamak iken, kontrol etmek kendi sınırlarınla karşı tarafın sınırlarını aşıp, karşısındaki kişiye kendisi olabilme şansını tanımamak ve bunun farkında bile olmamaktır. İnsanlar birinin sorumluluğunu aldığında o kişiyi satın aldıklarını zannedip kontrol etmek istiyorlar. Aile içindeki çatışmada bu noktada başlıyor, sorumluluk aslında temel ihtiyaçların belirli bir noktaya kadar sağlanması olmalı. Sorumluluğumuzun nerde bittiği konusunda eğitimli olmalıyız. Kimse kimsenin sorumluluğunu almak istemez almışsa mecburiyettendir, kontrol etmek istemekse onun zekasını hiçe sayıp sömürmektir. Sorumluluğunu al

Sonu Başı Olmayan Birlik

Resim
Değer yargıları zamana, zemine ve yönetim şekline göre değişir. Temel sağlam olmazsa insanlar oradan oraya savrulur. Başların ayak, ayakların baş olduğu dönemler olur zaman zaman. Ortadoğu insanı için, 'Her şeye üzülen ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar.' diyor Amin Maalouf. Güzel bir dünya için siyahı kaldır beyaz kalsın, kötüyü kaldır iyi kalsın. Bir toplumda yaşamanın bedeli o toplumun kurallarına uymaktır ama bu durum onlarla aynı fikirde olduğunuz anlamına gelmez, kurallar aynı fikirler ayrı olabilir. Her insan bir değil derler ama insanın kendi olmasına da izin vermezler bu toplumlarda. İnsan imkanı varken çaresiz kalıyorsa, düşüncelerin imkana bağlı olmadığını anlamıştır. Dalında olgunlaştırmak gerek her şeyi, ülkemizde iyi olan şeyler fazla yaşamıyor, bu da bindiğin dalı kesmek gibi bir durum oluşturuyor. Son dönemlerdeki para akışı değil, para çıkışı ülkedeki zeminin sağlam olmadığını gösteriyor. İnsanlarda sosyal bağlılıktan çok siyasi bağlılık oluşmuş d

Bir İnsana Geç Kalmak

Resim
Geç kalanlar, geç kalanları asla unutmazlar. Bir insana yalnızca bir kere geç kalırsın, diğerlerine erken gitsen ne olacak. Hayatına girenlere sen rol vermezsin onlar kendi rolünü oynar, sen o rolü beğenir ya da beğenmezsin. Hayatına girmeleri senin kabul etmenle olmuştur. Herkes en az bir defa ya geç kalmış yada geç kalınmıştır. Bir çok şeye geç kalmamak, yakalamak için koşmaktan nefesin kesilir sonra oturup soluklanır ve kader işte dersin, çokta kaptırmamak lazım yanında olması gerekenler zaten seninledir. Aslında en acısı kendine geç kalmaktır. Sosyal medya iletişimi kolaylaştırdı ama bu kolaylık karakterlerde tekelleşmeye ve tek tipliliğe neden oldu böylece bir insana geç kalsan ne olur ki, nasıl olsa yenisi gelir düşüncesi oluştu. İnsanın üzüldüğü kadar sevdiği, sevdiği kadar kıyamadığı, bir yandanda yıprandığı bir dönemi olur. Bu tarif edilemez bir duygudur, bir nevi hüznün içinde yüzmektir aslında, milyarlarca damla yaşın içinde yüzmek. Yalnızlık kötü bir ilişkiden d

Küresel Sermaye

Resim
Almanya 2. Dünya savaşından sonra yiyecek ekmeği olmayan bir ülke iken biz neden hala bu kadar gerilerdeyiz? Az çalışıp, çok kazanma peşinde olduğumuz için olabilir mi? Almanya’da azami on beş milyon iltica, beş milyona yakın işsiz ve sosyal yardıma muhtaç insan var, bu insanların yükü devletinin sırtında. Yine Almanya'da sosyal yardım ve işsizlik yardımıyla geçinen Türklerin yüzde doksanı Türkiye'de AKP'ye oy veren ve Almanya'da ailecek yardım alan insanlar. Bizim ise Anadolu kadar geniş gönlümüz, uçan ekonomimiz, dış mihraklarımız, kıskanan Avrupamız, dost, müttefik, stratejik ortağımız olan Amerikamız ki, aynı zamanda bizimle savaşan, uğraşan, bize karşı terörü her türlü destekleyen bir Amerikamız var. Amerika, Almanya, İngiltere, Fransa, İsrail önce Afganistan'a girdiler sonra Irak'a. Afrika, Suriye, Libya, Tunus, Yemen'de binlerce insanı acımasızca katledip öldürdüler. Sonra madenlerine, altınlarına, doğal gazlarına, petrollerine el koydular.

İnsan Olmak, Zor...

Resim
Kıyılan insanlıksa, kimdir kıyan? Giderek zorlaşıyor nefes almak. Başka başka hayatlar, adaletsiz dünya. Bize kaybettiğimiz insanlığımız lazım. Hayat gerçeğin çıplaklığı. Elimizle ittiklerimiz başka yerlerdeki insanların var olma savaşı verdikleri şeyler. Mutlu olmak, yardım sever olmak eğilip bükülmek yada nefsin isteği kalıba girmek değildir. İnançlar farklı, hayatı sevmek farklı, insanları sevmek farklı farklıdır. Vicdanlı olmak gereklidir, ahlaklı olmak gereklidir, insanın kendisiyle barışık olması gereklidir. Hiçbir sırtlan kendi yavrusunu yemez ama başka hayvanların yavrusunu yer. İnsanlarla hayvanları ayıran özelliklerde akıl ve eşrefi mahluk oluşudur, yapılan hiçbir zulüm karşılıksız kalmaz. Dünyayı kaosa çevirenlerde bir gün aynı cehennem azabını tadacaklardır. İyiliklerin karşılığının cennet, kötülüklerin karşılığının cehennem olacağını düşünen insanoğlu zülm yapmaz, karıncayı bile incitmez. Bu dünya her türlü inanç ve fikir ayrılığına rağmen yaşamaya ve paylaşmaya

Yönetenler Ve Halk

Resim
Halk yönetenlere değil, yönetenler halka eğilmeli. Halk onlara değil, onlar halka borçlu. Halk onlara değil, onlar halka hesap vermeli. Halk onlardan değil, onlar halktan korkmalı. Bugün ülkemizdeki en büyük sorun insanların cehaletten zevk alır hale gelmeleridir. İnsanlık gemisini batıran fırtınalar değil, kendi gemimi kurtarayım anlayışıdır. Devleti oluşturan millet, ayrıştırıp bölen, parçalayıp yok eden, yapılanlara kör, söylenenlere sağır, kendilerine bencil bir kimlik edinen, niteliksiz ve faydasız öngörüleri kabul edip direten, doğrultusu bu yöndeki insan topluluğu ve zihniyete sahip olan kitleye bir şeyleri kabul ettirmek zordur. Aslanın yavrusunu almak için aslanın inine girmek gerekir. Açın halinden anlamak için aç olmak gerekir. Toplum ile ilgili sorunları anlamak için ne gerekir? Yöneticilerin takipçisi olabilmek için bizlerin donanımlı bireyler olmamız gerekiyor. İtibarın gösterişte olduğunu savunanlar için oyumuzu menzile ancak kişiliğimizle, bilgi ve görgümüzle,

Atatürk Havaalanı Kapatılıyor

Resim
Atatürk Havaalanı kapatıldığı için TAV 4500 kişiyi işten çıkarıyor. Şirket 2021’e kadar sözleşmesi olduğu için devletten zararını fazlasıyla çıkaracak. Devlet de bunu halktan. Olan ise işten çıkarılanlara ve plansız hesapsız yatırımları finanse eden topluma olacak. Dünya'daki 195 ülkenin içinden en iyi 5. havalimanı seçilmiş Atatürk havalimanı. Bütün sistemleri oturmuş, modern, içine kadar metro gidiyor. Ve kapatılıp millet bahçesi yapılacağı söyleniyor (bahçe değil tarlalar olur o kadar büyük bir arazi). Ardından sözleşmesi 2021 tarihinde bitecek olan TAV'a zarar tazminatı ödenip,4.500 çalışan da kapıya konuluyor. Bir an için bir holdingin böyle yönetildiğini düşünün, düşünmesi bile çok zor değil mi? Sözleşme ve ödemeler devam ediyorsa 2021'e kadar uçuşlar da devam etmeliydi. 2021'e kadar 3. Havalimanının inşaatı ve metrosu da yeterli sürede tamamlanmış olurdu. Atatürk havalimanı taşındıysa neden 4500 çalışanı da oraya taşınmıyor? Şirket satın aldığı alt yapı

Mutlu İnsan

Resim
Hayat birlikte olduğunuz insanların istediği her şeyi karşılayacak kadar uzun değil. Herkesi memnun etmeye çalışıp mutlu olabileni gören var mı? Öyleyse bir başkası mutlu olacak diye kendi mutsuzluğunuz da boğulmayın. Bir zaman sonra anlıyorsunuz ki, insan beklentilere yanıt vermek için çabalarken kaybediyor özgürlüğünü. Herkes mutlu olsun istediğinizde kimse mutlu olmuyor. Kendi hayatının kahramanı olmazsan başka hayatların kölesi olursun. Zaman çıkar menfaat dünyası olmuşken kendi saygısını insanlara kanıtlayamazsınız. Yarınlara dair umudunuz ve yanınızda sevdikleriniz varsa boş verin diğer insanları yaşamın keyfini çıkarın. Diğer insanlar için paran olduğunda güzel oluyorsun, akıllı oluyorsun, adam oluyorsun. Olmadığında hiçbir şey olamadığın gibi. Yeteri kadar paran olursa çalışmak zorunda kalmaz böylece zamanı satın almış olur, bu zamanda da seni mutlu eden şeyleri yapabilirsin. Bir anlamda para ile mutluluğu bile satın alabilirsin. Mutlu insan üzülmenin hiçbir şeyi dü

Değiştiremedin Vazgeç...

Resim
Hep kaybetmekten korkmamız gerektiği aşılanır bizlere. Herhangi bir durum karşısında korkan insan kendi hayatının başrol oyuncusu olamaz, hayatının merkezine başkalarını koyar, kendini gerçekleştiremez bunlarda kişiyi özgür olmaktan alıkoyar. Korktuğumuzda karar veremeyiz, korkmakla kaybedeceğini fark etmek aynı şeyler değildirler. Bazen istesek bile değiştiremeyeceğimiz şeyler vardır. Bu durumda baktık olmuyor bir düğümde biz atalım. İradenin bizde olması da bir özgürlüktür ve bazı şeyler sadece zaman kaybıdır. Bunları iyi ayırt etmek lazım. Değiştiremeyeceğin şeylerden vazgeçmek tembellik değildir. Bazen bir şeyleri değiştirmeye çalışmamak, olduğu gibi kabul etmek gerekiyor. Gülü gül olarak sevemezseniz, dikenlerini koparmaya çalışırsanız aynı şekilde bir insanı kendine benzetmeye çalışmak, kendine uyacak şekilde istemek doğaya ve doğallığa terstir. Kendisinin en iyisini bildiğini, kendi yolunun doğru olduğunu, kendi etrafında dönen bir dünyanın olduğunu düşünerek iyi şeylerin

Avrupa Çöker Mi?

Resim
Akıl ve duygu toplumları arasındaki fark biri yaşamın hazzını bilgi ve üretim temeli üzerinde ararken diğeri bu hazzı onların çökebileceği düşüncesinde arıyor. Neye göre karar veriliyor? Avrupa, Amerika bilime ve teknolojiye yatırım yapıyor, bizlerse Osmanlıyı savunup, üniversite mezunları bize oy vermiyor diyebiliyoruz. Avrupa'nın kendi içinde uyguladığı bir sistemi var. İnsan hakları, çevre kanunları vs. hepsi önemli konular. Örneğin, Norveç'de yolda geçirilen süre mesai saatinden sayılsın mı? Sayılmasın mı? Bu tartışılıyor. İslam dünyasının, Çinin, Hindistan'ın durumu ortada. Dünyada Avrupa kökenli toplumlar ve Batılılaşmayı becerebilen Japonya, Güney Kore gibi ülkeler refah içindeler. Gerisi çoğunlukla yolsuzluk, ahlaksızlık vs. içinde yaşıyorlar. Avrupa'da adalet var ve en önemlisi insanlar kurallara uymamayı marifet zannetmiyor. Medeniyet dediğimiz şey ise tamda bu hukuka uyabilmektir. Avrupa ve Amerika akıllı cihazlar sayesinde ellerinde dünyayı yüzyıllar

Güce Tapan İnsanlar

Resim
Güce tapan insana bir şeyler katamazsınız. Sizden daha güçlüsünü görünce size ihanet edebilirler. Sınıfsal bilincini almamış insan toplulukları hiçbir zaman toplumsal farkındalık, sosyal bilinç ile hareket edebilen kesim olmamıştır. Adalet denince aklımıza gelen ilk şey adaletin terazisi ama ne yazık ki günümüzde terazinin ayarlarıyla oynanmış durumda pek doğru tartmıyor. Terazinin doğru tartması için birlik olmak gerekiyor bu ise mümkün görünmüyor. Hangi sistemi getirirseniz getirin, hangi yönetim şekli üzerinde devlet kurarsanız kurun, eğer devletin temel dayanağı olan kitle bozuk ise hiç fark etmez kurulan sistem iyi bile olsa yozlaşıp batar. İster demokratik laik anlayış, ister sosyalizm, ister İslam hukuku veya başka her ne varsa toplum iyi değilse hiçbirinin anlamı olmaz. Menfaatçi, çıkarcı, kendini düşünen veya hayatını kurtarmak için çabalayan bencil bireyci kişiler yerine, nasıl faydalı olabilirim hem ülkem hem insanlık için neler yapabilirim diyebilecek namuslu, dür

Bilgi Yeni Keşifler İle Gelir

Resim
Bilgiyi alan gelişir geliştirir, bu gelişim kültürel yörüngeyi değişitirip bizleri de etkiler. Bilim sevilmeyen bir öğretmen gibi, her şey onda gizli ama sadece onu görebilenler parmak kaldırıyor. Cehaletin kötü bir şey olduğunu Rönesans öncesi Avrupa'ya bakıp anlayabiliriz. Bilginin, ilmin, irfanın ne kadar değerli olduğunu anlamak içinde İslam'da beytul hikmetin kurulup ve İslam alimlerinin bilimde açtıkları çığırlara bakabiliriz. Geçmişte bilginin doğudan batıya gitmesi ve günümüzdeki doğu inanılır gibi değil. Peki doğudan batan güneş tekrar doğudan doğabilir mi? Zor. Doğunun kitapları batı dillerine çevrilip batılı okullarda okutulur batılılar aydınlanırken, doğu karanlıkta kayboluyor. Umarım bu karanlığın bir parçası olup bizler de kaybolmayız. Değerlendirmesini bilsek Türkiye doğu ve batı kültürünü birleştirebilecek kültürel birikime sahip bir coğrafyadadır. Rönesans İstanbul'un fethinden önce başlamış ve Michelangelo defalarca İstanbul'a davet edilmişti

Toplum Yaşamı Şekillendirir

Resim
Neden ben merkezci olmamıza rağmen topluma göre yaşamımızı şekillendiririz? Onay alabilmek dışlanmamak gibi kaygılarla sistem insanı kendi içine çekiyor. Hangi toplumda yaşıyorsan ister istemez algın o yönde etkileniyor ama yinede insan kendisi için topluma göre yaşar. Amacı toplumda en iyi olmaya çalışmak ve en iyi şeyleri elde etmektir. Yani yine ben merkezcilik. Sosyal bir varlık olduğu için toplumun belirlediği kurallara uyum sağlaması gerekir. İnsanların sadece ben merkezli değil de biz olma eğiliminde olmaları da gerekir, kimi zaman ben, kimi zamanda biz olarak yaşamak lazım gelir. Beni toplum ortaya çıkartıyor. Dünyadaki en ünlü kişi tek başına kalsa ünü kalır mı? Yada en zengin kişi? Bizi biz yapan da biziz, bizi ayrıştıran da, ötekileştiren de biziz, ötekileştirilen de. İnsanoğlu kendisine bile nankör. Kişi çocukluğunda anne ve babası tarafından elalem ne der düsturu ile bezenmiştir. Öyle etkilidir ki, kişi ben merkezci düşüncesinde bile elalem atmosferinde yaşamay

Düşünmek Tehlikelidir

Resim
Doğru düşünceleri bozuk düzende hayata geçiremezsiniz. Ne değiştirebiliyor ne de olacaklara engel olabiliyoruz, çaresiz bütün rolleri kabulleniyoruz. Bazen düşündüğünüz şeyleri eyleme geçirmek istediğinizde başkaları tarafından yok olma ihtimaliniz artar. İnsanların şahsi akıllarını bir kenara itip basitçe koyunlaşıp sürüyü takip etmeleri istenir. Fazla düşündüğümde birilerinin bundan rahatsız olup yok etme eğiliminde bulundukları kanısına vardım. Yani düşüncemden, düşüncelerimizden bile rahatsız olanlar var. Ne kadar çok şey bilirseniz başınız öne eğilir, her lafa, her konuya atlamadığınızı fark eder ve daha çok dinlemek için fırsat kollarsınız. Bilmek güç demektir. Etrafı, dünyayı, dünya dışı olup biten her şeyi bilmeye çalışmak, evrensel olmak bir güçtür. Koyun yaprak yer ve süt verir. Mantık dediğimiz şeyde böyle oluşur. Bir düşüncenin mantıklı kategorisine girmesi için o zamana dek herkesin bilim dahilinde deneyip gözlemlediği ve kabul ettiği türden olması gerekir. Bil

İnsanlar Düşünmeye İhtiyaç Duymalılar...

Resim
Bilgi konuşur, bilge dinler, uyanık uygular. Aslan tuzaklara, tilki kurtlara karşı koyamaz. Öyleyse bilge ve bilgi tuzaklara karşı, tilki kurtlara karşı aslan olmalıdır. Fransız Kimyacı Lavoisier 51 yaşında iken mahkeme giyotinle ölüme mahkum eder. Boynunun vurulmasını beklerken kitap okumaktadır. Cellat onu giyotine götürmek için yanına geldiğinde Lavoisier nerede kaldığını unutmamak için kitabın arasına bir kitap ayracı koyar. Lavoisier giyotine giderken matematikçi arkadaşı Langrange’i yanına çağırıp; 'Kafam sepete düştüğünde gözlerime bak. Eğer iki kere göz kırparsam insanın kafası kesildikten sonra bir süre daha beyin düşünmeye devam etmekte demektir' der. Kafası giyotinle kesilir, sepete düşer ve gülerek iki kere göz kırpar. Matematikçi Langrange; 'Lavoisier’in son saniyedeki ispat arayışı bilimselliğin yüzyıllar sürecek meşalesidir' der. (ALINTI) Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. İlkelliğin ise bizlere verebileceği hiçbir şey yoktur. İnsan den

Fransa Devrimi

Resim
Bir kesim insan lüks içindeyken geri kalan kesimin cüzdanına pranga vurulmuşsa o topluluğun bir patlama yaşaması da kaçınılmazdır. Yakarak yıkarak hak aranmaz diyorlar, ülkeleri yönetenler zenginden yana olup yoksulun hayatını yakıp yıkmasınlar öyleyse. Üretenin ürünü para etmiyor ama aldığı malzemeler, mazot, gübre, ilaç vs. sürekli artıyor. Her şeyin fiyatı artarken maaşlara üç beş kuruş zam yapılıyor. Üstüne birde adalet sistemi güçlüden yana olursa o toplumun gün gelip ayaklanması da normaldir. Fransız devriminden bu yana insanlık ne kadar az yol almış, değişen bir şey yok. Köleleşmiş yığınların gazını alan politikacılar sermayenin efendilerine hizmet ediyor. Fransız devriminde otoriteye isyanın amacı hür ve eşit haklara sahip olmaktı. Teorik olarak nesillerden nesillere aktarılan bu eşitlik kültürü, pratikte tam tersine devam etmiştir. Milyonlarca varlığı olanlardan vergi alınmaması insanoğlunun adalet sistemindeki dengesizliğinin bir ispatıdır. Halkın akıllı ve farkındalı

Dünyanın Derin Anlamı!

Resim
Hayatın alfabesidir aile. Eğri, doğru bu ocakta öğrenilir, öğretilir. Güzel, merhanetli, vicdanlı çocuklar doğuran, büyüten ana babaların da ellerinden öpülür. Yaptıklarımızdan çok yapmadıklarımızdan yani denemediklerimizden pişman oluruz. Hayal olarak kalan her eylem düşüncelerimizi ve yüreğimizi kemiren bir keşkedir. Özgürlük, iradeni kullanarak seçip sorumluluklarını yüklenerek ne her şeyi istediğin gibi yapabilmektir, ne de sınırsızlıktır. Kim iradeye sahip ise o sorumluluk da almış olur ve özgür sayılır, özgürlük de başkasının özgürlük alanında son bulur. Aslında özgürlük düşünmektir. En büyük zenginliktir kimseye minnet etmeden, boyun eğmeden yaşamaktır. Saçma seçenekler olabildiğince çok. Her insan kendince özel, kendince kalabalık, pek çok şey kendi seçimimiz, her şey birbirini tamamlar iyi kötü, güzel çirkin, doğru yanlış vs. gibi. Duyarlı, farkındalıklı bir o kadar da duygusal olmak, insan olmak, vicdanı seçmek bazen hayatı sıkıntılar içinde geçirmek anlamına geli

Aklın Durduğu Yıllarda Yaşıyoruz

Resim
Sosyal hukuk devleti olan ülkelerde hangi işi yapıyor olursanız olun insanca yaşam hakkınız vardır. Ödediğiniz vergiler fahiş değildir ve sadece dolaylı olarak değil, direkt olarak da size döner. Bunlar çok uzun yıllar içerisinde halkın talepleri doğrultusunda ve yine halk için şekillenmiş sistemlerdir. Yani devlet halk için vardır, halk devlet için değil. Millet dünya dışında yaşam formülü arar, her gün kendini geliştirirken biz hala bize hiçbir faydası olmayacak şeyleri tartışıyoruz. Normal bir ülke olmaktan uzaklaştığımız gün gibi ortaya çıkıyor. Var olan ve kanıtlı hiçbir şeye inanmayan, büyüklerinin ağzından çıkanı kayıtsız şartsız doğru kabul eden bir ülke olduk. Muhafazakar cehaletin alkışlandığı, Orta doğu avamlığının tahammülsüzlüğünün moda olduğu günümüzde dini inanç acıtasyonu yapmak artık toplumun her kesiminde görülmeye başlandı. İçinde rakı sözcüğü geçen türkü dinlemek İslam'a göre haram ise, aynı rakının şişesinden %72 vergi alıp, o parayla imamların maaş